Türkiye’nin en önemli sorunları listesinde “ekonomik krizin sonuçları” birinci sırada geliyorsa, “göçmenler” ikinci sırada geliyor.

Kim ne derse desin, en demokrat insanlar dahi artık göç meselesinin yarattığı sorunlarla yüzleşiyor ve tepkisini saklamıyor.

Bu yüzden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Göç İdaresi’nin önüne de gideceğim” açıklamasının tabanda karşılığı vardır.

Mesele giderse içeri girip girmemesi değil, soruna dikkat çekmesidir ve bunda da başarılı olmuştur.

★★★

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Göç İdaresi’ne giderse şu soruları yönelteceğini duyurmuştu:

  1. Sığınmacıların eski kimlik bilgileri elinizde mevcut mu?

  2. Kaçına vatandaşlık verdiniz ve hangi güvenlik soruşturmalarından geçirdiniz?

  3. Sınırlarımızın delik deşik edilmesini neden izliyorsunuz?


Soruların üçü de makul sorular. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sorulara yanıt vermek yerine şu açıklamayı yaptı:

“Göç İdaresi ile ilgili sorduğun üç sorunun da muhatabı Göç Başkanlığı değil. Vatandaşlık sorusunun muhatabı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü. Diğerlerinin muhataplarını da ‘yamakların’ bulsun.”

Keşke Kılıçdaroğlu Göç İdaresi’ne değil, İçişleri Bakanlığı’na gitmeyi, üç soruyu Soylu’ya sormayı planlasaydı.

Böylece adres sorunu kolayca çözülmüş olurdu.

Belki Soylu da soruları kendi bakanlığına bağlı “ilgili” kurumlara dağıtır ve yanıtları kamuoyuyla paylaşırdı.

★★★

Kılıçdaroğlu’nun sorularının neden haklı olduğunu, 2021’in Eylül ayında meslektaşımız İsmail Saymaz’ın ortaya çıkardığı can yakıcı bir örneği anımsatarak göstermek isterim.

Adı: Jamal Abdul Rahman Alwi

Kod Adı: Ebu Abdullah El Şam

İstihbarat raporlarına ve mahkeme tutanaklarına göre, Azez kenti IŞİD’in kontrolündeyken Cemal Alavi adıyla üç yıl boyunca IŞİD’in şeriat mahkemesinde kadılık yapmış ve çok sayıda “ölüm” kararı vermiş.

Aynı zamanda tornacılık yaptığı için IŞİD’e silah yapımında da rol aldığı tanıklıklarla doğrulanmış.

Bir diğer detaya göre, üç oğlu IŞİD saflarında savaşırken ölmüş.

Kendisi, 2017’den itibaren 5 eşi ve 10 çocuğuyla elini kolunu sallayarak Gaziantep’e gelip yerleşmiş. Ta ki Haziran 2018’de bir kamu görevlisi “Askerlerimiz Sefer Taş ile Fethi Şahin’in katledilmesinde karar verici olarak rol aldı” diye ihbarda bulunana dek elini kolunu sallayarak dolaşmış. Bir fabrikada işçi olarak çalışmış, ek iş olarak da muhabbet kuşu satmış.

İhbardan sonra gözaltına alınmış ve tutuklanmış. 18 Haziran 2020 günü ihbarla göz altına alınmış ve ismi, bir gün sonraki gazete haberlerine “Askerlerimizin katili Gaziantep Emniyeti’ndeki sorgusunda merhamet diledi” cümleleriyle birlikte yansımış. Çok ilginçtir, yargılaması sırasında 2 Mart 2021 günü adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış. Ta ki İsmail Saymaz Alwi’nin serbes bırakıldığını, elini kolunu sallayarak Gaziantep sokaklarında dolaştığını yazana dek.

Yazı ortalığı sallayınca18 Eylül 2021 günü Gaziantep Polisi Alwi’yi yeniden gözaltına aldı ve mahkemeden bu kez “tutuklama” kararı çıktı. Kendisi hâlâ tutuklu.

★★★

Şimdi Kılıçdaroğlu’nun sadece ilk sorusunu Alwi üzerinden okuyun:

“Sığınmacıların eski kimlik bilgileri elinizde mevcut mu?”

İsmail yazmasa iki askerimizin şehit edilmesinde rolü olan, Suriye’de yüzlerce ölüm kararına imza atan Alwi, yargılandığı halde, “o suçları sınırımız dışında işledi” gerekçesiyle aramızda elini kolunu sallayarak dolaşmayacak mıydı?

Peki aramızda hâlâ geçmişi Alwi’yle benzer olan kaç yabancı dolaşıyor?

(Diyecekler ki “Alwi hakkında istihbarat mevcuttu, kim olduğu biliniyordu.”

O halde ihbar edilene dek nasıl elini kolunu sallayarak dolaştı. Neden serbest bırakıldı?)

Vatandaşlık meselesine girmiyorum dahi!

Çünkü geçmişte 1951 tarihli “Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme”ye coğrafi çekince koyan ve doğusundan mülteci kabul etmeyen Türkiye’nin, şimdilerde Suriyeli geçici sığınmacılara yüzbinlerce vatandaşlık dağıtmasını, vatandaşlığı yabancılara 250 bin dolara (zamla 400 bin oldu) adeta “satmasını” akılla mantıkla açıklayamıyorum.

★★★

Başlıkta da söylediğim gibi, Kılıçdaroğlu’nun sorularının adresinden çok yanıtları önemlidir. İktidarın milli bir meseleye dönüşen göçmenlerle ilgili şeffaf olması ve yöneltilen sorulara açık yanıtlar vermesi millete karşı görevdir.