Alp Centre isimli römorkörün çektiği Nae Sao Paulo isimli eski uçak gemisi, Brezilya’dan Aliağa’ya doğru yola çıktı. Tonlarca asbest, kurşun, kadmiyum, TBT, PCB ve radyoaktif madde de o metal yığınıyla birlikte sökülmek üzere Türkiye’ye doğru çekiliyor.

Geminin anlık konumunu Greenpeace örgütünün internet sitesinden an be an izleyebilirsiniz. Tahmini varış günü 11 Eylül 2022 olarak görülüyor.

Kanserojen, genlerde mutasyona neden olan, anne karnındaki cenine dahi zarar veren, sadece insanlar değil bütün canlılar ile doğal yaşamı alt üst etme potansiyeline sahip, üreme sağlığını bozan, çocuklarda kalıcı zihinsel hasarlar bırakabilen bu kadar çok zehirli maddenin ülkemize gelmesine haklı olarak herkes karşı çıkıyor.

İzmir halkı ayakta!

İzmir’in yerel yöneticileri, sivil toplum kuruluşları ayakta!

Sadece İzmir mi? Bütün Türkiye ayakta!

Ancak bu durum ülkeyi yönetenlerin umurunda dahi değil.

Geçmişte, geniş halk kitleleri, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler bir şeye karşı çıkınca iktidarlar en azından oy kaygısıyla geri adım atardı.

Mevcut iktidar ise halkın talepleri karşısında artık o kadar vurdum duymaz, o kadar umursamaz ki bu zehir gemisinin Türkiye’ye gelmesine göz yumuyor.

Ülke ekonomisi öyle bir hale gelmiş ki ülkeyi yönetenler o zehir gemisiyle gelecek bir avuç dolar uğruna, tonlarca zehrin denizlerimize, kıyılarımıza ve mavi göğümüze demir atmasında bir beis görmüyor.

Bir vatandaş olarak, bu ülkede doğan çocuklara, gelecek nesillerimize daha yaşanabilir bir çevre, temiz bir Anadolu bırakmayı bir sorumluluk ve görev olarak görüyorum.

Bu yüzden, zehir gemisine “tam yol geri” demek istiyorum.

Çok geç olmadan:

Tam yol geri!

Tam yol ileri!


Gözlerindeki ışıltıyla halkını gülümsetebilen dünyadaki tek Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, geçenlerde yine kendilerini eleştirenleri hedef tahtasına koydu. Neymiş efendim bir “karamsarlar korosu” varmış. O koro “battık, bittik, yandık” şarkısını tekrar tekrar söyleyip duruyormuş.

Oysa ülkemizin ekonomisi, o karamsarlar korosunun söylediğinin aksine “çok şükür” kuvvetli ve sağlammış. Adeta “tam yol ileri” gidiyormuş.

Bir tarafta sokakta, pazarda, markette, İş Kur binalarının önünde gördüğümüz tablo, diğer tarafta Bakan Nebati’nin çizdiği pembe tablo...

Hangisine inanacağına şaşırıyor insan!

Gelin görün ki ben bu sözlerini dinlerken Bakan Nebati’yi Brezilya’dan Aliağa’ya doğru Sao Paulo uçak gemisini çekerek getiren Alp Centre isimli römorkörün kaptanına benzettim.

O da büyük ihtimalle 7 knot hızla ilerlerken “tam yol ileri gidiyoruz” diye seviniyordur.

Ekonomik gerçekleri ya gerçekten göremeyen ya da bilinçli bir şekilde iyi göstermeye çalışan Nebati’nin adeta el yordamıyla yönettiği Türkiye ekonomisinin akıbetinin, Atlantik Okyanusu’nda “tam yol ileri” giden Sau Paulo’nun geleceği gibi olmamasını bütün kalbimle diliyorum. Ancak ekonomimizin kaptanı gerçeklerden bu kadar uzak iken çok da umutlu olamıyorum.

Hani tasarruf edecektiniz?


Kamu kurumlarının önünden geçerken en çok ne dikkatimi çeker biliyor musunuz?

Park yerinde sıra sıra dizilen makam araçları. Hepsi aynı renk (genelde siyah) aynı modeldir. Aynı şirketten filo halinde kiralandıkları için de plakalarının harf kısmı genelde aynıdır. İktidar güya makam saltanatını ortadan kaldıracaktı ama bir yerde bir toplantı varsa ya da yanınızdan kırmızı mavi ışıklı çakarları her daim çalışan bir konvoy geçerse ister istemez “ne çok makam aracı var” hissine kapılıyorsunuz.

CHP Manisa milletvekili Bekir Başevirgen önceki gün kamudaki kiralık makam araçlarıyla ilgili ilginç rakamlar paylaştı. Başevirgen’in verdiği bilgilere göre, kamuda taşıt kiralamaya 1 milyar TL, akaryakıt harcamalarına 5 milyar TL harcanmış.

Duruma “İtibardan tasarruf olmaz, konvoya araç lazım! Kiralık araçlara 1 milyar lira” sözleriyle tepki gösteren Başevirgen’in verdiği bilgiye göre kiralık araçlar için kamu, 2018’de 549 milyon TL, 2019’da 562 milyon TL, 2020’de 565 milyon TL, 2021’de 552 milyon TL ve 2022’nin yarısında 678 milyon TL olmak üzere toplamda 2 milyar 906 milyon TL harcamış.

Üstelik, Cumhurbaşkanlığı’nın tasarruf genelgesinden önce 2 milyar 587 milyon TL harcanan akaryakıta, genelgeden sonra 5 milyar 608 milyon 787 bin TL ödenmiş.

Bu rakam Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra geçen 4 buçuk yılda 15 milyar liraya çıkmış.

Acaba Bakan Nurettin Nebati “ekonomi tam yol ileri” derken 4 buçuk yılda hacmi 15 milyar lirayı bulan “makam ekonomisini” mi kastediyordu?