CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 24 Mayıs 2022 salı gecesi 22.00’de yaptığı açıklamaların yansımalarını izliyorum.

İktidar cenahında başta ‘acaba ne açıklayacak’ tedirginliği oluşmuştu.

Ancak Kılıçdaroğlu TÜRGEV ve Ensar’ın yurt dışına transfer ettiği ve CHP’nin ABD Temsilcisi Yurter Özcan’ın bir gün önce 17.20’de sosyal medyada paylaştığı belgeler olduğunu görünce rahatladılar.

Rahatlamakla kalmadılar, Kılıçdaroğlu’nun “kaçacaklar, önce paraları gönderiyorlar” çıkışı üzerinden üste çıkmak istediler.

★★★

Baştan söyleyeyim, iktidar Türkiye’de kurulmuş iki vakfın milyonlarca doları ABD’ye transfer etmesini normal gibi gösterse de değil. İş yasalara uygun hale getirilmiş olabilir ama yapılan iş normal değil.

Neden mi?

Hemen arz edeyim:

“Vakfetmek” dilimizdeki en güzel kelimelerden biridir.

İnsanların, sahip olduklarını paylaşmasını, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmasını anlatır.

Bakın Bülent Arınç, Vakıflardan Sorumlu Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “İlginç Vakıflar” isimli kitabın ön sözüne ne yazmış:

“Değerli okuyucu, sevgili genç,

Bizi binlerce yıllık tarihimiz boyunca orijinal kılan üç değerli şey olmuştur: Edep, merhamet ve cesaret

(...)

İşte bu vasıfların bir tezahürü olarak ecdadımız, kendi kişisel imkanlarıyla, hiçbir menfaat beklemeden küçük büyük binlerce hayır kurumunun temellerini atmış ve bu müesseselerin varlığı ve devamlılığı için de tüm birikimlerini bağışlamışlar.”

Kitaba baştan sona göz attım. Hayırsever insanlar, tarih boyunca servetlerinin bir bölümünü ilginç işler için ayırmışlar.

Güzel yazı öğreten, hastalara ilaç yazan, hastalara evde bakım hizmeti veren, bulaşıcı hastalıkları tedavi eden, hayvanları besleyen, sakız ağacı diken, duvar yazılarını silen, kadın sığınma evi açan,  çiftçilere tarım aletleri temin eden, çeşme tamir ettiren, israfı önleyen, sıcak pide dağıtan, soğuk su dağıtan, şehit türbelerini onaran, fakirlerin vergisini ödeyen, fodula (ekmek) dağıtan, çocukları sünnet ettiren, tohum saklayan, su kuyusu açan, nehir kenarlarına söğüt diken onlarca vakıf var.

★★★

Bülent Arınç’ın önsözündeki en önemli detay ne biliyor musunuz?

“Kendi kişisel imkanlarıyla, hiçbir menfaat beklemeden...” ifadesidir.

Sokaktaki kuşu besleyen de hastalara evde bakım hizmeti veren de kendi imkanlarıyla bu işlere önayak oluyordu.

Vakıfçılığın modern versiyonunda ise iki yol ortaya çıkmıştı:

- Birincide yine zengin insanlar kendi servetlerinden eğitim gibi alanlarda ihtiyaç sahiplerine destek oluyordu. Aydın Doğan Vakfı, Koç Vakfı, Sabancı Vakfı gibi vakıflar bunun en önemli örnekleri arasındadır.

- İkincide ise binlerce bağışçıyı bir araya getiren ve aynı işlevi sürdüren vakıflardır. Türk Eğitim Vakfı, LÖSEV, Mehmetçik Vakfı, Darüşşafaka Vakfı, gönüllü bağışçıların bağışlarını bir araya toplayıp aynı amaçla kullanan vakıflara örnektir.

★★★

Peki TÜRGEV ve Ensar hangi kategoriye giriyor?

Mesela TÜRGEV ya da Ensar herhangi bir ailenin servetinden hayır işleri için para ayırarak kurduğu bir vakıf mı?

Değilse, bu vakıfların gönüllü destekçileri kimlerdir? Hesapları diğer hayır vakıfları gibi şeffaf mıdır?

Yakın geçmişte kamu işlerinde/ihalelerinde TÜRGEV’e bağış yapmadan ilerleme olmuyordu. Bırakın kamu işlerini, özel sektör şirketleri TÜRGEV’e bağış yapmadan ruhsat gibi sorunlarını çözemiyordu. Bizzat takip etmiştim, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından birinin Bursa’daki büyük yatırımı (o bağışı yapana dek) bir buçuk yıl gecikmişti.

Gönüllü bağışçı demişken, ‘kamu gönüllü bağışçı olabilir mi?’ sorusunu da yöneltmek lazım. Zira iki vakfın da en önemli gelir kaynaklarından biri, belediyelerden aldıkları destek ve kamudan devraldıkları gayrimenkullerdi.

TÜRGEV’in ya da Ensar’ın kurucuları, Bülent Arınç’ın dikkat çektiği gibi ‘kendi kişisel imkanlarını’ kullansaydı o paraları ne yapacaklarına, nereye transfer edeceklerine kimse ses çıkaramazdı.

Ancak vakfın kullandığı kaynaklar kamuya aitse, yani tüyü bitmemiş yetimin parasıysa, yani kul hakkıysa herkese söz hakkı düşer.

Devletin kaynaklarıyla özel vakıfçılık olmaz!

★★★

Kılıçdaroğlu bir kez daha doğru bir noktaya dikkat çekti ve bu ülkenin kaynaklarının nelere, nerelere aktarıldığını görmemizi sağladı. Ancak ‘kaçacaklar, bunun için para transfer ediyorlar’ gibi yanlış bir yöntem ve söylemle karşı tarafın üste çıkmasına zemin yarattı. Böylece ‘iktidar vakıfları’ gerçeğinin ne olduğunun tam olarak tartışılıp anlaşılması fırsatını da bir kez daha kaçırmış olduk.