CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması” adlı vizyon (ülkü) açıklama toplantısı geçen cumartesi günü İstanbul’da yapıldı. Bu toplantının başoyuncusu, kendisinin de benimsediği lakabıyla “Bay Kemal” (Sayın Kemal Kılıçdaroğlu) idi. Dolayısıyla önemli olan uzmanların neler söyledikleri değil onun dedikleriydi. Kılıçdaroğlu’nun açılış ve özellikle kapanış konuşmasından çıkardığım sonuç, CHP’nin, ikinci yüzyılda da Türkiye ekonomisinin çarklarını “el parasıyla” döndürmeye devam ettirme yolunu seçtiğidir. CHP haklıdır. Ekonomimiz Osmanlı’dan beri “dış-borç-kolik”tir. “Dış-borç-kolik”lik, alkoliklik gibidir. Alkol aldığı için vücut sağlıksızdır. Dayanıksızdır. Kırılgandır. Ancak alkolü bırakınca da krize girmektedir. Krizden çıkmak için alkol peşinde koşmakta, bulunca kana kana içip kendine gelmektedir. Yine böyle bir devredeyiz. Böylesi kötü bir ortamda CHP’ye ortaklarıyla birlikte iktidara gelme şansı doğmuştur. Gerçi bugünkü krizden (enflasyon, işsizlik ve pahalılık diye okuyun) CHP sorumlu değildir ama iktidara gelince ekonomiyi krizden çıkarmakla yükümlüdür. Bu dereyi geçerken “yapısal dönüşüm” yapmak yani ekonomiyi “dış-borç-kolik-lik”ten kurtaracak bir eylem planı ortaya koymak, CHP’nin iktidara gelme şansını sıfırlayabilirdi. Aslında uzun vadede bile böyle bir niyetin olup olmadığından emin değilim. Netice olarak anlıyoruz ki; CHP “el parasıyla kalkınma” patikasından yürümeye devam kararı almıştır.

743 MİLYAR DOLAR GELECEK

Sayın Kılıçdaroğlu kapanış konuşmasında açık ve net bir şekilde şunları söyledi: “AKP döneminde kamu kaynaklarını talan ederek zenginleşenler, yurt dışında 418 milyar dolar istiflemiştir. Kimin nerede kaç parası olduğunu kuruşuna kadar biliyorum. Kanun içinde kalarak bu 418 milyar dolarlık ‘haksız edinilmiş’ servete devlet tarafından el konacak ve ülkeye getirilecektir.” Kılıçdaroğlu ayrıca 3 yıl içinde ülkenin ihtiyacı olan 100 milyar doları (sıcak para mı?) “Ben” getireceğim, dedi. Yine ilk 3 yıl içinde varlık fonlarından 75 milyar dolar ile “temiz ve sürdürülebilir” alanlara yatırım yapan emeklilik benzeri fonlardan 150 milyar dolar daha (doğrudan yatırım mı, borç para mı?) geleceğini söyledi. Yani toplam olarak ülkemize yeni iktidar döneminde 743 milyar dolar dışarıdan para gelecektir. Herhalde gelen bu paralarla olacak, AKP döneminde sahte enflasyon hesaplarıyla ücretlilerden (maaş alanlardan) çalınan 300 milyar dolar onlara geri verilecek, kalanıyla yatırımlar yapılarak kişi başına milli gelir reel olarak iki buçuk katına çıkacaktır. Herhangi bir polemiğe girmemek için Kılıçdaroğlu’nun verdiği sayıları (hatalı bulmama rağmen) irdelemiyorum. Aynen verdim.

JEREMY RIFKIN

CHP’nin böylesi önemli ulusal bir toplantıda, kendi dilinde konuşan Amerikalı bir fikir adamını uzaktan bağlantılı bir yöntemle ilk konuşmacı yapmasına önce bir anlam veremedim. Daha doğrusu bunu vahim bir iletişim hatası olarak gördüm. Kılıçdaroğlu’nun yukarıda can alıcı noktalarını aktardığım kapanış konuşmasından sonra ise bunun bir hata olmadığına, tam tersine bililtizam yapıldığına kanaat getirdim. Jeremy Rifkin moda tabiriyle “çevreci” bir düşünür. Küresel ısınma ve çevre kirlenmesi ile mücadele ediyor. Dünya finansman kaynaklarının “çevreci” yatırımlara akmasını sağlıyor. CHP de dış kaynak ararken Rifkin’i başdanışman olarak işe alıp, vizyon toplantısının ilk konuşmacı yaparak, bu fonlara bir nevi “çevreyi koruma” teminatı vermiş oldu. Sayın Faik Öztrak da yaptığı konuşmada AB ilke ve kurallarına bağlı kalacaklarını ve AB’yi siyasetlerinin çıpası yaptıklarını beyan ve taahhüt etti. Açıkça görülüyor ki; CHP’nin (Altılı Masa?) gündeminde “dış finansman sağlama” birinci önceliktir. Rahat bir nefes alın. Endişeye mahal yok. Dövizsiz kalmayacağız.

Son söz: Niyet yoksa, şimdi zamanı değil denir.