Enflasyon ile pahalılık aynı şey değildir. Enflasyonun olması, pahalılığın kanıtı değildir. Hakeza enflasyon olmadan da pahalılık olabilir (Yunanistan deneyimi). Bir ülkede ikisi de varsa, enflasyon pahalılıktan önce gelir. Bu yüzden ardından gelen hayat pahalılığının sebebi olarak algılanır. Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi ve yükselmeye devam etmesi demektir. Herhangi bir sebeple fiyatlar genel düzeyindeki bir artışın, enflasyona dönüşmemesi için önlem almak gerekir. Aksi takdirde enflasyon, “kendi kendini doğuran” bir sürece dönüşür. Pahalılık ise hanehalkı gelirinin, enflasyondan az artmasıdır. Bu etkilenme, yüksek gelirliler dâhil, her gelir grubundaki aileler için geçerlidir. Pahalılık, yüksek gelirlilerin hayat standardını pek düşürmez. Buna karşılık özellikle dar ve sabit gelirlileri mutlak olarak yoksullaştırır. Özetle: Enflasyon, ölçülebilir, nesnel (objektif) bir metrikken; pahalılık, ölçümü zor, öznel (subjektif) bir kavramdır. Cebirsel olarak bir ülke halkının “harcanabilir milli geliri” (GSYH değil) nüfus artışından daha yüksek oranda artmışsa, o ülkede o yıl, hayat herkes için pahalanmış olamaz. Ama gelir dağılımında anlamlı bir değişiklik olmuşsa, milli gelirden aldıkları payları azalan kesimler için hayat pahalanmış olur.

ENFLASYONLA MÜCADELE

İktisat bilimi “tek paralı” ülkelerin iktisatçıları tarafından inşa edilmişir. Bu iktisatçılar, enflasyonun sebeplerini, sonuçlarını ve onunla mücadele yöntemlerini kendi ülkelerinde yaptıkları gözlemlere dayanarak açıklamıştır. Türkiye benzeri “çift paralı” ülkelerde enflasyon farklı bir nebattır. Milton Friedman’ın kuramlaştırdığı gibi “enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgudur”. Ama tek paralı ve çift paralı ülkelerdeki “parasal olgular” farklıdır. Tek paralı ülkelerde genellikle “gevşek para/düşük faiz” enflasyona sebep olurken, çift paralı ülkelerde esas sebep, aşırı değerli ulusal paranın yarattığı cari açığın devalüasyona yol açmasıdır. Bugün, ABD başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinde gözlemlenen enflasyon, düşük faizden değil, “arz noksanından” kaynaklanmıştır. Bu yüzden FED bir türlü faizi artırmamaktadır. Yurdum iktisatçıları ise, enflasyonu hayat pahalılığınından ayırt etmeden, “Merkez Bankası faizleri artırsa, enflasyon da  pahalılık da azalır” diyebilmektedir. Herhalde “dıştan çok döviz gelir” beklentisindeler.

PAHALILIKLA MÜCADELE

Başı şimdi fena halde belaya girmiş olan Rusya ve diğer doğal kaynak zengini ülkeler hariç, gelişmiş veya az gelişmiş tüm ülkelerde de son yıllarda hem enflasyon yükselmiş hem de pahalılık oluşmuştur. Çünkü, önce bir pandemi şimdi de her ülkeyi iktisaden etkileyen Ukrayna savaşı yüzünden milli gelirler düşmüştür. Avrupa’da üretici fiyatlarının bir yılda neredeyse %30 artması görülmüş bir olay değildir. Bunun ülkemize yansıması hem enflasyonda artış hem de “pahalılık” şeklinde olmuştur. Türkiye’nin “milli geliri” (GSYH değil)  “ticaret hadlerinin” aleyhimize değişmesinden, yani ithal malların dolar cinsinden fiyat artışının, ihraç mallarımızın dolar cinsinden fiyat artışından yüksek olmasından dolayı hızla düşmektedir. Bu göreli değil, mutlak yoksullaşmadır. Yani hemen herkes için yaşamın pahalanmasıdır. Pahalılıkla mücadele, özellikle gıda maddeleri üretimini artırmakla olur.

Son söz: Bir yerdeki savaş, her yerde savaş şartları oluşturur.