Sevgili okurlarım, Türkiye’de siyaset her zaman ilginç, ama bazen de can sıkıcı ve yüz kızartıcı olur...

TBMM’ye bakalım!

İktidar partisi baskıyı yoğunlaştırınca öteki partilerden istifalar gelmeye başlar. Çeşitli vaatler alan bazı milletvekilleri omurgasızlık sergileyip AKP’ye balıklama dalar.

Bunun çeşitli nedenleri vardır.

“Bize katıldığın takdirde önümüzdeki seçimde seni listenin birinci sırasına koyup yeniden milletvekili seçilmeni sağlarız.”

Uzun zamandır açığa düşmüş olan, bir daha seçilme şansı bulunmayan milletvekili bu tuzağa düşer. Ancak seçim geldiğinde nasihat alır, yerinde saydığını anlar ama çoğu zaman iş işten geçmiş olur...

Son örnek CHP’den koparılan eski teğmen Mehmet Ali Çelebi.

Büyük tantanalarla AKP’ye transfer edildi.

Rozetini Recep Tayyip taktı.

Şimdi seçim zamanı görelim bakalım, bu arkadaşın AKP listelerinde nasıl yer alacağını, ya da alıp almayacağını!

★★★

Türkiye’de milletvekili seçilmek son derece avantalı bir iştir... Bir kez seçilmeyi başardığı takdirde sadece kendisinin değil bütün sülalesinin geleceği garanti altına alınmış olur.

Kendisinin, eşinin ve çocuklarının bütün sağlık harcamaları milletvekili kalsın veya kalmasın, ömür boyu Meclis tarafından karşılanır.

İstedikleri doktora ve sağlık kuruluşuna giderler.

Buna özel muayene ve özel hastaneler dahildir.

Maaşlar derseniz muhteşemdir...

Emekli milletvekilinin eline ayda net 40 bin...

Şu anda milletvekili olanların eline ayda net 56 bin lira geçiyor. 

Bu dört dörtlük olanaklar kendisi ve ailesi için ölünceye kadar geçerlidir.

★★★

Şimdi konuyu daha fazla uzatmadan lafı Aslı Baykal’a getireyim.

Deniz Baykal’ın kızı...

Tıp doktoru.

Babasıyla bugünkü CHP yönetimi arasında soğuk, hem de çok soğuk rüzgarlar esiyor...

Önce en uç beklentiden söz edeyim...

Hiç kuşkum yok, yılların CHP’lisi Deniz Bey (biraz zor olur ama) ortamı uygun bulsa partisinden istifa edecek, belki de kendisine kucak açan AKP’ye geçecek.

★★★

Deniz Baykal son seçimden bu yana yine CHP Antalya milletvekili.

Ancak gelin görün ki, seçildiği son seçimden bu yana Meclis’e sadece bir kez geldi.

Kürsüde yemin etmek için...

O görevini de haftalar sonra anımsadı ve yerine getirdi.

Rahatsızlığı varmış, evinde oturuyor ama arada sırada dışarıda görünüyor. (Kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.)

Ancak bu konuda kafalarda uyanan çok ciddi kuşkular ve sorular var.

Milletvekili maaşını düzenli olarak alıyor ama partisini sürekli olarak bir kişi eksik bırakıyor.

Meclis’e gelemeyecek kadar büyük bir rahatsızlığı mı var?

Ne oluyor, ne bitiyor?

Bu durumu içine nasıl sindiriyor, vicdanı elveriyor mu?

Bu soruların yanıtını hiç kimse bilmiyor!

★★★

Böyle bir ortamda AKP’nin Baykal’a çengel atacağı siyasi çevrelerde zaten tahmin ediliyordu.

Nitekim attı...

Ama kızı Aslı Baykal üzerinden attı!

Aslı Hanım birkaç gün önce CHP’den istifa etti...

Ve medyaya (yandaş Hürriyet gazetesinin yazarı Abdülkadir Selvi’ye) konuşup istifa nedenlerini açıkladı.

CHP yönetimine haklı veya haksız bazı eleştirileri vardı.

“İstifa kararı almadan önce babanızla istişare ettiniz mi, kararınızı babanız nasıl karşıladı” sorusuna verdiği yanıt ise muhteşemdi:

“Hayır, istişare etmedim. Kendisine istifamdan sonra haber verdim. Biz baba-kız olarak bir ikiliyiz. Ben Deniz Baykal’ın siyasal uzantısı değilim.”

Aman hanımefendi aman!

Verdiğiniz bu yanıta altı yaşındaki çocuklar bile güler. Onları bile inandıramazsınız.

“Siz CHP yönetimini eleştirip Erdoğan’ın bazı icraatına destek verince ‘Aslı Baykal AK Parti’ye geçecek yorumları yapılıyor. Böyle bir düşünceniz var mı?”

Yanıt:

“...Hiçbir siyasi partiyle bir angajmanım yoktur ama milli safta duracağım kesindir.”

Bunun üstü kapalı yorumu seçim öncesinde AKP’ye geçeceğidir.

Hele de babasının memleketi Antalya’dan birinci sıra verilirse!

★★★

Şimdi belki diyeceksiniz ki “Yaa Emin Bey bu konuda niçin kafa yoruyorsun, Türkiye siyasetinde Aslı Baykal önemli bir olay mıdır ki onu yazı konusu yapıyorsun?..”

Haklısınız...

Bu olay sadece karşıt partilere atılan son AKP çengellerinden biridir.

Örnek bir vakadır.

Ancak ben bu hanımın yerinde olsam, babam Deniz Bey’e de bir çağrıda bulunurdum.

“Canım babam aradan yıllar geçti. Seçildiğin günden beri Meclis’e adımını bile atmadın. Bunu yapmıyorsun ama maaşlarını, ödeneklerini vesaireni oturduğun yerden tıkır tıkır alıyorsun. Aç değiliz açıkta değiliz, biraz ayıp olmuyor mu? Bak, ben CHP’den istifa ettim, sen de hiç değilse milletvekilliğinden istifa etmeyi düşünür müsün?”                

Babası acaba ne derdi, vallahi merak ediyorum!