Sevgili okurlarım, gün geçmiyor ki dünyaya yön veren liderimiz Recep Tayyip bir fırsat yaratıp televizyonlara çıkmasın, önceden hazırlanıp kendisine verilen yazılı metinleri önündeki elektronik aygıta bakarak okumasın...

Gece gündüz, hafta içi hafta sonu O’nun için hiç fark etmiyor.

Saatlerce okuyor...

Önceki gün (Pazar) hepimizin tatil günüydü...

Hava da iyi değil, milyonlarca insanımız ekranların başına geçmiş, dizi izliyor, kafayı biraz boşaltmak için magazin programlarına ya da haberlere bakıyor.

Fakat o da ne!..

Beyefendi akşam saatlerinde yine ekranlarda, yine canlı yayında.

★★★

Şimdi yeni bir uygulama başlattı...

Çeşitli illere gidip oralarda özel olarak toplanan gençlerle söyleşi yapıyor.

Neredeyse bütün kanallar bu söyleşileri canlı yayında vermek zorunda bırakılıyor...

Aslına bakarsanız seyredenler açısından bunun şöyle bir önemi var.

Yazılı metinleri okuduğu, adına prompter denilen özel elektronik aygıt önünde durmuyor.

Bire bir konuşuyor, kendisine gençler tarafından sorulan sorulara yanıt veriyor.

★★★

Ancak burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor...

-Kendisine soru soracak gençler titiz bir elemeden geçirilip önceden özenle seçiliyor.

-Araya ‘sakıncalı’ soru soracak hiç kimse alınmıyor.

-Bazılarına ne sormaları gerektiği önceden söyleniyor. Başka bir deyişle sorular önceden fısıldanıyor. 

-Gerektiğinde alkış isteniyor.

Program başlıyor...

Programla birlikte canlı yayın da başlıyor.

★★★

O sırada ekran başında olan milyonlarca insanımızın merak ettiği bir tek konu var!

Başladı da, acaba ne zaman bitecek!

Bir tatil günü...

Evlerimizde oturmakta iken karşımıza birden bire çıkıyorlar.

Yarım saat, bir saat, iki saat...

Çanak sorular ve beyefendinin yanıtları bitmek bilmiyor.

Ama dedim ya, beyefendi bu kez okumuyor, eski deyişle irticalen, aklına geldiği gibi konuşuyor.

★★★

Beyefendi bir siyasi partinin başkanıdır...

Seçimlere hazırlanmaktadır...

Dolayısıyla televizyonu kullanıp propaganda yapmak O’nun hakkıdır.

Yeter ki işin dozunu kaçırmasın.

Burada asıl eleştirilmesi gereken O’nu anında canlı yayına bağlamakta birbirleriyle yarış eden televizyon kanallarıdır.

Aslında gerçek tablo şöyle:

Bu patronların hepsi korkuyor...

Tepeden gelen emirleri uygulamak zorunda olduklarını biliyorlar...

Zira parasal çıkarları beyefendinin iki dudağının arasında.

Bu durumda başka gerçekler de ortaya çıkıyor:

Türkiye’de basın özgürlüğü falan kalmamıştır.

Bu konuda atılan nutuklar falan hikayedir.

★★★

Korku dağları bürümüş, çok sayıda gazete, televizyon kanalı ve internet sitesi bu iktidarın koymuş olduğu katı ve sert kurallara göre yayıncılık yapar olmuştur...

Sıkıysa küçük bile olsa bir yanlış yapsınlar!..

Zira onların önemli bir bölümü açısından bakıldığında işin ucunda para vardır, medya patronlarının çıkar hesapları vardır.

Tepeden emir ve talimat gelir:

“Sayın cumhurbaşkanımız şu saatte canlı yayın yapacaktır...”

Ötesine hiç gerek yok!

Mesajı alan almış, anlayan zaten anlamıştır.

Yayın tek merkezden, Saray tarafından örgütleniyor. O kadar ki, alt yazılar bile aynı anda aynı sözcüklerle geçiliyor.  

★★★

Bunlardan hep rica ettik, istirham ettik ama sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır...

“Yav kardeşim, hiç değilse hafta tatili günlerimizin, bayram günlerimizin birkaç saatini olsun bize bırakın da kafamızı biraz olsun dinleyelim.

Böyle bir durum (Latin Amerika ve ilkel Afrika ülkeleri dahil) acaba dünyanın hangi ülkelerinde görülür?

Her ülkenin kendine göre iyi veya kötü bir cumhurbaşkanı, kralı, imparatoru, başbakanı vesairesi vardır.

Ama bizdeki gibisi şimdiye kadar duyulmuş görülmüş şey değildir.

Ya da az görülmüştür diyelim...

Çıkıyor, 7/24 konuşup parti propagandası yapıyor.

Bu kadarla kalsa ona da razıyız...

Canlı yayın bitiyor, bu kez de programın tekrarı ekranlara taşınıyor!

Allah hepimize sabır versin.