Sevgili okurlarım, dünya liderimiz Recep Tayyip iki gün önce sarayında bir konuğunu daha ağırladı...

Kosova cumhurbaşkanını.

Görüşmeler bitince her zaman olduğu gibi düzenlenen basın toplantısında kameraların karşısına çıkıp konuştu...

Bizi bir türlü kabul etmeyen AB’ye yine sitem ediyordu.

Oysa kaderine razı olmuştu, bu AB konusunu çoktan beri gündeme taşımıyordu. Biz de artık umudunu kesmiş veya vazgeçmiş olduğunu düşünüyorduk...

Demek ki AB’den bazı kıyaklar ummaya devam ediyormuş!

★★★

Önce basın toplantısında ağzından çıkan şu sözlere bakalım:

“AB üyesi ülkelere diyorum ki, şu anda Ukrayna ile ilgili gösterdiğiniz hassasiyeti lütfen Türkiye için de gösterin. Yoksa Türkiye’ye de birileri savaş açıp saldırdığı zaman mı Türkiye’yi gündeminize alacaksınız?”

Sitem dolu, ancak gerçeklerden tümüyle kopuk sözlerini daha sonra şöyle sürdürüyordu:

“Türkiye’yi AB’ye almakta neden endişe ediyorsunuz, tereddüt ediyorsunuz veya almıyorsunuz? AB üyeleri sadece laf üretiyor.”

★★★

Evet, aradan çok uzun yıllar geçti ama AB bizi kabul etmiyor.

Konuşmasında yer alan tek gerçek bu!..

Peki niçin kabul edilmiyoruz?

Bizim beyefendi bu işin nedenlerini hiç bilmez olur mu!

Yakın geçmişe kadar AB’ye sert çıkar, posta koyar, “Almazsanız almayın, biz işimize bakarız, kendi yolumuzda yürürüz” diye bağırıp çağırır ve onları kendince hizaya sokmaya kalkışırdı.

Acaba bu sert çıkışlarla birlikte AB’yi korkutacağını, soruna çözüm bulacağını mı zannederdi!

Bu devirde kim kimi korkutur, kim bu gibi anlamsız ve tutarsız laflarla AB’ye alınır?

★★★

Kendisine şunları anımsatmak isterim...

Hiç kuşkusu olmasın, kendi deyimiyle “İki ayyaş” tarafından kurulup yönetilen  Türkiye Cumhuriyeti öyle Ukrayna falan gibi değildir.

Kimse saldıramaz, kimse bize savaş ilan edemez.

Şu çelişkilerine bakınız...

Sen yıllar boyunca AB’ye sert çıkıp azarlayacaksın, sonra da onlara acayip bir biçimde yakarışlar sergileyeceksin.

Elin oğlu bu atraksiyonları elbette yemez.

Yemediği gibi açıktan alay bile eder.

Kendisi hem partisinin genel başkanı, hem de ‘tarafsız’ cumhurbaşkanı...

Bu makamlara ulaşmış olan bir şahsın ağzından çıkanları, kulağı mutlaka duyuyordur.

AB’nin bizi niçin bir türlü almadığını (ve almayacağını) da o şahsın hepimizden çok daha iyi bilmesi gerekir...

★★★

Peki niçin almıyor?..

Nedenleri apaçık belli.

Bunların 20 yıldan bu yana Türkiye’ye getirmek için çabaladığı yeni rejimle AB’nin olmazsa olmaz ilkeleri arasında şiddetli bir doku uyuşmazlığı var...

Çünkü hiçbir AB ülkesinde bizdeki gibi baskıcı-totaliter bir rejim yok.

Polis devleti yok.

Parti devleti hiç yok. İktidarı ele geçiren parti kendisini devlet zannetmiyor.

Hiçbir AB ülkesinde tek adam yönetimi de yok.

AB üyesi ülkelerden hiçbiri sarayında oturan tek şahıs tarafından yönetilmiyor.

Onlarda parlamentoların yetkileri kısıtlanmış, sünnet edilmiş değil.

Demokrasi olanca gücüyle işlevini sürdürüyor.

★★★

Onlarla aramızda bazı ufak tefek (!) farklar daha var.

Adına fikir ve ifade özgürlüğü denilen kavram, irili ufaklı, kıdemli veya kıdemsiz her AB üyesinin vazgeçilmezi.

Oralarda insanlar özgürce konuşuyor, yazıyor...

Ve gazeteciler başta olmak üzere hiç kimse fikirlerinden dolayı içeri tıkılmıyor.

Oralarda aynı zamanda yargı bağımsızlığı var.

AB yargısı kararlarını, en tepelerdeki herhangi bir makam ve merciden talimat alarak vermiyor...

★★★

Dünyayı yöneten liderimiz Recep Tayyip işte böyle bir ortamda bile ortaya çıkıp AB’ye yakarış dolu sözleriyle seslenebiliyor:

“Yoksa birileri savaş açıp saldırdığı zaman mı Türkiye’yi gündeme alacaksınız? Türkiye’yi AB’ye almakta neden endişe ediyorsunuz?”

İnsaf be abicim, insaf.