Türkiye İstatistik Kurumu dışında enflasyon hesabı yapan, istatistik yayınlayanlara yasak geliyor ve 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları öngörülüyor.

Neden? Canı öyle istiyor da ondan... Siz kimsiniz ki? Hesap mı verecek? Size mi soracak?

★★★

Suçları ne? İstatistik Kurumu enflasyonu yüzde 61 olarak açıklarken, ENAG adı verdikleri Enflasyon Araştırma Grubu’nun yüzde 142 olarak açıklaması...

Hapis yeterli mi? Maazallah insanları gerçeklere uyandırırlarsa, inanlar yalanlara oy vermezlerse, bu düzen böyle devam etmezse kim ödeyecek bunun bedelini?



★★★

Daha farklı cezalar düşünülmeli... Hayat pahalı diyeni atacaksın içeri!... Kolları ve bacakları dört ata bağlanıp ayrı yönlere doğru çekilmeli... Belki de başı dışarıda kalacak şekilde kuma gömüp karıncalara yem edilmeli...

Kimsenin inanmadığı enflasyonu açıklayayım ona göre maaşları ayarlarım. Oh ne ala! Hem şoför arkası hem cam kenarı... Var mı öyle bir dünya? Olmadığını önceden gördük aslında...

★★★

İsteyen istediğini hesaplayamayacak mı? Bence de matematik yasaklanmalı! Bunlar tüy dikme çabaları... Yargı tehdidi ile güven sağlanmaz. Güven kendiliğinden oluşur. O güveni kaybettiler...

Zira bu tarz kurumlar dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bağımsız olarak faaliyetlerini yürütür. Bu sayede kendisine duyulan güveni sürdürür.

Bizimkiler kapıkulu... “İşsizlik düştü. İnanmayan saysın!” tadında açıklama yapıyorlar. Sonra da bize neden inanmıyorlar? O kadar da karamsar olmasınlar! Hala hilafsız inanan süzme bir kitleleri var.

Sermaye kontrolüdür bunun adı


Her şey iyi gidiyorsa ne gerek var bu kararlara? İhracatçıların elindeki dövizin yüzde 25’ine el koyma kararında değişikliğe gidilerek bu oran yüzde 40’a yükseltildi. Ne güzel serbest piyasa!

Kısa vadede belki dövizi baskılamaya yarar ama sonuçta sermaye kontrolü adımıdır. “Sermaye kontrolü” para hareketlerine sınırlama getirilmesi anlamına gelir. Bu tip kararlar, yerli-yabancı tüm yatırımcıları Türkiye’den kaçırır.



★★★

İktidar bununla da kalmadı.  Salgın nedeniyle can çekişen, iflasın eşiğine gelen turizm sektörü için de aynı uygulamayı başlattı.

Turizm şirketlerinin, seyahat acentelerinin, tur operatörlerinin ve sektörde hizmet veren yan kuruluşların da dövizlerinin yüzde 40’ını bozdurma, Merkez Bankası’na devretme zorunluluğu getirdi.

★★★

İş buraya kadar geldiyse... Kur Korumalı Mevduat bile bu durumu engelleyemediyse... Karanlık yükseliyor demektir.

Döviz rezervlerinin tüketilmesi, zayıf para politikası güvenilirliği, negatif reel faizler ve güçlü kredi teşvikinin kısmi ateşlemesiyle gelen cari açık, dış finansman risklerini ağırlaştırıyor. Oyunun sonuna geliniyor.

Satılık emekli


Ortamlarda Kılıçdaroğlu, Sosyal Güvenlik Kurumu’nu batırdı dersin, milletin ağzına sakız edersin. “Sen kâr ettirdin mi?” diye sorana cevap vermezsin. Olur, biter!

Kurumu 20 yıldır AKP kadroları yönetiyor, her geçen yıl biraz daha batağa gömülüyor. SGK’nın açıklarını kapatmak için üç ayda hazineden 30.7 milyar TL aktarıldı.

★★★

Erdoğan’ın miting klişesi; “Memur Kemal Efendi, sen SSK’yı batırmış adamsın” diye başlamak “Türkiye’nin en büyük bütçeli kurumu onun döneminde hep zarar etmiştir” diye devam etmektir.

AKP’nin ve Hükümetin günahsız, sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylersin. Yola devam edersin. Kim bilecek? Oysa Sosyal Güvenlik, bir hükümet politikasıdır. Emeklilik yaşını, ödenecek primleri, katkı payını müdür değil hükümet belirler...



★★★

O kadar Suriyeliye bedava bakarsan, parayı sadece kendi vatandaşından alırsan olacağı bu! Bir Suriyeli kadar değerimiz olmadı kendi memleketimizde...

Türkiye’de çalışan kendini karşılamaktan aciz... Sonuç? Sistemin iflas etmemesi için para aktarmak gerekiyor. Para da gelmiyor.

Satacak bir şeyi de kalmadı. Emeklileri satışa çıkarsa alan çıkar mı acaba? Nitekim sıra onlarda!