DENEYİMLİ SİYASETÇİ VE USTA HUKUKÇU HÜSAMETTİN CİNDORUK, TÜRKİYE’Yi BEKLEYEN TEHLİKEYİ ANLATTI (1)

Birilerinin “yeni Türkiye, eski Türkiye” diye ülkeyi böldüğünü belirten Cindoruk, “Bir milletin, bir devletin hayatına yapılabilecek en büyük saldırı budur. Siyasi tarihini, yaşamını ikiye bölerseniz, halk da bir gün kendisini ikiye böler veya birileri çıkar Türkiye’yi bölelim der, nitekim diyor. Bundan çok korkuyorum” dedi.

Geçen yaz SÖZCÜ gazetesinde röportajlarıma başladığımda, ilk röportajımı Ayvalık’taki yazlık evine giderek Sayın Hüsamettin Cindoruk’la yapmıştım. Çünkü ülke gündemindeki karmaşık olayları, Türkiye tarihine şahitlik eden, sınırsız deneyime sahip bir hukukçu ve siyasetçi olan, geçmişte ve bugün yaşanan olayları günü ve saatiyle bilen Sayın Cindoruk’tan daha iyi analiz edebilecek, iktidar veya muhalefet fark etmez bütün siyasi partilere en doğru çözümleri gösterebilecek, benzer bir deneyime sahip siyasetçiye rastlamak kolay değildir. Onu İstanbul’daki evinde ziyaret ettim ve eşi Sayın Dilek Cindoruk’un da katıldığı ve nazik ikramlarıyla, sohbetiyle renklendirdiği röportajda, Sayın Hüsamettin Cindoruk’la hepimizin cevabını merak ettiğimiz, gündemdeki konuları detaylarıyla konuştum. “Ben bu olayı bir türlü anlayamıyorum” dediğimiz birçok konudaki önemli açıklamalarını ilgiyle okuyacağınıza eminim.

■ Sayın Cindoruk 27 Mart 2022’de “CHP benim düşüncelerimi savunuyorsa, hayal kırıklıklarımı gidermek istiyorsa artık benim de partimdir” dediniz ama sizin başkanı olduğunuz Milli Merkez Hareketi var, bu durumda neden Milli Merkez’le birlikte CHP’ye katılmıyorsunuz?

Milli Merkez bir aksiyondur, siyasi hareket değildir. Her partiden, her düşünceden insan var, bilim adamları, büyükelçiler var, bir düşünce kuruluşu gibi birlikte siyaset üretiyoruz. Siyaset aynı zamanda bir bilimdir, Türkiye’nin bir barışa ihtiyacı var, ülke önemli bir tehlike içinde ve bu tehlikeyi tahrik eden de bugünkü iktidar. Verdiği en büyük zarar da siyasi İslam’ı tercih ederek bunun için uğraşmasıdır.

Türkiye çok büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya, birileri “yeni Türkiye, eski Türkiye” diye Türkiye’yi böldü, bir milletin hayatına, bir devletin hayatına yapılabilecek en büyük saldırı budur. Siyasi tarihini, yaşamını ikiye bölerseniz, halk da bir gün kendisini ikiye böler veya birileri çıkar “Türkiye’yi bölelim” der, nitekim diyor. Buna çok karşıyım ve bundan çok korkuyorum. 20 sene bu Yeni Türkiye denen dönemde yaşadım, ondan öncesini Eski Türkiye’de yaşamış gözüküyorum, 70 yıllık dönem benim için asrı saadettir, o kadar güzel bir dönemdir. O 70 yılda Türkiye Cumhuriyeti hem bir Milli Mücadele yapmış, savaş kazanmıştır hem de barış yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni şekillendiren bütün anlaşmalara şöyle bir bakın; Lozan Antlaşması, arkasından Montrö ve Zürih Antlaşmaları, bunların hepsi o yıllarda yapılmış, Türkiye Cumhuriyeti büyümüştür, tamamlanmış bir devlet olmuştur. Son 20 yıldan öncesini itham ediyor, herhangi bir şey yapıldığı zaman “Bunu yeni Türkiye yaptı” diyorlar, hayır “eski Türkiye” yaptı, bitirdi. Geçmişte siyasi partiler arasında, özellikle Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi arasında, acı günler yaşandı, şimdi ben diyorum ki; bunların hepsini bitirelim. Bu ikiye bölünmeden doğan siyasi, hukuki, kültürel anlaşmazlıklar başladı, ikincisi güney sınırı sıkıntıda. Güney sınırı dediğimiz Ortadoğu sınırında Arap devleti yok, bir Arap askeri yok, kalmadı. Geçmişte Suriye ve Irak vardı Lozan Antlaşmasıyla, şimdi sınırlarımızda sadece 2 Kürt devleti var; biri referandumla kurulan Barzani Devleti, diğeri de PYD. Suriye’deki PYD devletine Amerika büyük ölçüde silah yardımı yapıyor, arka çıkıyor. Ortadoğu’nun sahibi Arap devletleridir aslında, onların içinde Kürt eyaletleri olması onların kendi meseleleri ama şimdi bir takım emperyalist devletler onları böldüler ve Arap devletlerinden Kürt devletleri ortaya çıkardılar. Bu çok büyük tehlikedir, nitekim görüyorsunuz Türkiye içinde de Kürtçülük hareketleri var. Sınırı bu kadar tehlikeli bir ülkeyi zaman ötesinde bölüyorsunuz, ben Türkiye’nin önündeki en büyük tehlikeyi bölünme olarak görüyorum.


Papa için bastırılan pul büyük bir hadisedir


■ Barzani’nin televizyonunda gösterdiği ve Türk illerini içine alan bir Kürdistan haritası vardı, Fransa’da Mardinli bir Kürt iş adamı 2020’de bir Bordeaux şarabı çıkarmış, bu şarap restoranlara, şirketlere satılıyormuş, adı Kurdistan ve üstünde üzüm şeklinde aynı harita var.



Ortadoğu meselesinin çözülmesi için Türkiye’nin güçlenmesi lazım, siz Türkiye devletini “eski Türkiye, yeni Türkiye” diye bölerseniz güçsüz hale gelir. Nitekim son zamanlarda Türkiye ile ilgili hem Avrupa Birliği’nde, hem Avrupa Konseyi’nde çok dikkatle söylenmiş sözler var, çünkü Türkiye’yi zayıflattı bu hadise. Bunun altını kalın çizgiyle çiziyorum; eğer Türkiye’nin tarihini bütünleştiremezseniz Türkiye güçsüz bir devlet olur. Geçenlerde Irak’ta bir pul çıktı ortaya. Papa’nın ziyareti için bastırılan pulda Hatay, Sivas, Erzurum, Kars gibi birçok ilimiz Büyük Kürdistan haritasına dahil edilmişti. Bunlar büyük hadiselerdir.


Şarap ve pullardaki Kürdistan haritaları


Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, Papa Francis’in, geçen yıl gerçekleştirdiği dört günlük ziyareti için bastırdığı pulun üzerindeki haritada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu toprakları ‘Kürdistan’ olarak gösterildi. Türkiye’den Fransa’ya göç eden bir Kürt iş insanı ise 2020’de piyasaya sürdüğü Kürdistan şaraplarının üzerine yapıştırdığı etikete, salkım biçiminde harita kondurdu. O haritada da Türkiye toprakları sözde Kürdistan’ın içinde gösteriliyor.

Amerika, Türkiye’yi bölmekten vazgeçmedi


■ ABD’nin projelerinin hepsi Türkiye’nin aleyhine gibi görünüyor, Suriye, Ege-Yunanistan sorunu, Akdeniz, hiçbirinde bizim yanımızda olmadı.

Yeni Türkiye ne yapmış iktidarında, her şeyden önce iki tane haksız fiil yapmış Türkiye için; “Ortadoğu Eş Başkanlığını” çıkarmış, bu eş başkanlığı çıkardığınızda fevkalade ciddi biçimde Türk devletini sıkıntıya sokarsınız, o devleti bölme hadisesini kolaylaştırırsınız. Amerikalıların veya emperyalizmin bir oyunu diyerek geçiştiremezsiniz, içerden buna “evet” diyenler olması çok yanlış bir şeydir. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’ni yapamadı ama Türkiye şimdi bir başka önemli tehlike içinde; siyasi İslam.

Amerika Ortadoğu’daki aşiret devletlerle İsrail’i barıştırıyor, projesinde değişiklik yaptığı anlaşılıyor ama Türkiye’ye Suriye’deki örgütlerle hala dayatıyor. Bugün ABD ile en büyük ihtilafımız Suriye ile ilgilidir ve Türkiye’nin yaptığı en büyük hatalardan biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esad’ın şahsi ihtilaflarıdır. Onların sonucunda sadece gelen zarar 4.5-5 milyon Suriyeli mülteci değil, Amerika BOP projesinden vazgeçmiştir ama Türkiye’nin bölünmesinden vazgeçmiş değildir. Bunu ciddiyetle söylüyorum. Yoksa TIR’lar dolusu silah yardımı yapar mıydı, askerlerini PYD’nin içine koyar mıydı? Bugün Fırat’ın doğusunda eğitilmiş Kürt askerleri olur muydu? Şimdi bizim İçişleri Bakanımız “Türkiye’de terörist sayısının az olduğunu” söylüyor, teröristler sınırın ötesinde asker oldular ondan. Eğitildiler, silahlandılar, Türkiye’ye ihtiyaçları kalmadı, zaten terörist sayısının az veya çok olması sonucu etkilemiyor, devlet kurdular! Devleti kurmak için hazırlıklarını bitirdiler, devlet kurmanın ögesi nedir; silahlı asker. Bugün Fırat’ın doğusunda Kürt polisi, Kürt jandarması, Kürt ordusu var ve bunları eğiten silahlandıran da dünyanın en büyük devleti. Sınırlarımızda bu tehlike varken içerdeki terörist sayısının azalmasından memnunluk duymak yanlış bir tesellidir.

Eskiden kanun devletiydik artık kararname devletiyiz


“Bütün bunları bir tek şeye bağlıyorum; yeni Türkiye, Türkiye’yi batırmak için uğraşıyor, tehlike bu” diyen Cindoruk sözlerini şöyle sürdürdü:

“İki haksız fiili arka arkaya yapıyor, başaramayınca ‘aldandık, kandırıldık, yanıldık’ diyor. Yeni Türkiye’yi idare edenler kandırılıyorsa, aldatılıyorsa devleti idare etme yetisini kaybetmişlerdir. Türkiye’de çok ciddi bir devlet boşluğu var, devletimizin eskiden kimliği “kanun devleti” idi, şimdi ‘kararname devleti” oldu, kanun ve kararname eşit olabilir mi? Bir kişinin kanun yerine çıkardığı kararnamelerle devlet idare edilir mi? 480-500 kişinin tartışarak, çeşitli fikirlerin çarpışarak çıkardığı kanunlar ortadan kaldırılıyor. Meclis’in büyük çoğunluğunun ittifakla kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’ni bir kararnameyle kaldırıyorsanız “yeni Türkiye” tehlike getirir.”

Siyaseti Tayyip Erdoğan ile Hulusi Akar idare ediyor


Hüsamettin Cindoruk’a göre ‘yeni Türkiye’ söyleminin ortadan kaldırılması gerekiyor. Cindoruk,  ‘ yapay’ diye nitelendirdiği şu dönemde “kabine” diye bir şey icat edildiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Kabine nedir; bakanlar kuruludur, Türkiye’de bakanlar kurulu var mı? Yaptıkları Anayasa’da ‘bakanlar kurulu’ yazılı mı? Anayasa’da bakanlar kurulunun yetkileri vs. var mı, yok? Bir başbakan boşluğu hissediyorlar, bir de hükümetin boşluğunu hissediyorlar ve kabine diye bir şey icat ediyorlar. Bugün Hulusi Akar “başbakan” rolü oynuyor, dikkat ederseniz başbakan görevi yapıyor, Dışişleri Bakanı’nın önüne geçip dış politika ortaya koyuyor.  Yön çiziyor, konuşmalarını dikkatle izleyiniz, Türk siyasetini bugün idare eden kişi Cumhurbaşkanı’yla bence başbakan niteliğinde olan Hulusi Akar’dır. Çok önemli bir faktör bu, aynı zamanda başkanlık sisteminin fiyaskosudur. Hükümet yok, hükümet kurulmamış, devleti yok, bakanlar tayin edilmiş. Bir gün biniyorlar, bir gün çıkarılıyorlar, bakan dediğiniz kişilerin siyasi mesuliyeti var mı yok. Parlamentonun yetki verdiği, yetkisini aldığı düşürdüğü, çıkardığı hükümet ortada olmadıkça devlet boşluğu olur.”

Ortada hiçbir devlet organı kalmadı


İktidarın ‘Yeni Türkiye’ diye nitelediği Türkiye’de devlet organlarının hiçbirinin bugün bulunmadığını belirten Cindoruk, “Mesela “Planlama” yok. Planlama karar organı, o olmayınca bunun maliyeti var, bunların hiçbirini irdeleyen bir devlet organı kalmamıştır. Savaş sanayii diyorlar, onun bütün kurumları Aselsan dahil eski Türkiye’de yapılmıştır. Eski Türkiye’yi  hayat pahalılığı, enflasyon gibi konulara karşı ilaç gibi ortaya koyuyorsunuz” dedi.

İktidar, 1950’deki gibi kavgasız el değiştirmeli


■ İktidardaki iki partinin yaptığı Seçim Kanunu değişikliği Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

Bugün her şeyin ötesinde milli mutabakata ihtiyacımız var, bunun ilk şartı da laiklik ideolojisidir. Öncelikle muhalefet partilerinin siyasi İslam’a karşı çıkması gerekir. Demokrat Parti’yi Mesut Yılmaz ve ben kendi partilerimizi kapatarak kurduk, bir Demokrat Parti üyesi olarak CHP’ye elimi uzattım, çünkü Türkiye’nin iç barışa ihtiyacı var. 1950’deki hadise çok önemlidir, olaysız şekilde iktidar değişti, bugün de iktidar değişikliği öyle olmalıdır, entrikasız, kavgasız, kansız. Bir sene sonra yapılacak seçimin sonucu şimdiden söylenemez, vatandaş son hafta karar verir. Halka yakın şeyler söylemek, yaptığınız işin ciddiyetini anlatmak lazım. Karşınızdaki adam yanılmış, muhalefet partileri, yanılmış, aldatılmış bir partiyle mücadele ederken çok büyük avantaja sahipler, sadece bunu söylemeleri bile yeterli.

YARIN: Rusya-Ukrayna heyetlerinin toplandığı yer Dolmabahçe’nin mutfağıydı.