Türkiye ekonomik istikrarı emeğin gücüyle mi; dış finansmana erişerek mi sağlayacak?

Yanıtlaması kolay olmayan ve dış politika eksenine de bağlı bu soruya iki ayrı cepheden yanıt aramayı sürdürelim...

★★★

Hafta sonunda eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı ve Amerika’nın önde gelen üniversitelerinden Pensilvanya Wharton Okulu öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Gültekin, faiz-kur-enflasyon sarmalına giren ekonomiden çıkış yolunun “tutarlı” dış politikadan geçtiğine işaret etmişti.

★★★

Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’si AB ülkelerine, en fazla ihracat yaptığı ikinci ülke Amerika.

Eski CHP Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş; Türkiye’nin dış politikada Batı’ya dönmesi ile ekonomik istikrara kavuşabileceği tezini, 1998 yılı itibarıyla yaptığı bir değerlendirme ile açıklıyor.

★★★

Güneş, “Türkiye’ye; IMF, Dünya Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası kaynaklarından 1998 krizinde toplam 46 milyar dolar geldi.  16 milyar dolar avans verdi. 2005 yılı Türkiye’sinin AB’ye tam üyelik perpektifiyle, yıllık doğrudan yabancı sermaye girişi 15-22 milyar dolar sevilerine kadar çıktı.

O zaman Türkiye’nin milli geliri 220 milyar dolar seviyelerindeydi. Bugün Türkiye’nin 100 milyar doların üzerinde finansal girişe ihtiyacı var. AB’den de koptu” diyor.

★★★

Türkiye’nin Ortadoğu’da taşıdığı önemin NATO üyesi olmasından kaynaklandığını ifade eden Güneş, dış yatırım çekme konusunda iyimserliğe yer olmadığını da şu sözlerle ifade ediyor:

“Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri yatırımları ABD’ye, Londra’ya gidiyor. Gerek ABD, gerekse de Avrupa’da sıkı para politikası uygulanıyor. Türkiye dış kaynak bulmakta 2000’ler kadar rahat koşullarda değil. Bizi zor günler bekliyor.”

★★★

Güneş “Faizi yükseltip enflasyonu düşürmeyi öngören neo klasik iktisada bağlı kalarak; hukuk reformunu gerçekleştirip, kurumsal iyileşmeyi sağlayarak yatırımcılara güven vermek; ekonomik istikrarı sağlamak için yeterli değil. Hazırlanan ekonomik istikrar paketleri sosyal taraflarla mutabakatı içermeli” diye de ekliyor.

★★★

Ülkeye giren yabancı sermaye, üretime değil gayrimenkule geliyor...

İktisatçılar gelişmekte olan pazarlar liginde Türkiye’nin 100 yıllık Cumhuriyet değerleri ve endüstriyel birikiminin en büyük rekabet gücü olduğu konusunda hemfikirler.

★★★

Nitelikli iş gücünü istihdama katmanın, tavizler vererek sağda solda para aramaktan daha kıymetli olduğuna ikna olmuş bir iktidar yok.

Giden gitsin” kafasındalar...

Mesaj alındı: Türkiye’den meslek sahibi çalışanların, yanı sıra liselilerin, üniversitelilerin birincil hayali yurt dışına “kapağı atmak”...

★★★

Yeni dünyanın ihtiyaçlarını karşılama kapasitesine sahip işgücü Türkiye’deki yaşam koşulları, ücret politikası nedeniyle kendine yer bulamıyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu gidişata seyirci kalmak yerine harekete geçen bir adım attı. Amerika’nın önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve Harvard Üniversitesi’nde Türk öğrenciler ve bilim insanlarıyla toplantılar yaptı.

★★★

Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye’nin potansiyelini açığa çıkarma ve refah planı” olarak açıklanan ve 9-13 Ekim tarihlerini kapsayan Boston ve Washington ziyaretlerini, İngiltere ve Almanya’nın takip edeceği söyleniyor.

★★★

Siyasi partilerin bu yıl ilk kez seçimlerde oy kullanacak 7 milyon gence, ülkenin meselelerinin çözüleceğine dair güven vermeleri gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun parti programına dönüşen “CHP’nin İkinci Yüzyıl Vizyonu” çerçevesinde planladığı yurtdışı ziyaretlerini, geleceklerini Türkiye dışında arayan gençlere “güven” aşısı olarak yorumlamak mümkün.

★★★

Doğrudan yatırımlarda, fon girişlerinde ve ikili ticari ilişkilerde başı çeken Batılı ülkelerle, nitelikli Türk gençleri üzerinden bilimsel köprülerin kurulması mümkün olabilir.

Yüksek teknoloji-bilgi odaklı rekabetçi bir ekonomiye yaslanan CHP’nin yarattığı “dış gündem”; Rusya ile Amerika arasına sıkışan dış politikadan daha derin bir kazı yapmamızı gerektiriyor.