İçişleri Bakanı olmadan önce Çalışma Bakanı olarak AKP iktidarlarında görev alan Süleyman Soylu, iş insanlarının Suriyeli sığınmacıları ucuz iş gücü olarak gördüğünü ve geri gönderilmelerine itiraz ettiklerini söyledi.

Hatta Çalışma Bakanlığı döneminde Suriyeli sığınmacılara çalışma izni verilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konusunda iş dünyasından gelen talepleri de açıkladı.

Patronların Suriyeli sığınmacıları “güvencesiz ve ucuz iş gücü deposu” olarak gördüğünü ilk söyleyen Soylu değil.

Önceki hafta sonu bu köşede İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale’nin aynı izlenimini paylaşmıştım.

İYİ Parti’nin ücretlileri yoksullaştıran, açlığa mahkum eden sermaye yanlısı ekonomi politikasına yönelik eleştirilerinin, iş dünyasında nasıl karşılandığını sorduğumda Özlale’nin de yaptığı bir saptamaydı.

Patronların sömürü düzenini savunmaları Soylu ile Özlale’nin bu sorun karşısındaki durumlarını eşitlemiyor.

Biri iktidarda, diğeri muhalefette.

Özlale ne Suriyeli sığınmacılar, ne de asgari ücret altında işçi çalıştıran iş yerlerini denetleme yetkisine sahip...

Suriyeli göçünün yaşanmasının üzerinden 10 yıl geçtikten sonra, iktidar cenahında iş insanlarına tepki neden yükseldi?

Bana göre nedeni açık.  “Geçici Koruma Altındaki Sığınmacılar” statüsündeki 1 milyon Suriyeli’yi ülkesine geri göndermek için ilan ettikleri 250 bin konutluk Kuzey Suriye kent projesine milyar dolarlar lazım.

Cemaat ve tarikatlar dışında kalan iş insanları iktidarın beklediği bağışı yapmıyorlar.

İktidarın başvurduğu uluslararası yardım fonları, Suriyelilere “tapu” değil “intifa” hakkı verme yanlısıymış..

Tapu zaten Suriye devletinin değil mi?

Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu’ndan (TİSK) aldığım bilgiye göre, kendilerine bağlı 10 bin işyerlerinde “bir tek Suriyeli sığınmacı işçi çalışmıyor....”

TİSK’e bağlı işyerlerinde 2 milyon kişi çalışıyor.

İhracatın yüzde 40’ını gerçekleştiren TİSK bünyesindeki iş yerlerinde çalışanların ortalama çalışma süresi 5-10 yıla uzanıyor.

İş kalitesini artırmak için bu işçilerin tamamı eğitim alıyor.

Vasıfsız bir Suriyeli sığınmacının sınırdan geçip, diyelim ki bir otomobil fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlaması pek mümkün görünmüyor.

Asgari ücreti baskılayarak, küresel piyasalarda elde ettiği “rekabet üstünlüğü”,  sendikalı işçi çalıştıran TİSK’e yetiyor!

Soylu “Suriyeli sığınmacıyı sömüren iş insanları” suçlamasını; Çalışma Bakanı ile Hazine ve Maliye Bakanı ile paylaşmalı.

Kim vergisini eksik ödüyorsa, kim kayıt dışı üretim yapıyorsa adres orası...

Vatandaşlık almak için yandaşlık mı gerekiyor?


Türkiye’nin vatandaşlık ya da “uzun dönemli ikamet izni” verdiği yabancılarla ilgili açıklanan rakamlar arasında Ahıska Türkeri de vardı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun verdiği rakam dikkatimi çekti...

Ahıska Türklerinden 101 bin 995 kişiye vatandaşlık, 100 bin kişiye de “uzun dönemli ikametgah” verilmiş.

★★★

Yabancısı olmadığım bir konu...

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde 1992 yılında, eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde dağınık halde yaşayan Ahıska Türklerine özel 3835 sayılı kanun çıkartılmıştı.

Buna uygun olarak, Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Kazakistan başta olmak üzere Türkiye’ye gelen Ahıska Türklerine zor durumdakilerden başlayarak vatandaşlık verildi.

2009 yılında bu uygulama durmuş, 2017 yılında Suriyelilere tanınan “Geçici Koruma Altındaki Sığınmacılar” statüsü içine alınmışlardı.

O tarihlerde 50 bin civarında olan Ahıskalı Türklerin nüfusu patlamış.

★★★

Geçen yılın başında Kassanov Invesment Group Başkanı Ziyatdin Kassanov’un İstanbul Intercontinental Hotel’in 2007 yılında satın alınmasında kullandığı 140 milyon dolar Ziraat Bankası kredisinin öyküsünü yazmıştım.

Banka Kassanov’a verdiği kredilere karşılık Kazakistan’da otel olarak hizmet veren 3 adet binayı teminat almıştı.

Kredi yapılandırılmasına gidilince, banka otelleri satışa çıkarmıştı.

Kassanov bu yazım üzerine beni aradığında, başkanı olduğu Dünya Ahıska Türkleri Birliği’ndeki (DATÜB) faaliyetlerine vurgu yapıyordu.

DATÜB, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a açıktan destek veriyordu.

Kassanov “soydaşları” arasında yürüttüğü kampanyayı “Erdoğan’a destek olun, haklarımız genişlesin” temasına oturtmuştu.

★★★

Kassonov, Ziraat kredisiyle ilgili yazım üzerine beni aradığında “Ahıska Türkleri tarım ve hayvancılık tecrübesine sahiptir. Doğu Anadolu’da bize tahsis edilecek bir tarım arazisi için görüşmeler sürdürüyoruz” demişti.

Ahıska Türkü okurlarımdan gelen mesajlardan biliyorum ki asıl dertleri “denklik” elde edememeleri.

Özetle “Türk Cumhuriyetlerinde doktor olarak hizmet verenler, tarlada işçi olarak çalışıyorlar. Türk üniversitelerinden denklik alacakları vaadi ile kendilerinden para alan insanlar tarafından kandırılıyorlar” diyorlar.

1992 yılında çıkartılan kanunun kendilerine tanıdığı vatandaşlık hakkını kullanamadıklarını söyleyenler var.

Şimdi soruyorum: İktidarı destekleyenlere mi vatandaşlık veriliyor?


Iğdır AKP İl Başkanı’nın inşaatında iş cinayeti


Memlekette liyakatsizlik, kayırmacılık alıp başını gittiği sürece acı sonuçların ortaya çıkması sürpriz olmasa gerek.

Dün öğleden sonraki saatlerde bu köşeyi yazmak üzere bilgisayarımın başındayken, aldığım haber tam da böylesi süreçlerin ürünüydü...

Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından açılan “Iğdır Spor Kulübü Stadı Tribün İhalesi”nin, Iğdır AKP İl Başkanı Ali Kemal Ayaz ve kardeşinin başında olduğu aile şirketi Ayaz Mimarlık’a ihale edildiğini yazmıştım.

Iğdır’da inşaattan düşerek yaşamını kaybeden Ömer Üçrak


Aynı günlerde HDP Milletvekili Habip Eksik, Iğdır’daki tribün ihalesini “adrese teslim” iddiasıyla TBMM gündemine taşıdı.

Tribün acil durumlarda bitirilmesi “zorunlu” görülen kamu ihalelerine uygulanan 21/B kapsamında, 16 milyon 300 bin liraya ihale edilen bir işti.

Konuyu Iğdır’da yayın yapan yerel gazete Aras gündeme getirmişti.

Aras’ın Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nihat Aras dün de beni arayıp, mala değil cana gelen bir hadiseyi paylaştı:

Tabelasında Mimar Ekber Ayaz, İnşaat Mühendisi Ali Kemal Ayaz yazan Ayaz Mimarlık’ın yüklenicisi olduğu inşaatın 3’üncü katından Ömer Üçrak adında bir çalışan düşerek yaşamını yitirdi.

Aras’ın aktardığı “iş cinayeti”; çalışma yaşamının karanlık noktalarına ışık  tutuyor. Şöyle ki:

Ömer Üçrak, başka bir işyerinde sigortalıyken, duvar işlerini yaptığı bu inşaatta yaşamını yitiriyor.

34 yaşındaki Üçrak, 3 kız kardeşin bir ağabeyi.

1 ay önce evlenmiş.

Biz bu olaya “iş kazası mı” diyeceğiz?..

Nihat Aras “Bu inşaat denetlenmedi. Fotoğraflarda da gördüğünüz gibi tavanın çökmemesi için pencereye ince bir tahta ile destek koymuşlar. Yalnızca bu bile inşaatın kalitesine ilişkin şüphe duymamız için yeterli” diyor.

Uzun yıllar Fransa’da ikamet eden Ayaz Mimarlık & Emlak’ın kurucusu Ali Ekber Ayaz’ın yıldızı AKP Iğdır İl Başkanı olmasıyla parlıyor.

Aras mahkemelik olan tribün ihalesiyle ilgili de bir ayrıntı paylaşıyor:

Tribün ihalesinin şartnamesinde 110 günde teslim şartı vardı, 230 günde teslim edebildiler. Haklarında açılan dava sürüyor, bilirkişi  istifa etti.”

Hep rastlantı...

Betonu sevmek böyle mi oluyor; altında can bıraka bıraka yükseliyorlar...