Kılıçdaroğluyargı darbesine maruz kalan Ekrem İmamoğlu’nu CHP grubu toplantısına davet etti. İmamoğlu apar topar Ankara’ya gitti.

Grup toplantısı başladı... Kılıçdaroğlu kürsüde konuştu:

“Türkiye’ye kucaklaşmayı getireceğiz” dedi.

“Türkiye’de helalleşmeyi getireceğiz” dedi.

“Hiç kimseyi ötekileştirmeden, 85 milyon insanı kucaklayacağız” dedi.

Ve:

-Bir parti genel başkanının ilçe binasına girişinin polis tarafından engellenmesinden bahsetti.

-Taşeron işçilerden bahsetti.

-Kamu sınavındaki soruların tuhaflığından bahsetti.

-Çocuklara süt temininden bahsetti.

-Çiftçinin borcundan bahsetti.

-Sosyal güvenlik primlerinden bahsetti.

-Sendika barajından bahsetti.

Kılıçdaroğlu, 47 dakika konuştu...

Söyleminin son bölümünde sadece 5 dakika 20 saniye İmamoğlu’na yapılan yargı darbesinden bahsetti!

Kılıçdaroğlu’nu kürsüye davet grup başkan vekili Özgür Özel bile, üç dakikalık konuşmasının 1 dakika 22 saniyesini İmamoğlu mağduriyetine ayırdı!

Adalet yürüyüşüyle sembolleşen Kılıçdaroğlu, yargı darbesine karşı niçin bu derece tepkisiz? (Almanya gezisine hiç girmeyeyim.)

Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasını protesto etmek için Ankara’dan İstanbul’a 25 gün yürüyen Kılıçdaroğlu’nun, yargı darbesine ilgisiz tavrını nasıl değerlendirmek gerekiyor?

★★★

Mesela... Kılıçdaroğlu deseydi ki:

-“Ekrem Beyi başkanlıktan men edeceklermiş...”

-“Ekrem Beye siyasi yasak getireceklermiş...”

-“Ekrem Beyin sesini keseceklermiş...”

-“Burada biz varız, buyurun kürsüye Ekrem Bey kardeşim, sesini kimse kesemez, burada CHP var...”

İmamoğlu kürsüye çıkıp konuşsa kim kazanırdı; Kılıçdaroğlu kazanırdı, CHP kazanırdı... Olmadı. Peki niye?

Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman yürütülen soruşturma neticesinde İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınınca, Kılıçdaroğlu grup toplantısını Yalova’da yaptı. Sadece milletvekillerini değil parti yönetimini de Yalova’ya götürdü. Salman’ı kürsüye çıkardı, konuşma yaptırdı. Kılıçdaroğlu da konuşmasını milli iradeye ayırdı.

Kılıçdaroğlu, 140 bin nüfuslu Yalova ile 16 milyonluk İstanbul arasında niçin bu ayrımı yaptı?

Nicelik peşinde değilim ama Salman’ın kentine giderek, grup toplantısı yaparak, onu konuşturarak, ona sahip çıkarak onurlandıran Kılıçdaroğlu benzerini niçin İmamoğlu’na yapmadı?

Hiç gönül koymasın; İmamoğlu’nu Ankara’ya çağırıp grup toplantısında deyim yerindeyse “saksı” gibi niçin oturttu?

Politikada hiçbir şey kazayla olmaz, öyle planlanmıştır! Ki ayrıntılarına girmek istemiyorum, üzülüyorum...

★★★

İmamoğlu’nun Ankara’da sahipsiz bırakılmasının sebebini sizler biliyorsunuz.

Konunun sadece siyasi ikbal yönüyle ilgili değilim. Biliyorum ki, politika acımasızdır.

Beni üzen şu:

Kılıçdaroğlu davranışlarıyla konuşmalarıyla siyasette nezaket sanatının örnek ismiydi. Çatışmacı politik atmosfer onu da sertleştirdi. Bu halinin siyasi eylemine de yansıdığına şahit olduk:

İstanbul belediye başkanı yargı darbesiyle alaşağı edilme durumunda kalmışsa, Ankara’ya çağırıp, “saksı” rolü” verip, onu küçültmek kurnazlığına nasıl başvurursunuz? Beş milyon oy almış bir siyasetçi var karşınızda...

Kılıçdaroğlu’nun hepimizi hayran bırakan sağduyusu nerede? Çevresindeki güvensiz siyasi aktörlerin, parti içinde kışkırtıcı kutuplaşmalar yarattığının farkında değil mi?

Kendini pek büyük görme hastalığı iktidardan bulaştı sanırsam; İmamoğlu’nun kürsüye davet edilmesine karşı çıkan danışmanlarına diyemez miydi Kılıçdaroğlu:

-“Sizin bir makam için gözünüzü bu derece karartan ruh halinizi anlayamıyorum. İktidarın yaptığı yargı darbesinin benzerini bana yaptıramazsınız, bizim kürsümüz özgürlük kürsüsüdür, İmamoğlu tabii ki konuşacak. Yapacaksanız mücadelenizi centilmence yapın...” Demedi maalesef, büyümek için küçülenlere nasıl uydu anlamakta zorlanıyorum!

Liderlik güç kullanmak değildir, mağduru güçlü kılmaktır...

Kılıçdaroğlu gibi bir lider siyasi inceliği umursamaz hale geldiyse ne diyebilirim ki: Yolu açık olsun...

Eleştiri de ağabeylik de baki...