Herkes Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayını merak ediyor.

Bir ayrıntı gözden kaçıyor: Sadece cumhurbaşkanı adayı belirlenmeyecek, liderler parti milletvekilleri listesi de yapacak.

Mesela CHP milletvekili listesini kim yapacak? Eskiden ön seçim yapılırdı. Bırakın ön seçimi CHP ilçe-il kongrelerini bile yapmadı!

Sadece CHP değil; gerek Millet İttifakı’nı oluşturan gerekse Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin milletvekili listesini genel başkanlar yapacak.

O halde...

Siz milletvekili olmak isterseniz...

Siz milletvekilliğinizin sürmesini isterseniz...

Siz parti genel merkezindeki görevinizin devam etmesini isterseniz...

Ne yapmanız gerekiyor?

Diyelim ki:

Parti genel başkanınız cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa siz nasıl tavır alacaksınız? Aksi görüşte olursanız; milletvekili listesine girememe ya da mevcut koltuğunuzdan olma tehlikeniz var!

Bu durumda karşınıza iki yol çıkıyor:

-Ya seçilip seçilmemeyi umursamayıp hakiki düşüncelerinizi açıklayacaksınız.

-Ya da salt kendi istikbalinizi düşüneceksiniz.

İkincisini yaparsanız, genel başkanınız cumhurbaşkanı seçilemezse bile siz seçilmeyi/koltuğunuzu garanti edersiniz!

İşte... Son günlerde kimi politikacıların açıklamalarını gördükçe şu yorumu yapıyorum:
-“Seçilmeyi garanti edeyim de cumhurbaşkanlığı seçim sonucu ne olursa olsun!”

Siyasette artık ideoloji hak getire; günümüz siyasetinde çoğunluk sadece kendini düşünüyor...

★★★

Çıkar çatışması, güvene dayalı bir konumda görev yapan kişinin, görevi ve kişisel kazancının/faydasının çatıştığı durum.

Çatışan çıkarlar, kişinin görevlerini tarafsız ve nesnel şekilde yerine getirmesini zorlaştırır...

Kişisel çıkarını gözeten siyasetçi, ülkenin, toplumun geleceğini yararını umursamaz, kendine çalışır hep... Siyasi tercihini ve davranışını belirleyen kişisel çıkarıdır.

Peki:

Ahlaki olmayı tercih etmeyen siyasetçi, cumhurbaşkanı seçimini kimin kazanacağı gerçeğini önemser mi? Elbette hayır.

Tek kurnazlığı/taktiği vardır; genel başkanının güvenini kazanarak koltuğunu korumak veya koltuk kapmak! Objektif olmak, rasyonel davranmak, olgulara bakmak kimin umurunda? Siyasal gerçeklik yoktur kitabında!

Maalesef... Siyaset  oldu ülkemizde; halk, ülke idealizmi unutuldu. Politika, kişisel çıkar amaçlı yapılır oldu.

Böylece politikanın ahlâki yargılar ile bağı kalmadı, koptu. Ki bunun sağı solu yok artık maalesef...

Toplumsal yarar değil, (mal-mülk-koltuk-şöhret kazanma gibi) kişisel çıkar siyasetin özü oldu.

Evet, özel kişisel çıkarlar, siyasetin öznesi haline geldi.

Ve bunların sesinin çok çıkması şaşırtıcı değil:

-“Cumhurbaşkanı adayı genel başkanımız olsun!”

★★★

Son yıllarda -neoliberalizm etkisiyle- dozajı artarak süren siyasal yozlaşma yaşadığımız konusunda sanırım herkes hemfikir...

Dejenere olmanın tek nedeni, siyasal sürecin işleyişinde özel çıkarların giderek artması. Yaşıyoruz, görüyoruz; politikacılar veya bürokratlar mevcut siyasi gelişmeleri kendine yontuyor! Gerçek ötesi algı oluşturuyor: “Alevi aday istemiyorlar!” Yuh artık... Yine etnisite tuzağı!

Geldiğimiz hale bakar mısınız:

-Kimi seçim kazanmak için yargı gibi kamu otoritesini ve kaynaklarını keyfi olarak kullanıyor.

-Kimi ise kişisel çıkarı için buna uyum sağlamakta sakınca görmüyor. Bu yozlaşmayı aslında elbirliğiyle yürütüyorlar! İkisi de çıkarına uygun olmayan kazanacak cumhurbaşkanı adayını saf dışı bırakmak için işbirliği yapıyor!

Sonuçta... Altılı Masa’yı oluşturan partilerinin cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına lütfen bu perspektiften de bakınız.

Asıl sorun; milletvekili seçilecek kişinin kaderinin genel başkanın iki dudağı arasında olması. Lider odaklı siyasal düzen değişmezse yozlaşma sürer gider...

Umarım 2023 seçimi yeni siyasal düzenin kurulmasını sağlar. Yoksa böyle demokrasi olmaz...