Değerli okurlarım,

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Büyük Taarruz’un 100. yılı nedeniyle kaleme aldığı “Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış” adlı son eserinde, çok önemli tarihi gerçekleri, belgelerle okurlarına sunuyor.

Başta Başkomutan Gazi Mustafa Paşa olmak üzere, Türk Milleti’ne, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve Türk ordusuna duyduğu minnetin bir ifadesi olarak kaleme aldığı kitabında Başbuğ, Büyük Taarruz kararının nasıl alındığını Atatürk’ün anlatımıyla dile getiriyor.

Ve diyor ki;



★★★

“Gazi Mustafa Kemal Paşa, Sakarya’da milletin tersine dönük tarihini yenmiş ve Anadolu’da düşman ilerleyişini durdurmuştur. 23 Ağustos 1921 gününden 13 Eylül 1921 gününe kadar, 22 gün, 22 gece aralıksız devam eden Sakarya Meydan Muharebesi aslında, Büyük Taarruz’un ilk safhasıdır. Veya Büyük Taarruz, Sakarya’nın devamıdır.

Büyük Taarruz için neredeyse bir sene beklenilmiştir. Gazi M. Kemal Paşa için taarruzda önemli olan ordunun hazırlığıydı. Sakarya Meydan Muharebesi’nden önce istenilen sayıda asker seferber edilememişti. Sakarya’da çok sayıda subay şehit olmuştu.

Gazi M. Kemal Paşa’nın kafasındaki sorulardan birisi; Türk ordusunun sadece nicelik yönünden değil, aynı zamanda nitelik yönünden durumu nasıldı? Kafasındaki sorulara cevap arayan Gazi M. Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de, birlikleri denetlemek üzere Ankara’dan ayrılmıştı.

Haziran ayının ortalarına gelindiğinde Gazi M. Kemal Paşa Türk ordusunun taarruza hazır hale geldiğini görmüştü.

★★★

Büyük Taarruz kararının nasıl alındığını Gazi M. Kemal şöyle anlatmaktadır:

“Hakikatte ordumuz ihtiyaçlarını ve noksanlarını tamamlamak üzere bulunuyordu. Ben, daha Haziran ortalarında taarruza karar vermiştim. Bu kararımdan Cephe Komutanı ile Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Vekili, yalnız bunlar haberdar bulunuyordu.

Arz ettiğim tarihlerde, İzmit-Adapazarı istikametinde bir seyahat vesilesiyle hareket ettiğim zaman, Ankara’da Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Hazretleriyle görüştükten sonra, o zaman Milli Savunma Vekili bulunan Kazım (Özalp) Paşa Hazretleri’ni Sarıköy istasyonuna kadar beraber götürerek, oraya davet ettiğim Cephe Komutanı İsmet Paşa Hazretleriyle birlikte taarruz için hazırlıkların süratle tamamlanması hakkında kararlar aldık.

Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra, düşman ordusu, büyük ve kuvvetli bir grupla Afyonkarahisar-Dumlupınar arasında bulunuyordu. Diğer kuvvetli bir grubuyla da Eskişehir bölgesindeydi. Düşman ordusu, üç kolordu ve bağımsız kıtalar halinde idi.

Biz, Batı Cephesi’ndeki kuvvetlerimizi iki ordu halinde teşkil etmiş ve düzenlemiş idik. Bundan başka, üç tümenli bir süvari kolordumuz ve daha zayıf mevcutlu ayrıca iki süvari tümenimiz vardı.

Mukayese edilirse, iki tarafın insan ve tüfek kuvvetleri yaklaşık yekdiğerine denk bulunuyordu. Yalnız, Yunan ordusunun makineli tüfek, top, tayyare, nakliye vasıtaları, cephane ve fenni malzeme bakımından dünyanın serbest ve kendisini destekleyen sanayine dayanması itibarıyla özel üstünlüğü vardı. Diğer taraftan bizim ordumuz süvari miktarı itibarıyla üstünlüğe sahip bulunuyordu.

Öteden beri düşündüğümüz taarruz planımızın esasını da arz edeyim: Düşündüğümüz; ordularımızın ana kuvvetlerini düşman cephesinin bir kanadında (yan) ve mümkün olduğu kadar harici kanadında toplayarak, bir imha muharebesi yapmaktı. Bunun için uygun gördüğümüz durum, ana kuvvetlerimizi Afyonkarahisar civarında bulunan Akarçay-Dumlupınar hizasına kadar olan sahada toplamaktı. Düşmanın en hassas ve önemli noktası orada idi.

★★★

23 Temmuz 1922 akşamı Batı Cephesi Karargahı’nın bulunduğu Akşehir’e gittim. Harekât hakkında Genelkurmay Başkanı’nın huzuruyla görüşmeyi uygun gördük. Ben 24 Temmuz’da Konya’ya gittim. 27’de tekrar Akşehir’e döndüm. Fevzi Paşa Hazretleri de Akşehir’e gelmişti.

27/28 Temmuz gecesi beraber icra ettiğimiz müzakereler neticesinde, tespit edilmiş plan icabınca taarruz etmek üzere, 15 Ağustos’a kadar bütün hazırlıkların tamamlanmasına çalışmayı kararlaştırdık.

28 Temmuz günü öğleden sonra icra ettirilen bir futbol müsabakasını seyretmek vesilesiyle ordu komutanları ile bazı kolordu komutanları Akşehir’e davet edildi. 28/29 Temmuz gecesi komutanlarla genel bir taarruz hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. 30 Temmuz günü Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı’yla tekrar görüşerek taarruzun tarz ve teferruatını tespit ettik. Milli Savunma Vekili Kazım Paşa’da 1 Ağustos günü Akşehir’e vardı. Ordu, hazırlığının tamamlanmasında Milli Savunma Vekaleti’ne ait olan hususlar tespit olundu.

Daha sonra Ankara’ya döndüm. Batı Cephe Komutanı 6 Ağustos 1922’de ordularına gizli olarak taarruz hazırlık emrini verdi.

Henüz, Heyeti Vekile’yi taarruz emri verdiğimden tamamen haberdar etmemiştim. Artık onları resmen haberdar etmek zamanı gelmişti.

★★★

Muhalifler, ordunun çürüdüğünden, kıpırdayacak halde olmadığından, böyle bir karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin felaketle neticeleneceğinden ibaret propagandalarına çok hız vermişlerdi. Gerçi, Meclis’te bu anlayış cereyanının yaptığı yankılar, zaten düşmanlardan gizlemek istediğim harekât bakımından faydalı idi.

Ankara’yı terk ettim. Genelkurmay Başkanı benden evvel 13 Ağustos’ta cepheye gitmişti. Hareketimi pek sınırlı sayıda birkaç kişiden başka bütün Ankara’dan gizledim. Benim kaybolacağımı bilenler, burada imişim gibi davranacaklardı. Hatta benim Çankaya’da çay ziyafeti verdiğimi de gazetelerle ilan edeceklerdi. Trenle hareket etmedim. Bir gece otomobil ile Tuz Gölü üzerinden Konya’ya gittim. 20 Ağustos günü Batı Cephe Karargahı Akşehir’de bulunuyordum.

Kısa bir müzakereye müteakip 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana taarruz için Cephe Komutanı’na emir verdim.

20/21 Ağustos gecesi 1. ve 2. Ordu Komutanlarını da Cephe Karargahı’na davet ettim. Taarruz şeklini harita üzerinde kısa bir harp oyunu tarzında izah ettikten sonra, Cephe Komutanı’na o gün verdiğim emri tekrar ettim. Komutanlar faaliyete geçtiler.

Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskını gerçekleştirecek şekilde icra olunacaktı. Bunun mümkün olabilmesi için yığınak ve tertibatın gizli kalmasına önem vermek lazımdı. Bu sebeple bütün harekât gece icra edilecek, kıtalar gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında istirahat edeceklerdi.

24 Ağustos 1922’de karargahlarımızı Akşehir’den taarruz cephesindeki Şuhut kasabasına naklettik. 25 Ağustos sabahı da Şuhut’tan muharebeyi idare edeceğimiz Kocatepe’nin güneybatısında çadırlı ordugaha naklettik.

26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Şafak vakti topçu ateşimizle taarruz başladı.”

★★★

Başkomutan M. Kemal Atatürk; 26 Ağustos sabahı başlayan “Büyük Taarruz’u Kocatepe’den sevk ve idare edecekti. Kocatepe Yunan ordusu savunma hatlarına oldukça yakındı.

3 Haziran 1922 günü Yunan ordusunun başkomutanlığına getirilen General Hacıanestis ise İzmir’de ya limandaki bir yatta ya da rıhtımdaki kahvelerde oturarak vakit geçiriyordu.

26 Ağustos günü başlayan “Büyük Taarruz” 30 Ağustos 1922 günü icra edilen “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” ile sonuçlandı. Yunan ordusunun büyük kısmı imha edildi veya esir alındı.

Büyük Taarruz’da elde edilen zafer, tam bağımsızlığa ve barışa giden yolun başlangıcı oldu.”

★★★

Başarılı askerlik hayatının sonrasında tarih araştırmacısı-yazar olarak çok önemli eserler kaleme alan Sayın İlker Başbuğ’a teşekkür ediyor, Büyük Taarruz ve sonrasında gelen 30 Ağustos Zaferi ile bu cennet vatanda hür bireyler olarak yaşamamızı sağlayan başta ebedi  Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını minnet ve rahmetle anıyorum.