Gazetecilikten arkadaşım, Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası, aynı zamanda profesyonel kaptanlık belgesine de sahip usta bir gemicidir. Denizciler, emniyetli seyir için meteorolojiyi çok yakından izlerler. Hava tahminlerini, çevrelerindeki yüksek basınç sistemleri ile alçak basınç sistemlerini dikkatle takip ederler. Çünkü bu sistemler, rotayı belirlemede çok önemlidir.

★★★

Bir Hollywood filmi olan “Kusursuz Fırtına”, yaşanmış bir olaydan 2000 yılında filme aktarılmıştı. Başrollerinde George Clooney, Diane Lane ve Mark Wahlberg’in oynadıkları filmde, Kuzey Atlantik’te balık avına çıkan ekibin, tarihte nadir görülen ve adına “kusursuz fırtına” denilen bir fırtınaya yakalanarak hayatlarını kaybetmeleri anlatılıyordu.

Peki fırtına nedir, kusursuz fırtına nedir? Yeryüzünde çeşitli alanlarda yüksek basınç ve alçak basınç merkezleri oluşur. Alçak basınç merkezinde hava ısınır, yukarı çıkar ve ortaya çıkan bu boşluğa, yüksek basınç merkezinden hava akımı başlar. İki cephe sisteminde basınç farkları az ise tatlı bir rüzgâr oluşur. Ama fark büyüdükçe rüzgâr şiddetlenir ve fırtınaya döner. Fırtına kuvvetlendikçe, evlerin çatıları uçar, ağaçlar kökünden sökülür, elektrik telleri kopar, yangınlar başlar. Beraberinde şimşek, yağmur, kar, tipi getirdiğinde ise tehlikeleri daha da artar. Seller, hortumlar meydana gelir.

★★★

Filmde konu edilen ve çok nadiren rastlanan fırtına ise bir alçak basınç merkezine birden çok yüksek basınç merkezinden hava akımının gelmesidir. Böylesine durumlarda aynı anda farklı yönlerden fırtına eser, boralar, hortumlar oluşur. Felaketin boyutu çok daha fazla artar. Denizde dalga yüksekliği 35-40 metrelere ulaşır.

★★★

Türk ekonomisindeki gelişmeleri veriler ışığında değerlendirip bana her ay bir mektup yazan Meriç Köyatası, bu kez Türkiye’yi bekleyen çok büyük fırtınaları denizci gözüyle değerlendirmiş. Ekonomiyle öngörüleri hep doğru çıkan dostumun ağustos ayı mektubu şöyle:

TÜRK EKONOMİSİNİN ETRAFINDA OLUŞAN YÜKSEK BASINÇ CEPHELERİ

“Ekonomide Türkiye’nin üzerinde karabulutlar dolaşıyor. Türkiye’nin bir tarafında değil, dört bir yanında oluşan yüksek basınç merkezleri nedeniyle, Türk ekonomisini kusursuz (berbat) bir fırtına bekliyor.

Önce şunu belirtelim: Türkiye’de ekonomi zaten perişan halde. Enflasyon kontrolden çıktı, işsizlik artıyor. Açlık ve sefalet yaygınlaşıyor. Türkiye’nin itibarı yerlerde sürünüyor, yurt dışı piyasalarda risk primleri, dünyanın en kötü durumdaki ekonomilerinin üç katı seviyesine çıkarak 900 puana ulaştı. Ekonomi büyüdükçe, zenginleşmek bir yana, daha da fakirleşiyor ve borç batağına saplanıyoruz.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Türk ekonomisini şiddeti giderek artan kusursuz ( berbat) fırtınalar bekliyor. Peki ekonomideki fırtınalar nasıl oluşur? Birden çok nedeni var. Ve maalesef şu anda Türkiye’nin etrafında fırtınalara  dönüşecek farklı farklı yüksek basınç sistemleri oluştu ve oluşmaya da devam ediyor.

DIŞ AÇIKLAR

Bir ülke ekonomisinde dış açıklar ne kadar büyürse, o ekonomideki sorunlar da o kadar büyür ve bu sorunlar çözülmezse, kriz biriktirir ve patlar. Döviz cephesinde çok yüksek bir basınç oluşuyor. Türkiye’nin dış açıkları her geçen gün artıyor. Son açıklanan Ocak-Temmuz dış ticaret açığımız, bir yıl öncesine göre yüzde 143 arttı ve 62 milyar dolar oldu. Türkiye’ye yabancı sermaye girişi durdu. Dış borcumuz 453 milyar dolar. Bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç tutarı 182 milyar dolar. Merkez Bankası rezervleri eksi 55 milyar dolar civarında. Merkez Bankası ihracatçıların ve turizmcilerin dövizlerinin yüzde 40’ına el koyuyor. El koyduğu bu dövizlerle, rezervlerini biriktirmek yerine, arka kapıdan eşe dosta, Türkiye’yi terk eden yabancı sermayeye ucuz döviz satıyor. Bu yolla döviz kurunun yükselmeyeceğini sanıyor. Daha önce 128 milyar dolar sattı, akıllanmadı. Yılbaşından bu yana da üstüne 66 milyar dolar daha sattı.

Dış açıklar, Türkiye’de karayel üzerinden büyük bir fırtınaya neden olacak. Döviz likidite krizi başlayacak. İlaç ve doğalgaz ithalatı tehlikeye girecek. Maalesef dövizde karaborsa başlayacak. İthalat yapılamayınca üretim gerileyecek, ekonomi yavaşlayacak, işsizlik daha da artacak. Ama aynı anda da döviz kuru nedeniyle maliyet enflasyonu da beslenmeye devam edecek.

İÇ AÇIKLAR

Fırtına bu kadarla kalsa iyi. Ama kusursuz (berbat) fırtına diyoruz. Zira sorunumuz sadece dış açıklarla sınırlı değil... Bir de iç açıklarımız var. O da Poyraz yönünden bir fırtına biriktiriyor.  Bütçe açığı dikiş tutmuyor. Yıl bitmeden ek bütçe yapıldı. Devletin iç borç stoku 1.5 trilyon lira, toplam borç stoku 3 trilyon 363 milyar lirayı buldu. KKM için ödenecek örtülü faiz (kur farkları) yılsonunda en az 300 miyar lira olacak. 450 milyarı bulacağını söyleyenler de var. Havaalanları, köprüler, otoyollar, şehir hastanelerindeki Hazine garantileri ile karadelik her geçen gün daha da büyüyor. IMF, 2022 yılında Türkiye’deki bütçe açığının 780 milyar lira olacağını tahmin ediyor.

Kontrolden çıkmış iç açıklar enflasyonu daha da azdırıyor. Halkı sefalete sürüklüyor. Gelir dağılımını daha da bozuyor.

GIDA VE SAĞLIK KRİZİ KAPIDA

Bir başka yüksek basınç sistemi de sanki Lodos yönünde ağırlaşıyor. Tarım üretiminde çöküş, kuraklık ve sağlık sistemi krizi bizi bekliyor. Bir taraftan plansızlık, tarımsal girdi maliyetlerindeki devasa açıklar, diğer araftan iklim şartları, tarım üretimini çökertti. Türkiye ciddi bir gıda krizi ile karşı karşıya. Ufukta görülen döviz nakit krizi nedeniyle gıda ithalatı, ilaç ithalatı da zorlaşıyor. Yetişmiş doktor gücümüzü yurt dışına kaçırtıyoruz. Sağlık sistemi çökmüş durumda. Bırakın muayene ve tedavi hizmetlerini, hastanelerden randevu bile alınamıyor..

DIŞ ETKİLER VE SIĞINMACILAR

Bir başka yüksek basınç sistemi de Keşişlemede birikiyor. Bunlar çoğunluğu Türkiye’nin kontrolü dışında dış dünyadaki olaylar. Rusya-Ukrayna savaşı hammadde fiyatlarını artırdı. ABD-Çin gerilimi uzun süre bitmeyecek. Dünya ekonomilerinde beklenen yavaşlama, Türkiye’nin ihracatını olumsuz yönde etkileyecek. Ancak her ne kadar bu yüksek basınç sisteminde Türkiye dışı olaylar etkin diyorsak da, yine kendi kabahatimiz de var.” Yurtta Barış Dünyada Barış” politikasını bırakıp mezhep esaslı dış politikaya geçince, dış olaylar karşısında başımız da dertten kurtulmuyor. Komşularla sorunlar ve 10 milyon sığınmacı, Türkiye’nin iç barışını, huzurunu ve bekasını ciddi şekilde tehdit ediyor.

★★★

Bunların üstüne bir de şunu ekleyelim. Türkiye’nin yönetim biçimi de Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri ve felsefesinden tamamen uzaklaşmış durumda. Tek adam rejimi var.  Başta ordu ve yüksek yargı olmak üzere Cumhuriyet’in bütün kurumları etkisiz hale getirilmiş, anayasal özeliklerini kaybedip tek adama bağımlı hale gelmiş. Laiklik ilkesi ve demokrasi ortadan kalkmış, parlamento işlevini yitirmiş. Ve üstüne, enflasyondan işsizliğe, gelir dağılımından ekonomik büyümeye kadar tüm dengeleri bozulmuş bir ekonomik yapı...

“Kusursuz Fırtına” filminde, iki farklı yönden gelen yüksek basınç sistemi vardı. Şu anda Türkiye’nin dört bir yanında karabulutlar birikti ve kusursuz (berbat) bir fırtına geliyor. Havanın kalmasını ve fırtınadan kurtulmayı sağlayacak tek şey; acilen seçim..