Değerli arkadaşım, ekonomist, Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası’ndan, yıl sonu için duymak istemeyeceğiniz öngörüler içeren bir mektup aldım. Her sene o yıl için enflasyon ve dolar tahminleri yapan Köyatası, 21 Ocak 2021 tarihinde bu köşede yaptığı tahminleri revize ettiğini yazmış. Köyatası’nın mektubu şöyle:

★★★

“Sevgili Uğur, Türk ekonomisi, mevcut siyasal şartlarda, büyük bir buhran içinde, her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Ekonomide uygulanan akıl ve bilim dışı politikalar nedeniyle, toplumun yüzde 80 kadarı yoksulluk sınırının altında bir gelir seviyesinde yaşam mücadelesi veriyor. Genel olarak bakıldığında ise başta dış borçlar, Merkez Bankası döviz rezervleri, dış ticaret istatistikleri, bütçe açıkları, işsizlik gibi göstergeler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin devasa bir sorunla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.

★★★

Ufukta, çok da uzak olmayan bir gelecekte, ağır bir döviz krizi görülüyor. Enflasyon ise tamamen kontrolden çıkmış durumda. Yaklaşık 35 yıldır o yıl sonu için enflasyon ve döviz kuru ne olacak diye öngörüde bulunurum. 35 yıldır yanılmadım. 2022 yılı için öngörülerimi, bu köşede 21 Ocak 2022 tarihinde  “Tarımı Mahvettik, enflasyon fırlayacak” başlığı ile yayınlamıştın. O zamandan bu güne ekonomi yönetimi daha da öngörülemez hale geldi, Rusya-Ukrayna savaşı çıktı. Tüm uluslararası bankalar yılsonu tahminlerini revize ediyorlar. Şimdi ben de son gelişmeler üzerine yaptığım tahminleri revize etmek istiyorum. 21 Ocak 2022 tarihinde senin bu köşede duyurduğun yılsonu için enflasyon yüzde 120’yi, dolar da 29 lirayı bulacak demiştim. Yeni tahminlerim şöyle:

★★★

TÜİK’i ciddiye almıyorum. ENA Grup için yıl sonu enflasyon tahminim yüzde 185-205 aralığında. ENAG ölçümüne güveniyorum. Ama ENAG da TÜİK’in sepetini kullandığı için itirazım var. Ben ayrı bir sepet oluşturdum ve benim oluşturduğum sepet daha yılın ilk beş ayında enflasyonu yüzde 92 olarak ölçüyor. Benim kendi sepetime göre; öngördüğüm enflasyon oranı ise yıllık yüzde 195-215 arasında...

Dolar tahminim ise 37 lira ile 41 lira... Bu değer için ille de 31 Aralık 2022 tarihi diyemiyorum. Yıl sonu da olabilir, 2023’ün Ocak ayı ile Şubat ortası değeri de olabilir.

★★★

Bu tahminler, at yarışında atların adına bakarak yapılan tahminler değil. Türkiye’nin kimi ekonomik göstergelerine bakarak yaptığım tahminler.

Bütün göstergeleri bir köşe yazısı içine sığdırmak mümkün değil. Çok kısaca bazılarını paylaşmak isterim:

- Türkiye’nin Ocak-Mayıs dış ticaret açığı 43. 2 milyar Dolar. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 136 fazla. İthalat ve ihracat birim fiyatları, dış ticaretin daha da kötüye gideceğine işaret ediyor. 

- Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç miktarı 181 milyar dolar. Türkiye’nin yılsonunda tahmin edilen cari açığı 55 milyar dolar.

- Merkez Bankası net döviz rezervleri eksi 60 milyar dolar.

- Kur Korumalı Mevduat etkisi ile birlikte beklenen bütçe açığı 800 milyar lira...

★★★

Beş aylık ve yıllık enflasyon-kur değişimi karşılaştırıldığında, döviz kurunun çok ciddi baskılandığını görüyoruz. Enflasyon yüzde 160, dolar yüzde 92 artmış.  Rezervlere bakıldığında, Merkez Bankası’nın arka kapı satışlarına pek takati kalmadığı da görülüyor.

Bu göstergeler hem enflasyonun hem de döviz kurunun daha da tırmanacağına işaret ediyor.

★★★

Öylesine akıl ve bilim dışı bir ekonomi politika uyguluyoruz ki, ekonomik faaliyetlerimizde, büyüyormuş gibi görünen ekonomide bile ekonomik sorunlarımız ağırlaşıyor. Son bir hafta içinde iki önemli ekonomik gösterge açıklandı. Biri büyüme, diğeri ise enflasyon. Güya yılın ilk çeyreğinde ekonomimiz yüzde 7.3 büyümüş! Mayıs ayı enflasyonumuz ise yüzde 2.98 olmuş!

Ekonomide büyüme, çok iyidir ama bizdeki, zehir saçıyor. Yine geçtiğimiz yıl 4 Mart 2021 tarihinde senin köşende bir mektubum yayınlanmıştı.

O mektupta özetle dediğimiz şuydu: Büyüme iyidir. Ekonomi büyürse,  o ülkede insanların geliri, zenginliği refahı artar, yatırımlar çoğalır işsizlik azalır. Ama maalesef Türkiye’de bunlar olmuyor. Türkiye üretmeden, dış açık vererek, dış borcunu artırarak, ithalatla ve bulduğu parayı betona gömerek inşaatla büyüdü. Başlangıçta bu büyüme refahı artırıyordu ama sürdürülmesi mümkün değildi. O yüzden ben bu büyümeye hormonlu büyüme adını vermiştim.

Şimdi ise ekonomi hormonu yiye yiye toksin üretir hale geldi. Hormonlu büyüme yerini zehirli büyümeye bıraktı.

★★★

Ekonomi büyüdükçe, Türkiye’nin dış açığı artıyor, dış borcu artıyor. Zenginleşiyorum diye hava atıyorsun ama borcun artıyor, fakirleşiyorsun.  Büyüdükçe borç batağına batıyorsun, büyüdükçe bırakın insanlar iş bulmayı, işini kaybediyor. İşte bu, büyümenin içindeki en büyük zehir. Çalışanlar bu ekonomik büyümeden bırakın pay almayı, mevcut payları azalmış. Küçük bir azınlık zenginleşmiş, büyük çoğunluk fakirleşmiş.

Nitekim son açıklanan yüzde 7.3’lük büyümede hiçbir şekilde yatırım artışı yok. Çalışanların milli gelirden aldıkları pay yüzde 35.5’tan yüzde 31.5’e düşmüş. Büyüme tamamen insanların borçlarının artırarak ya da tasarruflarını tüketerek tüketim harcamaları ile gerçekleşmiş.

★★★

Aynı dönemde Türkiye’nin dış ticaret açığı ve cari açığı şişmiş. Devletin borçları şişmiş. Ekonomi büyümüş, borçlarımız artmış, bir avuç insan zenginleşmiş, büyük bir çoğunluk fakirleşmiş, ekonomik büyümeye rağmen devletin sağlık, eğitim başta olmak üzere bütün hizmetlerinde kalite düşmüş. Sağlık sisteminde, hastanelerden randevu bile alınamaz hale gelmiş. Böyle büyüme mi olur?

★★★

Enflasyonda ise kontrol tamamen kaybedilmiş durumda. TÜİK’in açıkladığı enflasyona kimse inanmıyor. Geçen hafta TÜİK’te enflasyon daire başkanı görevden alındı. Belli ki yeni başkan dersine iyi çalışmış. Mayıs ayında benzine yüzde 23, süt ve süt ürünlerine yüzde 22-30 arası, tam buğday ekmeğine yüzde 30, çaya yüzde 55 zam geldi. Sebze ve meyve fiyatları düşmedi. Düşen sadece marul, dereotu, maydanoz ve bakliyat fiyatları. Buna rağmen TÜİK enflasyonu yüzde 2.98 açıkladı. Ciddi bir güven sorunu var. Bağımsız bilim insanlarının oluşturduğu ENA Grup Mayıs ayında enflasyonu yüzde 5.46 buldu. Ama onlar da TÜİK’in enflasyon sepetinin kullanıyor. Ben bu sepetin, iyice bozulan gelir dağılımında halkın tüketim tercihlerini ve sokaktaki enflasyonu yansıtmadığını düşünüyorum.

Benim hazırladığım tüketim sepeti Mayıs ayında yüzde 13.87 arttı. Ciddi bir güven sorunu var. Sarayın uyguladığı para ve maliye politikaları tamamen ekonomi bilimi ve akıldan uzak. Bu politikalar ve enflasyon sonucunda, yoksuldan ve milletin büyük çoğunluğundan alıp dar bir kesime servet transferi yapıyorlar.”

★★★

Meriç Köyatası dostumun sunduğu tablo çok düşündürücü, hatta vahim.  Ama bu tatil günü sizleri derin bir karamsarlıkla başbaşa bırakmak da istemiyorum. Dileriz ekonomi yönetimi yanlışta ısrar etmez ve önümüzdeki aylarda bilimin ışığında kararlar alarak başta Meriç Köyatası olmak üzere hepimizde iyimser beklentiler yaratır.

Çünkü başka Türkiye yok...