Kara Ali, 1912’de I. Balkan Savaşı patlayınca 8 yaşındaki oğlu Mehmet ve 4 yaşındaki kızı Hatice’yi eşine emanet edip evinden, Çetmi’den ayrıldı.

Cephelerde binlerce askerimiz gibi o da Yunanlılar, Bulgarlar ve Sırplarla çarpıştı. 1913’te Londra Antlaşması imzalanıp Osmanlı neredeyse Balkanlar’ın tamamını kaybedince savaş bitti.

Çetmili Kara Ali kahroluyordu ama elden ne gelirdi! Binlerce asker dönüş hazırlığı yaparken Osmanlı’ya karşı birleşen ülkeler Bulgaristan’ın hak ettiğinden daha fazla toprak kazandığını öne sürerek Bulgarlar’a saldırdı. II. Balkan Savaşı başladı! Fırsattı, Osmanlı Ordusu tek kurşun atmadan Edirne, Kırklareli ve Dimetoka’yı geri aldı.

Kara Ali, Osmanlı kentlerini geri alan birliklerin arasındaydı...

Tam ortalık duruldu derken bu defa I. Dünya Savaşı patladı! Avrupalılar birbirlerine girdi. Osmanlı’nın savaşacak gücü yoktu, tarafsızlığını ilan etti. Fakat Alman İmparatoru alttan girdi, üstten çıktı Osmanlı’yı yanına çekti.

Dört yıl süren savaşta Çetmili Kara Ali çavuş oldu ama Osmanlı yenildi! 1918... Mondros Ateşkes Antlaşması. 500 bin vatan evladı şehit düşerken Kara Ali hayattaydı.

Vatan toprakları galip ülkeler arasında paylaşılmak isteniyordu. İngilizler erken davranıp 13 Kasım 1918’de İstanbul’u işgal etti! Galipler arasında hır çıktı. İngilizler geri adım atmak zorunda kaldı.

Sevr Antlaşması imzalandı! İmparatorluk bu defa resmen Ermenistan, Yunanistan, İtalya, Fransa ve İngiltere arasında paylaşıldı!

Mustafa Kemal 1919’da Samsun’da kurtuluş ateşini yakarken Kara Ali Çavuş, vatan için yine ön saflardaydı. Kazım Karabekir komutasında Kafkasya Cephesi’nde savaşırken dibine top mermisi düştü, sol kolunu kaybetti!

Kol gitti ama Ermeniler yenildi. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin ilk zaferiydi.

1921’de Ruslarla saldırmazlık anlaşması imzalanınca Doğu’daki Kara Ali Çavuş’un da aralarında bulunduğu kuvvetler Batı cephesine kaydırıldı.

26 Ağustos, Büyük Taarruz başladı! Kara Ali için tünelin ucunda ışık görünmüştü. Memleket kurtulacak o da ailesine kavuşacaktı!

Dumlupınar’daki Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda bir mucize gerçekleşti!

Çetmili Kara Ali Çavuş, onca hengamede bir ara dalyan gibi bir delikanlı gördü. Onbaşıydı, alayın sancağını taşıyordu. Sancaktara dikkatlice bakınca, onun 8 yaşındayken geride bıraktığı oğlu Mehmet olduğunu anladı!

O an, o sahnede neler yaşanmıştır kim bilir?

Zaman yoktu, savaşmaya devam ettiler. Mehmet, bir ara babasının sendeleyip yere düştüğünü gördü. Ne yaptı, ne etti yanına ulaştı. Vurulmuştu, 10 yıldır görmediği babası 31 Ağustos’ta kucağında şehit düştü!

Babasını toprağa verdi, sancağını taşıdığı alayı ile birlikte İzmir’e doğru, Yunan’ın üstüne koştu... Tarih 9 Eylül’dü, İzmir girişinde bir kurşun, bir kurşun daha... Babası Kara Ali Çavuşu toprağa verdikten 10 gün sonra oğlu Mehmet de şehit düştü!

***

1922’de memlekette kurtuluş için böyle şeyler oluyordu.

100 yıl sonra, kurtarılmış memlekette şöyle şeyler olmaya başladı.

Mesela, Bursa’da işten çıkarılan baba, askerdeki oğlunun istediği üç kuruş parayı gönderemediği için kendisini suçluyordu. Sinirlerine bir an hakim olamadı. Öfkeyle pencerenin camına vurdu. Kan içinde kaldı. Hastaneye yetiştirdiler ama atar damarı kesilmişti. Kan kaybından can verdi!

Mesela, Aydın’ın Karacasu İlçesi’nde oto yıkamacı 50 yaşındaki Seyfettin Karakaya ve aynı işyerinde çalışan down sendromlu 21 yaşındaki oğlu Emre işsiz kaldılar. Baba aradı taradı, kapıları çaldı iş yoktu. Çaresizdi gazeteden gelen muhabire şunu dedi: “Oğlum, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi mezunu. Kimse ona iş vermiyor. Kendim için değil oğlum için üzülüyorum!”

Mesela, Ankara’da 45 yaşındaki Yusuf Derin uzun süredir işsizdi. Bir gün başvurusunun akıbetini öğrenmek için İŞKUR’a gidecekti ki küçük kızı, “Baba gelirken ekmek al” dedi! Parası yoktu ki...

Evdeki termosa demleyip çay doldurdu. İŞKUR önünde satıp ekmek parası çıkarırım diye düşündü. Çay satıp iş bakarken, şansa televizyoncular geldi. Uzatılan mikrofona konuşunca onu kendisinden daha fazla kaygılandıran başka bir konu çıktı ortaya! Şunu dedi: “Kızım üniversite mezunu o da işsiz!” Muhabirler evine gitti, kızıyla konuştu. Kızı dertlenmek yerine şunu dedi: “En çok babama destek olamadığım için üzgünüm!”

YouTube’da sokak röportajları yayınlayan Kendine Muhabir kanalı, yurttaşlara mikrofon uzatıp dertlerini dinliyordu. Üç evladı olan bir baba şunu dedi: “Benim öğretmen bir kızım var, 87 fen bilgisi puanı ile atanmadı! Bilgisayar mühendisi bir kızım var 77 puanla atanmadı! Oğlum astsubay okulundan mezun oldu, eve geldi. Yemin törenini bekliyoruz, 15 Temmuz yaşandı. Okulu kapattılar. Oğlumun hakkı uçup gitti! Bizi yönetenlere önce adalet diyorum. Adaletin olmadığı yerde vatan, millet, Sakarya hepsi hikaye!”

Bugün Babalar Günü ya, anlatayım dedim. En az üç çocuk istenen refah içinde yüzen ülkenin babaları, gününüz kutlu olsun!