Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde kalan en değerli kamu iktisadi teşekkülleri arasındaki İzmir Alsancak Limanı’nın Arap sermayesine satılacağı iddia edildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen medya kuruluşlarından Bloomberg’e yaptığı açıklamada iddiayı doğruladı.

image small

Bakan yardımcısı seviyesinde görüşmeler yapıldığını söyleyen Uraloğlu, potansiyel alıcı ya da müzakere edilen satış rakamı hakkında ise bilgi vermedi.

Limanın Basra Körfezi'ndeki Arap ülkelerine satışı için müzakere edildiğini yazan Bloomberg, haberi, “Türkiye'nin yeni ekonomik takımının yabancı yatırımcı bulmak için ilk büyük hamlesi olabilir” ifadesi ile duyurdu.

image small

İZMİR LİMANI BAE ŞİRKETİNE Mİ SATILIYOR?

902 bin metrekare alana sahip İzmir Alsancak Limanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) şirketine satılacağı iddia edildi. Türkiye Varlık Fonu ile BAE'ye ait Abu Dabi AD Ports Şirketi arasında 25 Kasım 2021 yılında bir anlaşma imzalanmıştı.

Buna göre, Türkiye’deki yatırım projelerini koordine etmek için stratejik ortaklık, liman geliştirme ve liman operasyonları için yatırım fırsatları hakkında iş birliği anlaşmasına varılmıştı. Bu kapsamda akıllara, “Liman, AD Ports Şirketi'ne mi satılıyor” sorusu geldi.

image small

2007’DE ÖZELLEŞTİRİLMİŞ, İHALE İPTAL EDİLMİŞTİ

İzmir Alsancak Limanı 2004 yılında özelleştirme kapsamına alınmış, 2007’de ihaleye çıkılmıştı. İhaleye Hutchinson Port Holdings ve Global Yatırım Holding katılmış ancak mahkeme 1.28 milyar dolarlık satışı durdurmuştu. Daha sonra taraflar anlaşmadan çekilme kararı almıştı.

TÜRKİYE VARLIK FONU’NA DEVREDİLMİŞTİ

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından işletilen İzmir Alsancak Limanı, 13 Şubat 2017 tarihinde kiralama, devretme veya satma yetkisi ile Türkiye Varlık Fonu’na devredilmişti.

OSMANLI SARAYI İZMİR LİMANI’NI İNGİLİZLER’E VERMİŞTİ

İzmir Alsancak Limanı satılır ise bir kez daha yabancıların eline geçmiş olacak. Liman 156 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından yabancılara verilmişti. Sultan Abdülaziz’den onay alan üç İngiliz tüccar, John Charnau, Alfred Barker ve George Guarranico, ahşap olan rıhtımı, yap – işlet – devret modeli ile yenilemişti.

27 Kasım 1867 tarihinde Building the Quay of İzmir (İzmir Rıhtımı Anonim Kumpanyası) ile imzalanan anlaşmaya göre toplanacak verginin yüzde 12’sinin Osmanlı devleti hazinesine, yüzde 8’inin İzmir Belediyesi’ne ödenmesi, yüzde 80’inin ise İngiliz şirketine verilmesi kararlaştırılmıştı. İngiliz tüccarlar, Osmanlı Sarayı ile varılan anlaşma kapsamında rıhtıma yapılan dolgudan oluşan toprağın da sahibi olmuştu. İngiliz tüccarlar projeyi Fransız Dussaud Kardeşler’e ihale etmişti.

YABANCILAR BÖYLE SÖMÜRMÜŞTÜ

Bir başka İngiliz şirketi Ottoman Railway Company – ORC (Osmanlı Demiryolu Şirketi) bağlantısı ve dolgu ile oluşturulan alanda yapılanan banka ve finans kuruluşları limanın işlevselliğini ve ticari hacmini artıran önemli bir faktör olmuştu.

Ancak büyük kar elde eden imtiyazlı liman şirketi Osmanlı Devleti zayıfladıkça başına buyruk hareket etmeye başlamıştı. Hükümetten izin almadan rıhtım vergisini iki katına çıkaran şirket, İzmir’in bütün kıyılarından da vergi toplamaya kalkışmıştı.

Şirket, Yunanistan Ordusu’nun 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 yılları arasındaki işgali sırasında Hazine ve İzmir Belediyesi’ne vermesi gereken vergileri de işgal kuvvetlerine vermişti.

ATATÜRK LİMANI TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN MALI YAPTI

Emperyalizme karşı kazanılan dünyadaki ilk savaşın ardından cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk, bir yandan çağların gerisinde kalmış ülkede aydınlanma devrimleri yaparken, diğer yandan da devletin tam bağımsızlığının ekonomik bağımsızlık ile tamamlanacağı şiarı ile hareket etti.

Lozan Antlaşması ile kapitülasyonların sona ermesini sağlayan Atatürk, yurttaki bütün imtiyazlı şirketleri de kamulaştırdı. Genç cumhuriyet, savaşların getirdiği yıkımın ardından ekonomik kalkınma hamleleri başlatırken, hem Osmanlı’dan kalan borçları ödedi hem de yabancıların elinde olan şirketlerin ayrıcalıklarına son verek devletleştirme uygulamaları gerçekleştirdi.

Bu bağlamda İzmir Limanı da gündeme geldi. Şirketin alacakları karşılıklı olarak saptandıktan sonra 12 Haziran 1933 tarihli ve 2399 sayılı İzmir Rıhtım Şirketi'nin İmtiyazının Satın Alınması kanunu çıkarıldı. Yabancı şirketin 1952'ye kadar sürecek olan imtiyazı böylece ortadan kaldırıldı ve İzmir Limanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait oldu. Rıhtım, İzmir halkının istekleri doğrultusunda yeniden düzenlendi. Devlet, 1959 yılında Alsancak Limanı'nı modernize etti ve genişletti.