Dün... CHP’de, 2002- 2007, 2007- 2011, 2011- 2015 dönemlerinde, 13 yıl aralıksız olarak milletvekilliği görevini sürdüren hukukçu Atilla Kart’tan bir e-posta aldım: Sayın Aytunç Erkin, AKP’nin 21 yıllık iktidarına ilişkin değerlendirmelerim ile CHP’ nin bu dönemdeki muhalefet anlayışını değerlendiren görüşlerimi, tespitlerimi, önerilerimi, kaygılarımı Sayın Genel Başkan’a hitaben yazdığım 29 sayfalık metinde dile getirdim. Metnin tümü ilişiktedir.”

Hızlıca okudum... Katıldığım yerler de var eleştirdiğim yerler de. Ancak...

Atilla Kart diyor ki:

“Bu açıklama; 2002 yılından bu yana CHP bünyesinde siyaseten yaşadıklarımı, başardıklarımı, başaramadıklarımı ‘tarihe kayıt düşmek’ amacıyla, sizinle ve kamuoyuyla paylaşmak gereğini duyduğum bir açıklama niteliğindedir. Açıklamalarımın ‘kişisel ve duygusal’ boyutunun bulunmadığını, tümüyle “sorumluluk” anlayışıyla dile getirildiğini vurgulamak amacıyla, bu bilgilendirmeyi yapmak gereğini duydum.”

29 sayfalık metinden öne çıkanlar şöyle:

(...) CHP’ de “değişim” elbette olmalıdır. Sorun, “değişimin içeriği, ideolojisi ve yöntemi” nasıl olmalıdır sorusunda düğümlenmektedir. “Değişim olgusu” disiplin, emek, ideoloji bütünlüğünü gerektirir. Değişim iddiasıyla ortaya çıkanlar; parti programına, 6 Ok’a, parti ideolojisi ve misyonuna yeterince sahip çıkıyorlar mı? 6 Ok’un, günümüzdeki anlamını ve yorumunu tartışıyorlar mı? Bu soruların tümünün cevabı ‘hayır’dır.

(...) 10- 11 yıldan bu yana parti yönetimlerinde yer alıp, 28 Mayıs’ tan sonra “parti içi muhalif” görüntüsüyle “değişim” saflarına katılmanın inandırıcı bir yönü olamaz. Ya da MYK yapısında ismen değişiklik yapıp, aynı yönetim anlayışını sürdürenlerden “değişim” icraatlarını beklemek söz konusu olamaz. Maalesef, parti yönetilemez hale gelmiştir.

(...) CHP yönetimlerinin; laikliğin anlam, önemi ve vazgeçilmezliğinin farkında olmadığını kaygıyla görüyor ve gözlemliyorum. Bu nedenle; laikliğin, 9-10 yıldan bu yana içinin boşaltılmasına seyirci kalındığını görüyoruz.

(...) 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumunda “mühürsüz zarf ve oyların” geçerli sayılmasına yol açan, aynı propaganda döneminde parti örgütlerine “... Aman ha laiklikten söz etmeyeceksiniz...” diyebilen, “kifayetsiz ve muhteris” bir kliğin başında olan “1 nolu fail ve türevleri”, neden MYK yönetiminde ısrarla tutulmuşlardır? Bu yüzleşme ve sorgulama neden yapılmamaktadır?

(...) Temel bir diğer soru; AKP’nin, Cumhuriyet ve demokraside 22 yıldan bu yana yarattığı ve giderek onarılması güçleşen tahribatı ve sonuçlarını, halkımıza anlatabildik mi, anlatabiliyor muyuz? Bu sorular elbette çoğaltılabilir...

Evet Atilla Kart, partinin ağır ağabeylerinden Murat Karayalçın’dan sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na 29 sayfalık bir mektupla ulaşmaya çalışmış. Bu da gösteriyor ki, CHP yönetiminin 14-28 Mayıs yenilgisiyle ilgili mutlaka ve mutlaka bir rapor sunması gerekiyor.

Akşener ve “üçüncü yol”


Siyaset bilimci Sinan Baykent dostumun “Türk milliyetçiliği bugün hem cumhur ittifakı hem de millet ittifakı arasında sıkışmış, bölünmüştür. Ben bu bölünmüşlüğün çok sürmeyeceğini, nihayetinde yeni arayışların ve ‘birlik’ hedefinin galip geleceğini tahmin ediyorum (21 Haziran 2019)” tespiti dört yıl öncesine ait ama bugün de geçerliliğini koruyor.

Nasıl mı?

Milliyetçi cenahta “üçüncü yol” tartışması sürüyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Çağırdık dönmediniz yuvaya, yerel iktidarda komşu olalım ülke hayrına” çağrısının ardından dün de İYİ Parti Başkanlık Divanı üyesi Tolga Akalın’dan “manidar bir yanıt geldi.

Yanıtı da aşan bir çağrı diyelim Akalan’ın açıklaması:

“Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, onu kuran Atatürk’ün izindeki Türk milliyetçisi kadroların ve Cumhuriyetimizin kurucu fikri olan Türk milliyetçiliğinin, devletimizi yeniden yönetmesi için komşuluk yetmez, yeni bir yol arkadaşlığına ihtiyacımız var!

“Diğer yandan tüm ömrünü bir davaya vakfetmiş ve hayatta tek arzusu Türk milliyetçiliğinin iktidarını görmek olan milliyetçi/ülkücü harekete de bir iktidar borcumuz var.

“Türk milliyetçilerinin iktidarı ise ancak yeni bir ‘Türk Çağı’nı başlatacağımız, üçüncü yolu açmaktan geçmektedir. İnanıyorum ki bu çağrı milletimizin ekseriyetinde de büyük karşılık bulacaktır.”

Şimdi tam da bu noktada, geçen pazartesi günü gerçekleşen ve kısa süren İYİ Parti Başkanlık Divanı toplantısına uzanalım.

Divan’da konuşulanlara göre; İYİ Parti lideri Meral Akşener başta olmak üzere tüm üyelere MHP’nin çağrısını “Partinin kafasını karıştırmak için” yapıldığı konusunda hem fikir. Toplantıda, Akşener’in “Ben 26 Ağustos’taki Afyonkarahisar toplantısına çalışıyorum ve o güne kadar konuşmayacağım. Ancak medyaya çıkan arkadaşlar MHP’nin çağrısına karşı değerlendirmelerini yapabilirler” dediği aktarıldı. Akalan’ın açıklaması da MHP’nin İYİ Parti’de yaratmak istediği “tahribata” yönelik karşı atak! “Milliyetçiliğin adresi biziz” tartışması üzerinden bir tartışma yaratmak.

Soru şu: İYİ Parti kendisini nerede konumlandıracak?

Tolga Akalan’ın açıklamasına göre, “üçüncü yol ve Türk milliyetçilerinin iktidarında” mı? Ya da şehirli, Cumhuriyetçi muhafazakar yani merkez sağ alanda bir çıkış mı?

Bu noktada Akşener’in yapacağı konuşma ve yol haritası önemli.

Eldeki bilgiler, Afyonkarahisar’da “siyasi kimliğin ne olduğu” yönünde bir açıklama yapacağı İYİ Parti liderinin. Burada da hem merkezi kucaklayan hem de 16 Türk devleti üzerinden mesaj verileceği konusunda duyumlar var. Sonuçta; “Türk milliyetçiliğiyle şehirli yapıyı harmanlayan bir çizgi konulacak gibi.