Hep söyler, yazarım: “Demokrasi’nin son kalesi iktidarların seçimle değiştirilebilmesidir.”

Bir siyasetçiyi, siyasi grubu seçer iktidara getirirsiniz, ancak sizi hayal kırıklığına uğratır.

Sizi oy verdiğinize pişman eder.

Siz de gider ilk seçimde kendileriyle vedalaşırsınız.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de en önemli kazanımlarından biri bağımsız demokratik seçimlerdir.

Yarın hepimiz bir kez daha sandık başına gideceğiz ve karar vereceğiz.

Ya 21 yıldır ülkeyi yönetenlerin iktidarda kalmasına vize vereceğiz.

Ya “yeter bu kadar” deyip büyük bir dönüşümün önünü açacağız.

Ben şahsi kararımı verdim.

Sandık başına gittiğimde şunları unutmayacağım:

- (Kendi alanımızla başlayayım) 21 yılda demokrasimiz büyük zarar gördü. Basın ve ifade özgürlüğü gibi temel insan hak ve özgürlükleri adeta ayaklar altına alındı. İktidar medyayı kamu kaynaklarını kullanarak yandaşlaştırdı. O kurumlar gazetecilik yerine iktidar için halkla ilişkiler ve propaganda görevine soyundu. Bağımsız medya, gazeteciler her türlü baskıya maruz kaldı, kalmaya devam ediyor.

- Mahkemeler siyasallaştı ve iktidarın sopasına dönüştü. “Adalet” mumla aranıyor. Cezaevleri fikirleri nedeniyle iktidarın hedefinde olan, haksızlığa uğramış isimlerle dolu. İktidar ise yargı nezdinde “dokunulmaz” hale geldi.

- Eğitimin ocağına kibrit suyu döküldü. Öğretmenler sözleşmeli ve ücretli hale getirildi. Yüzbinlerce öğretmen iş güvencesinden yoksun çalıştırılıyor. Orta öğretim okullarını imam hatipleştirme gayreti, eğitimin temellerini sarstı. Nitelik düştü. Yükseköğrenim de bozuldu. Hocasız tabela üniversiteleri yetmiyormuş gibi, Boğaziçi gibi üstün nitelikli, köklü üniversiteler yok edilmeye çalışılıyor (Melih Bulu’yu unutma!).

- Ekonomi bozuldu. 2001 krizinden sonra alınan yapısal önlemler sayesinde ulaşılan ekonomik refah ortamı, son dönemde özellikle de son beş yılda yerini derin yoksulluğa bıraktı. İktidarın “islami” ekonomi politikaları, ev, araba almayı hayal haline getirmekle kalmadı. Bir tarafta derin yoksulluk, diğer tarafta (gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle) zengin bir “AK elitler” zümresi oluştu.

- Türk Silahlı Kuvvetleri Ergenekon, Balyoz gibi soruşturmalarla imha edilmeye çalışıldı. Ülkenin 26. Genelkurmay Başkanı “Silahlı terör örgütü” yönetme suçlamasıyla cezaevine atıldı. Aynı dönemde iktidarın büyük desteğiyle FETÖ’cü komutanların önü açıldı. İktidarın TSK operasyonlarının bedeli, 15 Temmuz 2016 gecesi ağır ödendi.

- Kızılay yandaşlara teslim edildi. Sivil savunma, AFAD adı altında yandaş istihdam merkezine dönüştü. 10 ili kapsayan büyük deprem, kötü yapılaşma nedeniyle felakete dönüştü. Arama kurtarmada yetersiz kalınınca da insanlar enkaz altında bağıra bağıra, donarak can verdi. Depremzedeler başlarını sokacak bir yer ararken Kızılay’ın satmak için 3 bine yakın çadırı depolarında tuttuğu ortaya çıktı.

- Cumhuriyet döneminin sanayi alanındaki bütün kazanımları, fabrikalar özelleştirme adı altında yok edildi. Arifiye Tank Palet Fabrikası dahi Katar’a peşkeş çekildi. Madenler satıldı ve vahşi kapitalizmin esiri oldu. Fatsa’da Kazdağları’nda Karadeniz’de büyük doğa felaketleri yaşandı. Soma’da Amasra’da yüzlerce madencimizi ihmaller yüzünden kaybettik.

- Merkez Bankası’nın 128 milyar doları adeta iç edildi! Ülkenin 418 milyar doları, kamu ihaleleri, kamu bankalarının kredileri üzerinden yandaşlara servet olarak transfer edildi.

- Atatürk karşıtlığı saklanmaz hale geldi. Atatürk’ün adı her yerden silindi.

- Yanlış dış politika nedeniyle ülke yolgeçen hanına döndü. Milyonlarca göçmenin maliyeti milletin sırtına yüklendi. Suriye’deki askerlerimiz Rusya tarafından uçaklarla bombalandı ve 35 şehit verdik ve hesabını soramadık!

- Ülkenin Cumhurbaşkanı, kendisine karşı olan insanları sürekli ötekileştiriyor. Kendi halkının bir kısmına, siyasi rakiplerine karşı “çürük, sürtük, zillet, ahlaksız, cibilliyetsiz, zürriyetsiz, adi, affedersin Ermeni, şerefsiz, yalaka, geri zekalı, soysuz, rezil, çakal, tezek, çamur, dönek, rezil, ölü sevici, terbiyesiz, İsrail dölü, namussuz, eşkıya, terörist” gibi sıfatları kullanıyor.

- 21 yılda binlerce kadın cinayet ve şiddet kurbanı oldu. Çocuklar tarikat ve cemaat yurtlarında istismar edildi. İktidar da adeta kadın düşmanı hale geldi. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekildi. Cumhur İttifakı, 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddeti Önleme ve Ailenin Korunması Yasası’nı kaldırmak isteyen, kadının fotoğrafını propaganda afişine siluet olarak koyan bir koalisyona dönüştü.

★★★

Benim unutmayacağım daha çok başlık var ama yine yerim bitti. Elinize bir kalem kağıt alıp benim sığdıramadığım ama sizin de unutmayacağınız maddeleri yazın lütfen.

Bakın o zaman tercih yapmak çok kolay olacak.

Ha bir de...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, “Sanatçısından, gazetecisine önüne gelen herkesi tehdit eden dikta heveslisi bir zihniyeti seçmeyin.”