Sevgili okurlarım, elimizde bu konuyu ölçecek somut bir aygıt yok ama, sabahları uyandığımızda acaba kafamızda neleri düşünüyoruz...

-Mutlu muyuz?

-Güne güler yüzle ve umutla bakabiliyor muyuz?

-Yoksa birkaç saat sonra başımıza neler gelebileceğini mi kara kara düşünüyoruz?

Acaba bir süre sonra silahlı bir çatışmanın ortasında kalma olasılığı var mı, ya da herhangi bir maganda kurşununa kurban gider miyiz!..

Bir memleket düşünün ki insanların, başka bir deyişle toplumun en az yarısı silahlanmış durumda.

Sokak çatışmalarında, mafya kavgalarında ve cinayetlerde artık uzun namlulu tüfekler bile kullanılıyor ve biz bunları televizyon ekranlarından izlemek zorunda kalıyoruz.

★★★

Silahlanmadan söz ederken sadece tabancaları ve ateşli silahları kastetmiyorum...

Trafiğe çıkan araçlarda, özellikle de taksilerden çoğunun bagajında özel hazırlanmış tahta sopalar, demir levyeler olduğunu biliyor musunuz!

Şoförler hazırlıklı...

En basit bir kazada bile başlarına gelecekleri biliyorlar ve kendilerince ona göre önlem alıyorlar.

Kavga çıkarsa, saldırıya uğrarsan kendi kendini koruyacaksın arkadaş!

İnsanlar hak aramak için yargıya gitmeyi düşünmüyor.

İş yargıya giderse uzadıkça uzayacak, haklı olan belki haksız çıkacak.

Yargıya güven neredeyse kalmadı, herkes kendi başının çaresine bakmanın peşinde.

Bunun en pratik (!) yolu ise kendini kendi gücünle korumak.

★★★

Ya da sabah kalktınız...

Eve alışveriş yapacaksınız.

Ekmek, peynir alacaksınız, paranız yetiyorsa bir miktar et alacaksınız...

Dolmuşa, metroya binip işe gideceksiniz.

Bir bakıyorsunuz ki her yerde, her mal ve hizmette zamlı tarifeler geçerli. Simit bile 10 lira olmuş.

Kendimden örnek vereyim...

Evlere götürülen 19 litrelik damacana içme suyunun fiyatı bundan bir yıl önce 18 lira idi.

Bir yıl aradan sonra şimdi oldu 65 lira!

Etin peynirin, deterjanın, ilacın fiyatlarını tek tek saymaya gerek yok!

★★★

Milyonlarca insanımız güne işte bunları düşünerek başlıyor...

Önce can güvenliği ve asayiş...

Canlarımız Allah’a emanet.

Durup dururken silahlar çekiliyor, insanlar o kargaşada can veriyor veya hastaneye sevk ediliyor.

Herkes birbirini vuruyor, bıçaklıyor veya dövüyor.

★★★

İkincisi derseniz anormal fiyat artışları...

Herkes kafasına göre zam yapıyor...

Zam yapanların çoğunda aynı terane...

Akaryakıt zamları. 

İktidar partisi ve hükümet derseniz çaresiz. Bütçe bitip tükenmiş.

Tek ve en kolay çare zam yapmak.

Yapılan yolsuzlukların, israfın ve devlet yönetenlerin en büyük hastalıklarından biri olan lüks yaşamla birlikte savurganlığın hesabını kimse düşünmüyor.

Düşünenler tu kaka oluyor!

★★★

Memleketin ve milyonlarca insanımızın umutları (ve eğer var idiyse) hayalleri işte böyle yıkıldı ve altüst edildi.

Silahlanma olayında olduğu gibi artık herkes, her birey kendi başının çaresine bakıyor.

Ama pahalılığın çaresi yok.

Maliye Bakanı bile “Enflasyon önümüzdeki temmuz ayında düşmeye başlar” diyebiliyor.

Umudunu yitiren sadece o değil...

Milyonlarca insanımız da aynı durumda.

Partili cumhurbaşkanı da aynı sazı çalıyor;

“Enflasyonu tek haneli rakama düşüren de biz olacağız!”

Kolay gelsin arkadaş!

Canavarı kendi elleriyle, bilerek beslediler, büyüttüler ama şimdi yok etmeleri mümkün olmuyor.

★★★

En baştaki soruyu bir kez daha sorayım...

-Güne mutlu başladığınız oluyor mu?

Benden 100 puanlık bir soru daha!..

Böylesine bir Türkiye’de bunları yaratan bir parti nasıl oluyor da yıllardan beri iktidarda kalmayı başarıyor?

Bu mucizenin bizim kafalarımızın ermediği gizemli bir tılsımı olmalı.

Nedir o!