Sevgili okurlarım, geçmişte Türkiye’nin en saygın kurumlarından biri olan Kızılay’ı günümüzde ne hallere düşürdüklerini hep birlikte izlemeyi sürdürüyoruz.

Siyasetin göbeğinde yer alan...

Adı yolsuzluklarla anılan...

Yöneticilerin çoğunun başka yerlerden, bazı yönetim kurullarından ayrıca yüksek ücretler aldığı, sözüm ona bir hayır kurumu!

Kızılay gibi bir kurum düşünün ki siyasete alet edilmiş.

Türkiye’nin utancıdır.

★★★

Çok uzun yıllardan bu yana memleketin bir numaralı kan toplama mekanizmasını oluşturan Kızılay şimdi ağlaşma aşamasında.

Kan stokları azaldı.

Kan stokları en düşük limitin de altına indi.

Kan bulmak mümkün değil.

Buna bağlı olarak hastanelerde ameliyatlar erteleniyor, olan kan bekleyen hastalara oluyor.

Bunların hesabı asla sorulmuyor.

★★★

Yakın geçmişte bu konuda yapılan çok güzel uygulamalar vardı...

Mehmetçikler birliklerinden alınıp Kızılay merkezlerinde topluca kan vermeye götürülürdü.

Türk ordusu hem Kızılay’ın, hem de memleketin kan deposu idi.

Peki bu duruma nasıl düşüldü?

Kan stoklarındaki anormal azalma günlerden beri medyada yer buluyor, ilgili kişi ve kuruluşların dikkati çekiliyor...

Ama gel gelelim hiçbir yerden, hiçbir kimseden tık yok.

Gönül isterdi ki örneğin Recep Tayyip bu konuya ciddi bir biçimde el atsın, bu rezaletin nedenlerini veya gerekçesini mitinglerinde millete anlatsın, eğer biliyorsa çözüm yollarını ve çareleri, neler düşündüğünü açıklasın.

İşlerine gelmiyor olsa gerek!

★★★

Sevgili okurlarım, Kızılay öyle sıradan bir kurum değil...

Kızılay’ın geçmişini, tarihini de çok iyi bilmek gerek. Aksi takdirde işin önemini kavramaktan uzak kalırız.

Deprem oldu yetiş Kızılay...

Sel baskını yaşadık koş Kızılay...

Felakete uğradık, imdat Kızılay...

Konuya sadece bu açıdan bakarsak yanılırız.

Peki nereden bakmalı?

★★★

Kızılay’ın hepimize onur veren geçmişi var, tarihi var.

Öğrenmek isteyenler için iki kalın ciltten oluşan muhteşem bir araştırma belgeselinden söz edeyim.

Tarihçi Prof. Dr. Seçil Karal Akgün ve öğretim görevlisi Murat Uluğtekin tarafından yazılan bir kitap:

“Yeni Belgelerin Işığında Hilal’i Ahmer’den Kızılay’a”

★★★

(Hilal’i Ahmer Kızılay’ın eski ismi. Osmanlıcası.) 1800’lü yıllarda kuruluyor.

O zamanki olanaklar günümüzde olduğu gibi değil. Her şey çok sınırlı ve kısıtlı.

Toplumda bu konuda bilinçlenme yok.

Buna rağmen Kızılay bütün savaşlarda mütevazı yardımlarıyla, yurda göç eden fakir fukaranın, cephedeki askerimizin ve kurduğu hastanelerle özellikle de yaralıların yanında yer alıyor.

★★★

Sözünü ettiğim iki cilt kitabın tamamı belgelerden oluşuyor. Böylece Kızılay’ın tarihi önümüze serilmiş oluyor.

Ancak gelin görün ki günümüzün Kızılay’ı bu önemli tarih belgelerini halka iletemiyor. Halkı bu konuda ‘cahil’ bırakıyor.

Biraz daha uzak geçmişi ve Osmanlı dönemindeki hizmetlerini bir yana bırakıyorum.

O zamanki adı Hilal-i Ahmer olan Kızılay, Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal Atatürk ve ordusunun en büyük destekçisi.

Para, eşya ve hatta İstanbul’dan Anadolu’ya gizlice kaçırılan silah ve cephanelerde hep Kızılay var.

Daha önce Osmanlı döneminde yapılan savaşlarda on binlerce insanımız özellikle Sarıkamış hezimeti sonrasında (Kafkas cephesinde) Rus ordusuna esir düşüp Sibirya’ya sürgün edilmişti.

Bunların kurtarılmasını ve yurda dönüşünü sağlayan Kızılay olmuştu.

★★★

Şimdi bir geçmişteki Kızılay’ı düşünün, bir de şimdiki Kızılay’ı...

Günümüzdeki bir klinik vaka!

AKP iktidarı tarafından ele geçirilmiş.

Siyasete alet edilmiş.

Saygınlığını yitirmiş.

Saygınlığı ile birlikte milletin güvenilirliğini de çoktan yitirmiş.

Kan stoklarını bile ayarlamaktan aciz.

Nerelerden nereye...

Vay Kızılay vay, bunları da mı görecektik.