Sevgili okurlarım, bunların döneminde Türkiye, milletini gerçekten ezen bir zamlar ülkesi oldu...

Ve bu konuda attıkları her adım, verdikleri her karar artık akıl ve mantık dışına taştı.

Bu tablo özellikle akaryakıt zamlarında karşımıza çıkıyor.

Kafalarda dolaşan sorular var ama hiç birine yanıt verilemiyor.

“Bu akaryakıt zamları neye, hangi ölçülere göre yapılıyor?”

Şimdi önceki gün yapılan şu son zamlara bakalım.

Döviz fiyatlarında herhangi bir artış olmadı.

Dünyada, uluslararası petrol piyasalarında fiyatlar Türkiye’de yeni zamları gerektirecek bir biçimde yükselmedi.

O halde bu soygunun, beynimizin tam içerisinde patlatılan bu dinamitlerin gerekçesi acaba nedir?

★★★

Soygun’ diyorum zira bu iş artık soygun düzeyine dayandı...

Sen akaryakıta ‘bir kuruş’ zam yapıyorsun, piyasada bütün mal ve hizmetlerin fiyatına örneğin ‘beş kuruş’ zam geliyor.

Birkaç ay önceki son seçimde iktidarda olan yine bunlardı.

Bu gaddar ve acımasız zamları o zaman yapamıyorlardı.

Ancak kendi kapalı kapıları ardında geliştirip aralarında konuştukları önemli bir konu vardı...

“Seçimden önce zam olmaz, oy kaybederiz. Hele bir kazanalım, o zaman istediğimiz gibi bindiririz!”

Sözlerinin eri imişler!

Kazandılar ve bindirdiler...

Ve bindirmeyi sürdürecekler.

★★★

Bu konuda en doğru sözlerden birini birkaç gün önce benzin istasyonunda görevli pompacıdan duymuştum.

Biraz gülmüştük ama adam haklıydı...

“Abi ben bu hükümetin yerinde olsam benzinin ve mazotun litre fiyatını en az 500 lira yaparım. O zaman sen sağ ben selamet! Şu araç sahipleri var ya, 500 lira bile yapsan almak zorundalar. Böyle her gün zam yapacağına bir seferde adam gibi okkalısını yap, herkes ne olacağını bilsin ve adımlarını ona göre atsın!”

★★★

Adına ‘şeffaflık’ denilen kavram bu iktidarla birlikte ne yazık ki toprağa gömüldü ve yok edildi.

Artık her şey gizli.

Her şey topluma ve millete kapalı olan kapıların ardında gerçekleşiyor.

Zamlar öyle, kamu harcamaları ve her şey öyle.

İçlerinden biri ortaya çıkıp “Kardeşim bu akaryakıt zamlarını biz şöyle olunca, şunlar olmayınca yapıyoruz” diyemiyor...

Türk milleti aldatılıyor, sömürülüyor.




Sevgili okurlarım, biz balık hafızalı bir toplum olduğumuz için geçmişimizi bilmeyiz, ya da her konuyu çok çabuk unuturuz.

Birkaç gün önce elime dört dörtlük bir kitap geçti:

“Şampiyon Ahmet Ayık.”

Sivas harmanlarından dünya ve olimpiyat şampiyonluklarına uzanan bir yaşam öyküsü.

O’nun ismini hiç unutmadık.

Olimpiyat, dünya ve çok kez Avrupa şampiyonu güreşçimiz Ahmet Ayık’ın yaşam ve spor öyküsünün anlatıldığı çok ilginç bir kitap.



★★★

Bu ülke geçmişte nice efsane güreşçiler yetiştirdi.

Yaşar Doğu, Celal Atik, Hamit Kaplan, Hüseyin Akbaş, Mustafa Dağıstanlı ve daha niceleri.

Pek çoğu vefat etti.

Ahmet Ayık onlardan biri ve hayatta.

1938 doğumlu.

Uluslararası turnuvalarda, güreş minderlerinde Türkiye’ye nice madalyalar kazandıran bir güreşçimiz.

Uzun spor yaşamı boyunca sadece bir tek yenilgi aldı.

Ne zaman dini veya ulusal bir bayram olsa telefonuma Ahmet Ayık’ın kutlama mesajı mutlaka gelir.

★★★

İmzalı olarak gönderdiği bol fotoğraflı kitabına bir de not iliştirmiş;

“Çok zorlu ve titiz bir çalışmanın ürünü olan ve hayatımı konu alan kitabımı size ulaştırmaktan mutluluk duyuyorum. Hayatının neredeyse tamamını güreş sporuna adamış biri olarak, bu kitabı yazarken aldığım keyif ve duyduğum heyecanı anlatmaya kelimeler yetmez.

Kitabımın beni tanıyanların yanı sıra genç nesilden okuyuculara da ulaşacağını bilmekten ayrıca mutluluk duyuyorum.

Bu kitaptan elde edilecek tüm gelir ve telif hakları, kurucusu olduğum ve uzun yıllar başkanlığını yapmaktan onur duyduğum Türk Güreş Vakfı’na bağışlanacaktır. Keyifle okumanızı dilerim.” Ellerine sağlık Ahmet Ayık hocam.

Seninle ve senin gibi sporcularımızla gurur duyduk, duyuyoruz.

Şampiyon’un kitabını edinip vakfa bağış yapmak isteyenler için Türkiye Güreş Vakfı’nın adresini ve telefon numarasını veriyorum:

Necatibey Cad. 20/13, Sıhhiye-Ankara.

0312/ 231 29 97.