Sevgili okurlarım, gün geçmiyor ki Recep Tayyip birilerine posta koymasın, ortalığı germesin ve birilerini sindirmeye kalkışmasın.

Kendisinin taktiği bu!

Ortamın (ne pahasına olursa olsun) yumuşaması işine gelmiyor.

İlle de birilerine sert çıkacak.

Kime sert çıktığı, kime posta koyduğu hiç önemli değil.

Yerli de olabilir yabancı da!

★★★

Bunun en son örneğine iki gün önce tanık olduk, hay olmaz olaydık.

Payına düşeni alma ve azar işitme sırası bu kez Ankara’daki ABD büyükelçisi Jeff Flake’e gelmişti.

Flake birkaç gün önce Kemal Kılıçdaroğlu’nu makamında ziyaret etmiş ve bir süre görüşmüşler...

Bizimki, gizli olmayan bu açık görüşmeyi doğal olarak haber alınca sinir sistemi yine gerildi, anında veryansın etti.

Sözleri dün AKP’nin yıkılmaz kalesi TRT’de aynen yer alıyordu.

Sanırım onun bu sözlerini okuyan yerli ve yabanca bütün diplomatlar gülmek zorunda kalmıştır.

Lütfen dikkatle okuyunuz.

★★★

“Amerika’ya bu seçimlerde bir ders vermemiz lazım. Joe Biden oradan konuşuyor da onun buradaki büyükelçisi ne yapıyor?

Gidiyor bay bay Kemal’i ziyaret ediyor.

Ayıptır biraz kafanı çalıştır.

Sen büyükelçisin. Senin buradaki muhatabın cumhurbaşkanıdır. (Yani kendisi.)

Sen bundan sonra hangi yüzle cumhurbaşkanından randevu isteyeceksin?

Bizim kapılar kapandı ona, bir daha göremezsin. Niye?

Haddini bileceksin.

Büyükelçi olarak görevini bileceksin.

Bir büyükelçi nasıl çalışır onu öğreneceksin.

Bunu öğrenmediğin takdirde bu kapı öyle yolgeçen hanı değil. Giremezsin.”

★★★

Recep Beyefendi acaba sözünün eri mi?

Haddini bilmeyen ve üstelik Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etme cüretini gösteren ABD büyükelçisi bir süre sonra önemli bir devlet işi için Recep Tayyip’ten randevu istediği takdirde acaba kabul eder mi etmez mi!

Eğer etmezse kendi adıma (haddim olmasa bile)  “Helal olsun bu adama, gerçekten de sözünün eri imiş” derim...

Ama bunca posta koyup sert çıkmasından sonra ya kabul ederse!

İşte o zaman ne diyeceğimi şaşırırım!

Allah korusun.

★★★

Sevgili okurlarım, dünyanın istisnasız bütün ülkelerinde diplomatların en ön sırada gelen bir görevi vardır.

Bulundukları ülke hakkında bilgi toplamak ve elde ettiği bilgileri kendi memleketine iletmek...

Bu bilgi çeşitli yollardan edinilir.

Açık kaynaklardan, örneğin bulunduğu ülkenin medyasında yer bulan bütün olumlu ve olumsuz haberlerle yorumları kendi diline çevirtip ülkesine geçer.

Çok fakir ülkeler dışında pek çok ülkenin diplomatları kendi büyükelçiliklerinde ya da dışarıda, tanımak istedikleri veya tanışmış oldukları kimseleri yemeğe çağırıp konuşma, görüş alışverişi yapma fırsatı yaratırlar.

Bu söylediklerim irili ufaklı bütün diplomatları kapsar.

★★★

Türkiye’den çok basitçe bir örnek vereyim...

Burada görevli bütün yabancı diplomatlar gibi ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Zambiya, Brezilya, Somali dahil akla gelen bütün büyükelçiler ve konsoloslar belli makam ve kişileri ziyaret eder, buluşurlar, sorular sorup fikir alışverişinde bulunurlar.

Bunda yadırganacak herhangi bir husus yoktur.

Aynı durum bizim yurt dışında görevli diplomatlarımız için geçerlidir.

Bulundukları ülkede (casusluk falan söz konusu olmadığı sürece) istedikleri makam ve kişileri özgürce ziyaret etme hakkına sahiptirler.

★★★

ABD büyükelçisi Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmiş, şimdi onun tantanası başlatıldı...

Vay efendim sen ona nasıl gidersin, haddini aşma! Biraz kafanı çalıştır!

Oysa aynı büyükelçi bir süre önce AKP’yi de ziyaret edip görüşmeler yapmıştı.

Kusura bakmasın ama Recep Tayyip’in bu uyarısı biraz gülünç oldu.

Bazen bir şeyler söylüyor, sağa sola posta koyuyor ama attığı ok ne yazık ki hedefini şaşırıyor.

Bu işin en basit tanımını söyleyeyim...

Sayın Recep Bey yine bir gaf yaptı. 

Seçim öncesi ABD’ye posta koyayım derken bütün dünyada geçerli olan diplomasi kurallarını tuzla buz edip bir çuval inciri berbat etti.