Sevgili okurlarım, özellikle Türkiye gibi ülkelerde devlet yönetirken iflastan kurtulmanın birinci sıradaki çaresi ve en kolay yolu bellidir!

Her mal ve hizmete sürekli zam yapmak.

Ek vergiler getirmek, cezaları, harçları artırmak ve bu yolla bütçeye ek gelir sağlamak.

Yönetimler çaresiz kaldığında bizde bu yola başvurur.

İşin en kolay ve kestirme yolu bu kadar basittir!

Şimdi Türkiye’de yıllardan bu yana yaptıkları işte budur.

★★★

İktidar kadroları da bir yerde haklı!

Adamlar seçime girip onca vaatler karşılığında yüzde 52 oy almış, Türk Milletinin belli kesimleri kendisine yutturulmak istenen göz boyamacalarla birlikte pembe düşlere kanmış ve gidip bunlara oy vermiş.

“İşçiye, memura ve emekliye zam yapacağız. Bütün dünyada ‘Türkiye yüzyılı başlatacağız, herkes bize imrenecek. Gelirimiz artacak. Yeter ki milletimiz oylarını yine bize versin, refahtan payını alsın.”

Nasıl bir refahsa!

Ama dikkat ediniz, kazandıkları takdirde her şeye zam yapacaklarından bir kez bile olsun söz etmemişlerdi...

Ve kıl payı kazandılar.

Şimdi özellikle onlara oy veren milyonlarca insanımızın konuşmaya, eleştirmeye ve yakınmaya hakkı yok.

Konuşmuyorlar.

Hayal kırıklığına uğradılar. Ağızlarını bıçak açmıyor.

Zaten konuşsalar ne diyecekler ki!

★★★

Motorlu Taşıt Vergisinde (MTV) olduğu gibi yeni bir uygulama başlattılar.

Vergilere bile zam yapmak ve piyasaya yeni vergiler sürmek.

Kendimden örnek vereyim...

Yılın başında ve bir gün bile gecikmeksizin MTV’min tamamını, iki taksitini birden tek seferde ödemiştim.

Şimdi benden olduğu gibi araç sahibi olan milyonlarca insanımızdan da aynı şeyi istiyorlar:

Ödemiş olsan bile bu yılın sonuna kadar aynı vergiyi bir kez daha ödeyeceksin arkadaş...

Bu, muazzam bir kandırmacadır.

Böyle şeyler devlete de yakışmaz devlet adamlığına da.

★★★

Evet, özellikle Türkiye gibi yerlerde ülke yönetmenin en kolay yolu akla gelen ve gelmeyen her şeye zam yapmaktır.

Akaryakıt, içki, sigara, elektrik, doğalgaz, cezalar, harçlar ve her şeye.

Tabii ki bu süreçte atılacak başka adımlar da vardır.

Devletin limanlarını, fabrikalarını, madenlerini, arazilerini ve akla gelen her şeyini yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çekmek. 

Biz bu peşkeşlere yıllardan beri zaten tanık olmuyor muyuz?

★★★

Yıllar öncesinden anımsıyorum...

Mısır’da ekmeğe zam yapılmıştı...

Fellahlar resmen ayaklandı, ortalık birbirine girdi.

Dünyanın pek çok ülkesinde yönetimler, zam öncesinde birkaç kez düşünmek zorunda kalır.

Şu mal ve hizmetlere zam yapsak sonuç ne olur!

Uygar ülkelerde elbette ayaklanma çıkmaz!

Ama bizim gibi gelişmemiş ülkelerde bu işin ciddi sonuçları vardır.

★★★

Ancak Türkiye’de durum biraz farklıdır...

Kaderci toplum sessiz, uysal ve tepkisizdir, adeta narkoz altında uyuşmuş gibidir.

Ağzından lokmasını bile alsan fazla bir ses çıkmaz.

Alınan bu acıtıcı kararları şimdi olduğu gibi sineye çekmek ve hazmetmek zorunda kalır.

★★★

Bir yanda gaddarca zamlar yaparlar, öbür yanda ise devletin ve milletin malını mülkünü ona buna satarlar...

Hiç kuşkunuz olmasın şimdi tanık olduklarımız bu sürecin daha ilk aşamasıdır.

A’dan Z’ye aklınıza gelen her şeye yeni zamlar zaten gelmektedir ve bundan sonra daha da hızlanarak devam edecektir.

Bunun adı resmen toplumdan haraç almaktır.

Kendisine sorma olanağımız olsa beyefendinin düşüncesi çok basit, açık ve anlamlıdır!

“Hiç şüphem yoktur ki benim aziz milletim bu olanları da anlayışla karşılayacaktır.”

★★★

Günün birinde esnafın biri Başbakanlık binası önünde rahmetli Ecevit’in önüne zamları protesto etmek için bir yazar kasa fırlatmıştı.

Türkiye’de kıyamet koptu...

Çünkü toplum bugün olduğu gibi sessiz, sinik ve duyarsız değildi.

Aradan yıllar geçti ve bu durumlara geldik.

Şimdi birileri “Ama abicim bunlar Müslüman, oylarımız onlara” diyebiliyor.

Onları “Müslüman” belleyenlerin aklına o iktidar kesiminin saraylarda yaşadığı lüks ve şatafatlı hayatı, ülkemizin ona buna nasıl peşkeş çekildiğini, memleketin nasıl soyulduğunu sorgulamak bile gelmiyor.