Sevgili okurlarım, bir ülkede belli kesimleri bir süre için uyutmak, onları tatlı vaatlerle kandırmak mümkün olabilir.

Ama toplumu bu uyutmaca ve kandırmaca yöntemleriyle uzun süre yönetmek asla mümkün değildir. Şimdi normal koşullarda olsak diyeceğim ki “Bu iktidar da aynı şeyi yapmaya kalkıştı ama millet bunu daha fazla yemedi ve son seçimde iktidarı onlardan geri aldı!..”

Diyemem çünkü böyle bir durum olmadı.

Adına enflasyon denilen korkunç bir hayat pahalılığı sürecinde inim inim inleyen o kesimler gitti sandık başına ve çoğu yeniden onlara oy verdi.

Olacak şey değildi ama oldu!

★★★

20 yıldan fazla bir zaman geçti...

Ve milyonlarca insanımız onların anlattığı masalları aynen dinlemeye devam ediyor.

AKP iktidarına son seçimde bile oy vermiş olanlar acaba bu durumda şimdi ne düşünüyor?

Pişman oldular mı?

Elde bu konuda sokak röportajları dışında herhangi bir veri, ya da kaynak yok.

Bazıları çok pişman...

Ama atı alan Üsküdar’ı çoktaan geçmiş, ağlaşmak dışında yapacakları başka bir şey yok.

Bazıları ise geri adım atmış olmayı kendisine yediremiyor!

O kesimlerin sarıldığı bir tek husus var ama zorlama bir şey...

Artık alıştığımız ama ciddiye alınmayan gerekçe ya da klasik mazeret beyanı!

“Ama abicim bunlar Müslüman, oyumuzu bunlara değil de kimlere verseydik yani!”

★★★

Birbiri ardına mazeretler üretiliyor, gerekçeler piyasaya sürülüyor ama sonuç değişmiyor...

Olan zaten oldu, bunun geri dönüşü yok.

Şimdi ağlaşan, o ucuz yumurta kuyruklarında bekleşen, ne yapacağını bilemeyen milyonlarca insan gerçekten de feleğini şaşırmış.

Görüntüleri medyadan izliyoruz.

Kandırıldıklarını belki anladılar, belki de daha sonra anlayacaklar.

★★★

Peki ne olacak, milletin bu ezilme süreci daha nereye kadar sürüp gidecek?

Bu sorunun yanıtını bilen yok.

İktidar da bilmiyor, Tayyipgiller familyası da!

Ama arada bir fark var ki, bu familyanın keyfi gıcır...

Memleketin bütün parasal olanakları onlara peşkeş çekiliyor.

Onlardan yana olmayan büyük kitleler ise arada paspas gibi eziliyor.

Kitleleri uyutmaca, kandırmaca ve yutturmaca politikası almış başını, bütün hızıyla sürüp gidiyor ve bu saatten sonra da aynen devam edip gidecek...    

★★★

Tayyipgiller familyasının başında bulunan Recep Bey’in ağzından çıkan her söz, her cümle son derece kutsal ve değerli!..

Ne söylerse söylesin birkaçı dışında bütün yayın kuruluşları esas duruşa geçip o sözleri millete duyurmakla yükümlü!

Önceki gün Hindistan’dan dönerken gazetecilere söylediği sözlerden birkaç alıntı yapayım... (Ama önce bir parantez açmak gerekli. Unutmayalım, kendisinin emrindeki devlet uçaklarına sadece iktidar destekçisi yayın kuruluşlarının elemanları çağrılır. Onların görevi Recep Bey’e önceden belirlenmiş ‘kıyak sorular’ sormaktır! Sorarlar, çok güzel yanıtlar alır ve yayına verirler. Parantezi kapıyorum.)

★★★

İşte dün yandaş medyada manşetlerde yer bulan sözlerinden bir bölümü:

“Ekonomide aydınlık günler çok yakında.

Vatandaşımızın refahı artacak.

Türkiye’yi aydınlık günler bekliyor. Bazı sektörlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçtik. Tüm sektörlerde fiyat artışlarını kontrol altına alacağız. Enflasyon hızlı bir düşüşe geçecektir. Ülkemizi en kısa zamanda tek haneli enflasyona kavuşturacağız. Şu anda bunu sağlıyoruz. Her şey kontrol altında. Hedeflerimize en kısa sürede ulaşacağız. Piyasalara farklı bir canlılık geldi...”

Özetle bunları söylüyor, pembe tablolar çiziyor!

★★★

Sevgili okurlarım, şu tabloda garip olan nedir biliyor musunuz...

Uçakta Recep Bey’in toplantı masasında kendisiyle birlikte oturup fotoğraf çektiren en az 20 gazeteci var.

Bazıları ellerine Saray tarafından önceden tutuşturulan soruları aynen soruyor.

Onlar açısından soru sormanın en önemli kuralı, içerisinde beyefendiyi rahatsız edecek, zorda bırakacak bir şey olmaması!

İçlerinden biri bile bunu göze alamıyor...

Zira aldığı takdirde olacakları biliyor.

Patronundan veya amirinden hemen fırça yiyecek, azar işitecek ve üstelik aforoz edilecek ve o uçağa bir daha asla bindirilmeyecek!

Örneğin içlerinden biri bile kendisine şu basit soruyu kibarca ve efendice soramıyor:

“Efendim siz 20 yılı aşkın bir süredir bu işlerin başındasınız ama sürekli olarak ‘yapacağız edeceğiz’ diyorsunuz. Şimdi bize söylediklerinizi niçin daha önce yapmadınız?” Böyle bir soru sorabildiğini varsayalım!

O ‘gazeteci’ için beyefendinin gözünden düşmekten daha ağır bir ceza olabilir mi yani!

★★★

Evet...

Karşımızda sürekli olarak aynı edebiyat!

Yapacağız edeceğiz, kimse merak etmesin!

Millet enflasyonun altında ezilmiş, mahvolmuş, perişan olmuş, kim takar...

Ve inşallah yapacaklar edecekler, sonunda başaracaklar!

Ölme eşeğim ölme yöntemi.