Sevgili okurlarım, ulusların yaşamında marşlar kadar onları yaratan ortam da önemlidir...

Halkın o marşları benimsemesi, sözlerini bilmesi ve gerektiğinde içtenlikle söyleyebilmesi, ya da içinden geldiği gibi eşlik edebilmesi de çok önemlidir.

Sipariş üzerine ortaya çıkan zoraki marşların sözleri ve besteleri bu koşulları sağlamaktan uzak kalır...

Ve şatafatlı tanıtım törenlerinden sonra unutulur gider.

Hiç kimse bilmez, bilse bile etkilenmez ve iplemez!

★★★

Bizim iktidar karar vermiş...

Cumhuriyet’in 100. yılı için bir marş hazırlanacak, adına da 100. Yıl Marşı denilecek!

Bu iş için güfte ve beste yarışmaları düzenlenmiş, jüriler kurulmuş, içlerinden birileri kazanmış.

Marşın tanıtımı birkaç gün önce Saray’da yapıldı.

Önce konuyla ne ilgisi varsa Kuran okundu, sonra çeşitli bando ve orkestralarla birlikte korolar da bu şatafatlı tören gecesinde (30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle) marşı ilk kez seslendirdiler.

★★★

  1. Yıl Marşı’nın sözleri aynen şöyle:


“Parlayan yıldızı Anadolu’nun

Çağlayan sel gibi şanlı ulusun

Türkiye Yüzyılı titretiyor dünyayı

Sarsılmaz bir inançla kalpte tutkusun

Bu toprak bu deniz bu bayrak bizim

Tarihe sığmayan destanlar bizim

Türklüğün yazgısı yazılıyor koynunda

Kalplere kazınmış bu vatan bizim

Yüzyıllarca kutlanacak Cumhuriyetimiz

Her zaman aydınlık mavi göklere uzanacak ellerimiz

Yüzyıllarca kutlanacak Cumhuriyetimiz

Gazi’nin açtığı bu kutlu yolda yürüyeceğiz hepimiz

Özgürlük tutkusu damarlarımda

Çelikten her nefer semalarımda

Sarmaşık dal gibi sarılmışız biz bize

Tek yürek bu millet en zor anında

Düşmanlar bir olsa yağsa göklerden

Denizler köpürse taşsa dağlardan

Kimseye eğmedik boynumuzu eğmeyiz

Kahraman yarattı Türkü yaratan

Yüzyıllarca kutlanacak Cumhuriyetimiz

Her zaman aydınlık mavi göklere uzanacak ellerimiz

Yüzyıllarca kutlanacak Cumhuriyetimiz

Gazi’nin açtığı bu kutlu yolda yürüyeceğiz hepimiz.”

★★★

Bu sözleri birkaç kez dikkatle okudum ve doğrusunu isterseniz bir miktar mutlu oldum!..

Zira öğrencilik dönemlerimizde, yıllar önce orta okul ve liselerde düzenlenen müsamerelerde amatörce okunan şiirlere benziyordu!..

Ve sözlerin arasına acele ile bazı önemli cingözlükler sokulmuştu.

İlki, sözlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün adına yer verilmemişti.

Cumhuriyet’in 100. yılı aynen Diyanet’in hutbe ve fetvalarında olduğu gibi Atatürksüz anılıyordu.

★★★

Satır aralarında iki kez Gazi denilmişti. Aynı ifade iki ayrı kez yer alıyor:

“Gazi’nin açtığı bu kutlu yolda yürüyeceğiz hepimiz.”

‘Gazi’ tam da Recep Tayyip söylemi.

Onun ifade tarzı.

Atatürk’ten söz etmek gerektiğinde “Gazi Mustafa Kemal” demekle yetinir, ötesini getirmez...

Evet, Atatürksüz Gazi bire bir bizim beyefendinin her sefer kullanmakta olduğu söylem.

Hiç kuşkum yok, bu marşın sözlerini yazan kimse, yarışmayı kazanabilmek umuduyla aynı yola başvurmuş.

★★★

Bu sözlerime inanmayanlar için somut bir örnek daha vereyim...

Güftenin bir yerinde aynen şu ifade yer alıyor:

“Türkiye yüzyılı titretiyor dünyayı.”

Türkiye yüzyılı!..

Yine aynı Recep Tayyip söylemi.

Sık sık kullandığı sözcükler

Türkiye yüzyılı imiş!

Hangi Türkiye yüzyılı, neyin yüzyılı?

Bu pembe hülyaların, bu gibi palavraların propagandasını bile 100. Yıl marşına sokuşturmuşlar.

★★★

Evet, bu kafalar Atatürk diyemez, zorunlu olduğunda Gazi der.

O’nun sonraki yıllardaki üniformalı ya da sivil fotoğraflarını değil kalpaklı fotoğraflarını kullanır.

Gerekçesi şöyledir:

“Biz Atatürk’ü daha sonra devrimleri yapan Cumhurbaşkanı olarak benimsemeyiz. Onu sevmeyiz, bunu da açıkça söyleyemeyiz ama Milli Mücadele önderi olarak görürüz. O nedenle Atatürk değil ‘Gazi’ deriz.”

★★★

Evet, bu gibi ulusal günlerde ortaya çıkarılan marşların sözleri, bestesi ve melodisi toplum tarafından benimsenmediği takdirde unutulmaya mahkumdur.

Bunun en somut örneği hepimizin belleklerinde yer alan ve etkileyici izler bırakan 10. Yıl Marşı’dır.

Söz yazarları Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar, bestecisi Cemal Reşit Rey.

“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan/ On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan/ Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan/ Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.

Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi/ Türk’e durmak yaraşmaz/ Türk önde Türk ileri...”

Şimdi devreden çıkarılmış olsa bile, belleklerimizden silinmeyen, gurur ve onur duyarak söylediğimiz bu marş muhteşemdir.

İşte gerçek marş budur.

Siparişlerle marş yazılmaz, milletin yüreğinden doğar.

★★★

Size somut bir örnek daha vereyim...

1973 yılında Cumhuriyet’in 50. yıl kutlamaları yapılıyordu. Bu amaçla bir 50. Yıl Marşı sipariş edildi, güftesi ve bestesi iyi niyetle hazırlandı.

Ama araştırın bakalım, o marşın sözlerini bilen, ya da bestesini mırıldanan bir kişi acaba var mı!

Hazırlandı, yapıldı ve bitti.

★★★

Sevgili okurlarım, ulusal bayramlar böyle sipariş marşlarla göstermelik olarak değil ulusal heyecanlarla kutlanır.

Şimdi acele hazırlanıp piyasaya sürülen 100. Yıl Marşı bunun son örneği.

Üstelik marşın sözlerinde AKP ve Recep Tayyip söylemleriyle birlikte açıkça AKP propagandasına yer veriliyor.

Atatürk yok, Gazi deniliyor.

“Türkiye yüzyılı” deniliyor, üstelik bunun bütün dünyayı titrettiği vurgulanıyor, komik sahneler yaratılıyor!

★★★

Az önce de söylemiştim, bu bir “ortaokul müsameresi marşı.”

Hiçbir özelliği olmayan bir siyasi propaganda ve yutturmaca safsatası.

  1. yılın böylesine ucuz yöntemlerle kutlanmaması gerekirdi.


En son sipariş marşımız ölü doğdu, toprağa verilmek üzere!

Allah rahmet eylesin, bundan sonrakilere ders olsun.

Amin.