Kahramanmaraş’ta, 6 Şubat sabahı binlerce apartmanla birlikte Azerbaycan Bulvarı üzerindeki Buket Sitesi’nin üç bloğu da çöktü.

B bloğun ikinci katı bir tarikata aitti.

İddialara göre bu ev Nakşibendiliğin Kayseri kolu diye bilinen Yahyalı tarikatına bağlı Safa Vakfı tarafından kız öğrencilere tahsis edilmişti.

Evde sekiz kız kalıyordu.

Beşi Afrikalıydı.

Adları şöyle:

-Saredo Ali Hoch. Cibutili. 22 yaşında. 

-Habon Farah. Cibutili. 32 yaşında.

-Neima Isman Farah. Cibutili. 29 yaşında.

-Roda Abdoulhafiz Ahmed. Cibutili. 23 yaşında.

-İfrah Abdi Yusuf. Somalili. 27 yaşında.

-Maftuna Kurbanova. Özbek. 20 yaşında.

-Fazilet Maylıbaeva. Özbek. 19 yaşında.

Evde kalan tek Türk vatandaşı, 19 yaşındaki Rumeysa Kılıç’tı. Yabancılar Sütçü İmam Üniversitesi’nde okurken, Kılıç ise liseye hazırlanıyordu.

Rumeysa Kılıç


VAKIF BİNASINDA MIYDILAR?

Bilinen o ki, Buket Sitesi’nin üç bloğunda 15 kişinin cesedine hâlâ ulaşılamadı. Bunlardan 13’ü, sekiz kız da dahil, ‘B’ bloktandı.

Ailelerin ısrarıyla enkazda iki kez arama yapıldı. Yol seviyesi altında 12 yaşında bir çocuk cesedi çıktı. Kızlara ise ulaşılamadı.

Rümeysa Kılıç’ın annesi Nuray Kılıç, enkaz kaldırılana dek bekledi. Kılıç, deprem anında kızını aradığını, telefonun açıldığını ancak konuşamadan hattın kapandığını söylüyor.

Görüştükleri ev sahibinin “Kızlar sağa sola kaçıştılar” dediğini ifade ediyor.

Bu bilgi önemli çünkü...

Afrikalı ailelerin büyükelçilikler vasıtasıyla edindikleri bilgiye göre yabancıların telefonları Şelale Park civarında sinyal veriyor. Şelale Park, Buket Sitesi’ne uzak ancak Safa Vakfı’na yakın.

Ve o nedenle aileler “Deprem anında vakıf binasında mıydılar” diye kuşkulanıyor.

Kuşkulanmakta haklılar.

Çünkü kızların sık sık Safa Vakfı’na götürüldüğü de biliniyor.

Bu arada, Buket Sitesi’ne bakan güvenlik kamerası görüntüleri Emniyet tarafından ailelere izletilmedi. İzletselerdi, kızların deprem anında kaçıp kaçmadıkları hakkında fikir edinebilirlerdi.

Bu bir.

İkincisi...

Emniyet’in “Kızların öldüğüne dair iki şahit getirin, ölü raporu verelim” diye araması ailelerin kuşkusunu artırıyor.

Kızların öldüğünü gören yok, bilen yok.

Hangi şahidi bulup getirebilirler ki?

Üstelik bu şekilde ölüm raporu verilebiliyorsa herkes iki şahidi denkleştirip üçüncü kişiyi ölmüş gösterebilir, değil mi?



SAFA VAKFI’NIN EVİ

Safa Vakfı’nı aradım ve evin kendilerine bağlı olup olmadığını sordum. Bir yetkili ne böyle bir evlerinin ne de bursiyerleri arasında sekiz kızın bulunduğunu söyledi.

Ancak evi tutan ve haftada bir ‘sohbete’ gittiğini anlatan Hülya Okuducu, Safa Vakfı ile bağlantılı olduklarını doğruluyor. Okuducu’ya göre Kahramanmaraş’ın bu bölgesi yabancıların ikametine kapatıldığı için kızlar kaçak şekilde evde kalıyormuş. Adres olarak Safa Vakfı’nın binası gösteriliyormuş.

YANGIN BELİRTİSİ YOK

Okuducu, depremden sonrası yangın çıktığını, kızların yanarak öldüğünü iddia ediyor. Afrikalıların yanıktan ötürü tanınmayacak halde olduklarını, ailelerinin kızları ten renklerinden teşhis ettiğini savunuyor.

Okuducu, şöyle diyor:

“Kahramanmaraş’ta kayıp başka Afrikalı öğrenci olmadığı için teşhis öyle konuldu. Yanık cesetler onlara benziyor.”

Böyle teşhis mi olur!?

Ve zaten Kılıç ailesi bir DNA tespitinin olmadığını vurguluyor.

İfrah Abdi Yusuf’un ablası Anisa “Kardeşim bulunamadı” diyor. Bir başka Cibutili “Arkadaşlarım bulundu ve cenazeleri teslim edildi diye duydum ama doğru değil. Hiçbiri bulunamadı, aileleri hâlâ bekliyor. DNA sonucu yok” diyor.

Kaldı ki...

Depremden sonra kızların kaldığı evin enkazında çekilen kimi kayıtlarda, yangına dair belirti görünmüyor.

Safa Vakfı Genel Merkezi “Bizim böyle bir evimiz yok” diyor. Okuducu, evi kabul ediyor.

‘Hocahanım’ kızlardan beşinin teşhis edildiğini öne sürerken...

Aileler ise bu iddiayı doğrulamıyor.

Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada gizlilik var ve nasıl bir işlem yapıldığı bilinmiyor. Aileler yalvarıp yakardığı halde kamera görüntüleri gösterilmiyor.

Neden?

Bu ev iktidara destek veren bir tarikata ait olduğu için mi polis ve savcılık ipe un seriyor?

Ebrar Sitesi Aileleri protesto için buluşuyor


Kahramanmaraş’ta depremde 1400 insanın hayatını kaybettiği Ebrar Sitesi Aileleri, 24 Eylül Pazar günü sitenin istinat duvarının önünde toplanacak.

Yedi aydır adalet mücadelesi sürdüren aileler bilirkişi raporunu kabul etmiyor.

Aile üyelerinden Muhammed Kültigin Taner, raporun gerçeği yansıtmadığını savunuyor.

Taner, sitenin bulunduğu bölgede zemin sıvılaşması olduğunun AFAD ve Jeoloji Mühendisleri Odası’nca bilindiği halde önlem alınmadığını kaydediyor. Bilirkişi raporunda zemine dair hiçbir tespit yapılmadığını vurgulayan Taner, “Demir örneği dahi alınmamıştır” diyor. Taner, ihmaller zinciri sonunda 1400 insanın can verdiğini kaydediyor.

Ayhan Bora Kaplan’ın tape’leri imha edilmiş


Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında tuhaf gelişmeler meydana geliyor.

Önceki gün yazmıştım.

Kaplan’a 137 sayfalık ifadesinde, yöneltilen altı eylemden beşi 2018-2019 yılları arasında gerçekleşmişti. Kaplan’ın ifadesinden, örgütün o tarihte Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından izlendiği ve dinlendiği anlaşılıyor. Ve bu çerçevede elde elde edilen telefon konuşması dökümleri, takiplerde çekilen fotoğraflar ve sosyal medyadan indirilen görsellerin dört yıl sonra bugün Kaplan’a sorulduğu görülüyor.

Görüştüğüm bir polis yetkilisi o tarihte Kaplan ve suç örgütüne yönelik üç soruşturma yürüttüklerini ancak savcılığın takipsizlik kararı verdiğini kaydediyor.

Polis yetkilisi 17 silah yakalandığı halde dosyanın kapatıldığına dikkat çekerek, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı suçluyor.

Bu arada...

Kritik bir bilgiye ulaştım.

Kaplan’ın 2018-2019 yıllarındaki eylemlerinin kanıtları olarak sorguda yöneltilen tape’ler (telefon konuşma kayıtları) takipsizlik kararı verildiği için silinmiş.

Savcılığın elinde 2018-2019 yıllarına dair polis fezlekelerinden başka bir kanıt bulunmuyor.

İddiaya göre...

Savcılık eski fezlekelerdeki iddiaları, konuşmaları, fotoğrafları ve görselleri Kaplan ve diğer şüphelilere sordu. Hatta yöneltilen soruların da 2019’da hazırlananlar olduğu öne sürülüyor.

Görüştüğüm bir polis yetkilisi bu iddiayı doğruladı. Savcılık ve emniyetin elinde tape’lerin olmadığını, belki Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’da bulunabileceğini kaydediyor. Tape’lerin orjinali bulunmadığı takdirde çözümlerin kanıt niteliği tartışmalı hale gelebilir. Ancak polis yetkilisi, soruşturmada gizli ve açık tanıkların olduğunu söylüyor.

Diğer taraftan, Kaplan’ın siciline ilişkin yeni bilgilerle ulaştım.  Buna göre:

Kaplan, 2017’de Glock marka tabancayla yakalandı. Tahliye olduktan sonra, 17 Ekim 2018’de denetimli serbestlik için imzasını karakoldaki polise attırdığı saptandı. Kaplan, gözaltına alındı.

Kaplan, 20 Mart 2019’da A.T.’nin silahla vurulmasına ilişkin yakalandı. Ses kayıtlarına rağmen tutuklanmadı. Aynı yıl aracında Glock marka tabancayla gözaltına alındı.