CHP Sözcüsü Faik Öztrak, ülkenin ekonomi gündemini SÖZCÜ’ye değerlendirdi


Bakan Şimşek’in tasarruf genelgesinin laf olsun diye çıkarıldığına dikkat çeken Öztrak, “Bugün ciddi bir makam saltanatı yaşanıyor. Cumhurbaşkan’ı bu masraflarla birlikte sarayda yaşamaya devam mı edecek, yoksa önceden olduğu gibi daha mütevazı Çankaya Köşkü’ne mi gelecek?” diye sordu


Türkiye yıllarca süren yanlış ekonomik politikalarla krizden bir türlü çıkamadığı, ekonomi her gün daha da kötüye gittiği için hükümet yine ümidini dışarıdan daha doğrusu Arap ülkelerinden gelecek borçlara bağladı. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti ve giderken de ülkenin yakın geleceğiyle ilgili işaretler veren bir konuşma yaptı. Acaba, ülkemizin değerli varlıklarının elde kalanları alınan borçlar karşılığında Arap ülkelerine mi verilecek, temmuz ayında enflasyon gerçekten 100 yılın rekorunu mu kıracak, dolar daha çok yükselirse halkı nasıl etkileyecek? Bu soruları ve merak ettiğimiz, bizi yakından ilgilendiren birçok konuyu CHP Sözcüsü ve Tekirdağ Milletvekili, deneyimli ekonomist Sayın Faik Öztrak’la konuştum.

Faik Öztrak, Devlet Planlama Teşkilatı Daire Başkanlığı, Genel Müdürlüğü ve Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, 2001 krizinden sonra Hazine Müsteşarı olmuş, 2003’te bu görevden ayrıldıktan sonra TÜSİAD-Koç Ekonomik Araştırma Forumu Direktörlüğü, 23’üncü dönem TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği, TBMM NATO Parlamenter Asamblesi Ekonomi ve Güvenlik Komitesi Başkanlığı yapmıştır. 23, 24, 25, 26, 27’inci dönemlerde CHP Tekirdağ Milletvekili seçilen Faik Öztrak 14 Mayıs 2023 seçiminde tekrar milletvekili seçilmiştir, halen CHP Sözcüsü olarak görevine devam etmektedir.


SON GÜMÜŞLER SATILIK

- Sayın Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan Körfez ülkeleri seyahatine çıkarken yaptığı ve “Bu ülkelerle ilişkilerimizi geniş bir işbirliği alanına yaymayı hedefliyoruz, bu seyahatin ‘yatırım’ ve finans’ boyutu var” dediği konuşmada “bazı varlıklarımızın satılacağını” da söyledi. Finans boyutu sözü ile bulması gereken para kast edildiğine göre buna karşılık hangi varlıklarımız satılacak sizce?

Önce çok kısa bir durum özeti yapayım, 2018’den bu yana Türkiye ekonomisi çok kötü yönetiliyor, özellikle de 2021 yılının sonundan itibaren Türkiye’de “ekonomi modeli” dedikleri bir saçmalık uygulanmaya başladı ve Türk parası pul edildi, döviz rezervleri de tamamen tüketildi. Şimdi artık tulumbada su bitince bu işin götürülemeyeceği anlaşıldı, her yerden ne para bulabiliriz ona bakıyorlar. Bu işi yaparken de bundan önce söyledikleri her şeyi yalayıp yutuyorlar. Mehmet Şimşek’i para bulsun diye Cumhurbaşkanı Yardımcısı’yla birlikte Körfez ülkelerine gönderdi, öyle anlaşıldı ki bekleneni bulamadılar. Bu kez NATO toplantısında olağanüstü bir dönüşle yeniden Batı’ya yaklaşmaya başladı.  Avrupa güzellemeleri, AB’ye üyelik sürecinin başlatılması, İsveç’in üyeliğinin önünün açılması, buna izin vermesi, bütün bunlar aslında bu paraya sıkışmışlığın sonucunda ortaya çıkan hususlar.

BOTAŞ’I KİME SÖZ VERDİ?

- Yani bu Batı’ya ani yakınlaşma “Arap ülkelerinden gelecek kaynak bana yeterli değil, ben Amerika ve Avrupa’yı hoş tutmalıyım” meselesi değil.

Sadece o değil. Arap ülkelerinin, Amerika’yı, Batı’yı hoş tutmazsa kendisine para vermeyeceklerini biliyor. Arap ülkeleri kimseye kaşı için, gözü için para vermez; 1- Ekonomik temelleri güçlü mü değil mi  2- Ona para verirse başka yerleri kızdırır mı kızdırmaz mı ona bakar. Şimdi diyor ki; “Anladım ki böyle borç vermeyeceksiniz, o zaman ben malımızı mülkümüzü size satayım, hem de ucuza satayım”. Ucuza satmak için de bakın kaç gündür sürekli Türkiye’de giderek hızlanan bir devalüasyon yaşanıyor, Türk lirası değer kaybettikçe Türk malları yabancılar için cazip hale geliyor. Şimdi giderken de artık tamamen teslim olduğunun bir belirtisi olarak bu Arap ülkelerine Türkiye’nin atadan, dededen kalan, elde kalan son gümüşlerini de “tek bir imzayla, kendi imzasıyla” satacağını (Varlık Fonu’nda bunların çoğu) söyledi. “Neyi satacağımı bilirim” diyor, doğruyu söylüyor.

- “Bazı kendini bilmezler BOTAŞ diyorlar, BOTAŞ değil” dedi, bu “satmayacağım” anlamına gelmez mi?

Demek ki BOTAŞ’ın hisselerini bir başka ülkeye, seçim döneminde doğalgaz paralarını almayıp kendisine destek olan bir ülkeye ayırmış...

KKM’nin maliyeti yine dar gelirlinin cebinden çıkacak


- Kur Korumalı Mevduat’ın da 6 aylık maliyeti 121 milyar TL imiş…

KKM’nin 6 aylık maliyeti 121 milyar ama bütçede gözüken maliyet 25 milyar. Ben de geçen gün sordum; 25 milyara nasıl düştü? Demek ki daha kanun çıkmadan KKM’nin maliyetini Merkez Bankası’nın üstüne yıkmanın yolunu bulmuşlar. Sonuçta Merkez Bankası da ödese, Hazine de ödese -Merkez Bankası’ndan ödenen yeterince saydam değil, millet görmediği için oraya doğru gönderiyorlar- sonuçta bu bir şekilde para basılarak karşılanacak ve yine bunun finansmanı dar, sabit gelirlinin cebinden enflasyon olarak çıkacak. Bunu sürdürdükçe gelir dağılımı daha da bozulacak. Bu istikrarsızlık demektir.

Bugün ülkede ciddi bir makam saltanatı yaşanıyor


- Vergiler, zamlar nedeniyle halk artık sokak protestolarına başladı, Varlık Fonu’nda elde kalan varlıkların da satılacağını görüyoruz ama halkın “devletin Mercedes filolarını satması” talebine  karşılık verilmiyor. Neden bunlar yerine zamlar, vergiler ve Varlık Fonu hep gündemde?

Bir politika uyguluyorsanız, mesela enflasyonu düşürmeyi birinci öncelik olarak tanımladığınız bir politika uyguluyorsanız, bir kere o politikanın ülkenin tüm vatandaşları tarafından adil olduğunun algılanması lazım. Ortada böyle bir tablo yok, üstüne üstlük bu tür programların en önemli çapalarından biri de “önce devletin kendi içinde tasarrufa gitmesi”dir. Mehmet Şimşek’in yayınladığı bir tasarruf genelgesi var, nereden ne kadar tasarruf edilecek, büyüklüğü, yüzdesi hiçbiri ortada yok. Laf olsun, torba dolsun türünden genelge çıkardılar. Burada siz kendiniz harcamalarınızı sınırlayacağınıza dair millete güven vermediğiniz sürece millet yaptığınız hiçbir şeye güvenmez, inanmaz. Halk şunu görmek istiyor; şu anda sarayın uçaklarından ne kadar satılacak, sarayın arabalarının, Mersedes’lerinin ne kadarı satılacak…

- Bütün bakanların, hükümetin, Meclis’in de…

Evet, bunlara ciddi sınırlama getirmek lazım, bugün çok ciddi bir makam saltanatı yaşanıyor Türkiye’de. Makam arabaları, korumalar şunlar bunlar. Bütün bunlardan ne kadar kısıntıya gidilecek, bunların açıklanması lazım. Yani, Cumhurbaşkanı bu masraflarla birlikte o sarayda mı yaşamaya devam edecek, yoksa önceden olduğu gibi daha mütevazı bir şekilde Çankaya Köşkü’ne mi gelecek?


İnsanlar ev, araba alamıyor köfte ekmek de yiyemeyecek


- KKM mi daha kazançlı, dövizde kalmak mı, bu soru da çok soruluyor?

Ben o işlerden pek anlamam, anlasaydım çok zengin olurdum (gülüyor.)  “Ülkeyi liralaştıracağız” diyenler, daha fazla dövize endeksli hale getiriyorlar. Bu iş kime yarıyor? Hükümet ortalarda dolaşarak Türkiye’nin en değerli varlıklarını, şirketlerini “Ucuza satacağız” diyerek aslında “Ucuza peşkeş çekeceğim” diyor.

- Dolar 28 liraya çıktığına göre enflasyon da buna göre artacaktır.

Tabii, enflasyon artacak, gelirler düşmeye başlayacak, önce bundan nasibini emekliler alacak, ikinci nasibi araç sahipleri alacak. Ticari araç sahipleri bunu taşıma maliyetlerine yansıtacaklar, meyve sebze her şey alıp başını gidecek ve insanlar çok ciddi bir enflasyon altında ezilecek. İşte aslında bunun adı da gerçekten ekonomik soykırımdır.

- Artık Türkiye’de insanlar restorana gidemez oldu, yazık oldu ülkemize…

İşler duracak derken böyle duracak, insanlar tüketmemeye başlayacaklar, gitmemeye başlayacaklar, o işletmeler iş yapamayacak ve sonuçta durgunluk ortaya çıkacak. Bakın mesela son gelen rakamlara göre konut satışları yüzde 40 oranında düşmüş. İnsanlar ev alamıyor, araba alamıyor, bırakın çıkıp dışarda yemek yemeyi bir köfte ekmek bile yiyemeyecek insanlar. Bu ülkede harcamanın yüzde 70’i milletin harcaması olduğuna göre, millet harcamadığı zaman bu ekonomi durur. Ekonominin durması çok ciddi işsizlik demektir.

- Türkiye’de hala demokrasi var deniyor ama Meclis çalıştırılmıyor, muhalefet hiç dinlenmiyor, iktidar ne isterse onu yapıyor. Bu hep böyle mi gidecek?

Yüzde 52 her şey, yüzde 48 hiçbir şey gibi davranılıyor, böyle bir hayat yok. Yüzde 48’in desteğini almış olan bir muhalefetin sesini iktidar duymak durumunda. İktidar bu gücün farkında. Bizim iç işlerimize karışmaya çalışıyor, bu gücü görmezden gelmeye çalışıyor ve çok açık söyleyeyim; “Acaba bu gücü etkisizleştirerek yerel yönetimleri kazanabilir miyim” hesabı içinde. Ama ekonomik dar boğaz millet nezdinde bu hükümetin samimiyetinin ciddi biçimde sorgulanmasına ve müeyyidenin seçim döneminde milletimiz tarafından sandıklarda uygulanmasına neden olacaktır.

Etik olmayan toplantıyı DOĞRU BULMAYIZ


- CHP’deki tartışmalar, iç karışıklık halkın gözünde partiye zarar veriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Tabii bu tartışmaların olmaması lazım, kamuoyu önünde hiç olmaması lazım. Zaten bu tartışmaların bitmesi için Cumhuriyet Halk Partisi’nin mevcut yönetimi olarak kongreler sürecini başlattık. Burada doğru yol kongreler sürecinin işlemesi neticesinde bulunacaktır. Dolayısıyla bu süreç kendi içinde yürür ama bu arada size oy vermiş olan 25 buçuk milyon insanın hakkına, hukukuna sahip çıkamıyorsanız, o zaman millet size ceza keser. Ama biz bu hakka hukuka sahip çıkmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.

- İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla CHP’de görev yapan üst düzey bazı isimlerin yer aldığı toplantının dışarıya sızdırılması konusu tartışılıyor. “Bu konuda konuşmayı doğru bulmuyorum” dediniz ama tartışma devam ediyor.

Konuşmayı doğru bulmuyorum demedim, ülke yangın yerine dönmüşken, millet zam zulüm altında inlerken Zoom toplantısı konuşmayı doğru bulmuyorum dedim. Partimizin kongreler süreci hızla ilerlerken partimizin geleneklerine uymayan, hiyerarşisini dikkate almayan, etik olmayan toplantıları da doğru bulmayız dedim.

CHP’de her zaman aklı selim galip gelir


- Bu toplantının başında Ekrem İmamoğlu olduğuna göre ona söylenmiş bir laf oluyor o zaman, değil mi?

Bu toplantıları yapanlara söylenen bir laf. Yarışmaya “evet” diyoruz ama bu süreçte partimizin yıpratılmasını doğru bulmuyoruz. Ama bizde her zaman aklıselim galip gelir, tartışa tartışa sonunda doğru yolu buluruz.

- Dışarıya sızdırılması ne ifade ediyor, neden yapılmış olabilir?

İyi ki çok geç ortaya çıkmadı bu, bazı şeyler çok geç ortaya çıktığı zaman milletin hazmetmesi zor oluyor. Bu konuyla uğraşmanın ne millete, ne de Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir faydası yok.

MECLİSTE VARIZ

- CHP milletvekillerinin çoğunun vergi ve zamların kararlaştırıldığı Genel Kurul toplantısında olmadığı da tartışıldı, sizin de olmadığınıza dikkat çekildi, ne diyorsunuz?

Tabii yoktum çünkü ben genel merkez yöneticisiyim, benim genel merkezde görevim var. Bana benzeyen birkaç yönetici arkadaşım daha orada yoktu. Grupta, Meclis’te görev yapacak arkadaşlarımız belli, genel merkezde görev yapacak olanlar belli, bu bir. İki, orada yapılan oylamada sonucu çok fazla etkilememiz söz konusu değil ama 60’a yakın arkadaşımız orada olarak gerekli konuşmaları yaptılar. Diğer milletvekili arkadaşlarımızın bir kısmı illerde denetimdeydi, bir kısmı da sel faciasının olduğu bölgelerdeydi. Bugün bu parlamento yapısı içinde bizim etkin muhalefet yapmamız, arkadaşlarımızı her maddede konuşturmamız için belli sayıda milletvekilimizin tabii ki Meclis’te olması gerekiyor. Bütün maddelere bakılırsa arkadaşlarımız orada gerekli, görüşlerini bildiren konuşmaları yapmışlardır.

- Oylama yapılmıyor muydu, sizin çoğunluğunuzun orada olması gerekmez miydi?

Oylama yapıldığı zaman iktidar partisinin oyları belli, sizin onu etkileyebilmeniz çok zor. Eğer ucu ucuna, kafa kafaya olan bir yer varsa, zaten o tür oylamalarda hemen arkadaşlarımız çağrılıyor, telefon mesajları geliyor, biz de Meclis’e gidiyoruz.