Murat Bakan, CHP İzmir milletvekilidir. Askerin, jandarmanın, polisin çözüm bekleyen sorunlarını konuşmalarında gündeme getiriyor, ilgili bakanların cevaplandırması istemiyle soru önergesi veriyor. TBMM içtüzüğüne göre soru önergesine 15 gün içinde cevap verilmesi gerekiyor. Ancak, İçişleri Bakanı ya hiç cevap vermiyor, ya da “Yasalara göre işlem yapılmaktadır” deyip sözde cevap vermiş oluyor.

Sorunlarını gündeme getirmesi nedeniyle polisin, jandarmanın Murat Bakan’a isteklerini aktarması gayet normal. Milletvekilinin de o konularda araştırma yapmasında, önerge vermesinde de garip bir durum yok. Eğer siz milletvekiline bile kapıları kapatırsanız, eline ulaşan bilgileri doğrulatmak için ilgili yerlere ulaşmasını engellerseniz bazı hatalı, eksik açıklamaların da kapısını aralamış olursunuz.

HANGİ DÖNEMDE ALINDI?

CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın gündeme getirdiği ve belgeli olarak bakana yönelttiği sorulardan birisi jandarmanın seçim günü hazır kuvvet olarak bekletilmesiydi. Bunun nedenini Murat Bakan, kamuoyuna açıklamadan önce bakanlığın ilgili birimine sorsa, doyurucu cevap verilse belki de hiç gündeme getirmezdi.

Sözü edilen genelgede bana göre garip bir durum yok. Çünkü emniyet, jandarma “Seçim öncesi, seçim günü ve seçim sonrası” çıkabilecek muhtemel olaylara karşı hazırlıklı olur. Seçim günü jandarmanın, özel harekat polisinin, çevik kuvvetin hazır kıta bekletilmesi de yeni bir uygulama değil, önceki seçimlerde olduğu gibi rutin bir genelgedir.

Sadece Emniyet’te 44 bin kişi Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bağlantılı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarıldı. İlginç olan da bunların tamamına yakınının AKP döneminde mesleğe alınmasıydı. Aynı durum, jandarma için de geçerli. Yani devlet içinde ‘Paralel’ bir yapının oluşmasına yıllarca seyirci kalındı.

O SÖZLERİN ANLAMI

Tabi ki terör örgütleriyle bağlantılı olduğu saptananlar teşkilatta barındırılmamalı. Personelin, sorunlarını gündeme getirmesi için milletvekilinden destek istemesi onları “Paralel yapı” mensubu yapmaz. Ancak İçişleri Bakanı’nın, sorunları gündeme getiren Milletvekili Murat Bakan için televizyonda söyledikleri, milletvekilini yıldırmaya, konuşamaz, soru soramaz hale getirmeye dönük olduğunu şu sözlerinden anlıyoruz:

“Emniyetin içinde FETÖ’den sonra yeni bir sistem kurmaya çalışıldığını tespit ettik. CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan bunların başında; bedeli de çok ağır olacak. Konu yargıya intikal edecek. Bu ajanlar kendi söylediklerine güven atfetmek için bir evrak ortaya koyarlar.”

Murat Bakan’ın açıkladığı belgede garip bir durum varsa, İçişleri Bakanı gerçek durumu kamuoyuna açıklamalı, yargıya intikal ettirmek istiyorsa da ettirmeli. Eleştiren, “FETÖ’cü”, “PKK’lı”, “FETÖ’nün değirmenine su taşıyan” diye suçlamamalı.

KAFİR OLUR, İMANDAN ÇIKAR

Ramazan Bayramı kutlanırken, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlama hazırlığı yapılırken, bazı illerde apartmanların girişine, posta kutularına bırakılan, caddelerde sakallı, cüppeli, sarıklı kişiler tarafından “Müslüman olmak neyi gerektiriyor?” başlıklı 4 sayfalık bildiri dağıtılıyor. Dün, bildiri dağıtılan yerlerden birisinin valiliğe uzaklığı 100 metre bile yoktu. O bildiriden kısa bir bölüm aktarıyorum:

“...Partiler, Laik ve Demokrasi yönetimini ayakta tutan unsurlardır. Bu ilkelere bağlı kalacaklarına dair yemin edenler kafir olur. Oy verenler de laikliğe ve demokrasiye bağlı kalacaklarına dair yemin edecek olan ve Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyecek olan kimselere oy verip devletin başına idareci olarak getirdiklerinden dolayı imandan çıkarlar.

O MECLİSTE OTURAMAZ

...Şüphe yok ki Allah münafıklarla kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ise dine uygun kanunların çıkarılmadığı, çıkarılmasını teklif etmenin dahi suç sayıldığı bir meclistir. Bu sebeple bu mecliste devamı küfür sözleri ve kanunları konuşulacağından Müslümanlar burada bir an dahi oturamazlar. Çünkü Allah, ‘Oturmayın o halde sizde onlar gibi olursunuz’ buyurmuştur.

...İmanı bozan şeyler sadece partilerde mevcut sayılmasın. Günümüz okullarında da mevcuttur. Ders kitaplarında Atatürk’ün İslam’a zıt olarak yaptığı devrimler iyi bir şeymiş gibi öğretiliyor. İslam’a ters düşen şeylerin öğretildiği ve de harama, helale dikkat edilmediği böyle yerlerde eğitim almak öyle dursun, oturmaya bile izin verilmiyor.

ASKERLİK VE NAMAZ

...Peki, böyle bir devletin askerliğini (bekçiliğini) yapmaya gençler gönderilemez. Çünkü askerlere yemin törenlerinde küfür (inkar) manasına gelen sözler söylettiriliyor ve İslam’a uymayan, Şeriatı çağdışı gören bir devletin bekçiliği yaptırılıyor. Tağut’un yönetimini, eğitimini, askerliğini, memurluğunu reddetmek gerektiği gibi mahkemelerini de reddetmek gerekir.

Belediye nikahı kıyılırken de nikah memuru ‘Belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak’ diyerek belediye nikâhı kıyar. Yetkiyi Allah’tan başkasına vermek de küfürdür. Özellikle kafirlerin yılbaşını kutlamak eğlencelerine katılmak kişiyi dinden çıkarır. İmamlar, aldıkları maaş karşılığında laikliği, demokrasiyi ve inkılapları koruyacaklarına ve davranış halinde göstereceklerine dair imza atarlar ve dinden çıkarlar. Artık bu imamların arkasında kılınan namazların kabul olmayacağını söylemeye gerek var mı acaba?”

Araştırdığımda bildirinin Adana, Çanakkale, Ankara, Bursa, İstanbul’da da dağıtıldığını öğrendim. Bazı illerde bildiri dağıtanlar C. Savcılığı’na sevk edilmiş. Savcılık “Kovuşturmaya Yer Olmadığı”na ilişkin karar vermiş. Yani, laiklik karşıtı bildiri dağıtmanın günümüzde bir cezası bile yok. İşte geldiğimiz yer burası...