Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimle değiştirilmesi için çabalayan, konuşan ATA İttifakının Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde Kılıçdaroğlu ile değil, Erdoğan’la birlikte yol yürümeye karar verdi. Açıkçası Oğan, birlikte yola çıktıklarını da yarı yolda bıraktı.

Altı partinin oluşturduğu Millet İttifakının, 2 bin 300 maddeden oluşan “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde yer alan hükümlerde bir değişiklik olmadı. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın, isteklerinin tamamı zaten bu metinde yer alıyordu. O yüzden, çarşamba günü bu köşenin okurlarına duyurduğum gibi protokol, CHP dışındaki partileri bağlamadı. Onların imzaları protokolde yer almadı. Ortak Politikalar Mutabakat Metninde, değişiklik yapılacaksa, bu 6 siyasi partinin genel başkanlarının imzasıyla mümkün olacak.

HER KESİM BİRLEŞTİ

Belki 30 yıldır siyasetin içinde olan CHP milletvekili, “Dip dalga geliyor” dedi. Siyasi partilerden çok halkın bire bir çalıştığını, gelişmelerin seçmenlerde heyecanı, umudu artırdığını belirtti. Son seçimde aday gösterilmeyen ya da eski milletvekilleri de görevlendirdikleri illerde bu seçimin önemini anlatıyor. Ama inanın halk onların önünde gidiyor.

Seçimin ülkemizin geleceği açısından son derece önemli olduğunun herkes farkında. O yüzden olsa gerek bakıyorsunuz görüşleri birbirinden çok farklı olan örneğin Zafer Partisi ile Yeşil Sol Parti, ülkücülerin bir kısmıyla, solcular aynı adaya oy verme konusunda birleşti. Kuşkusuz Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında önemli bir oy farkı var. Onca çaba, acaba aradaki farkı kapatıp öne geçmeye yetecek mi? Bunu pazar akşamı öğreneceğiz.

SON SÖZÜ ŞU OLMALI 

Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yapacağını yaptı. Bazen en yakın arkadaşları tarafından yarı yolda bırakılmış olsa da zaman darlığına rağmen kendi çabalarıyla yol aldı. Daha ne yapsın? Kılıçdaroğlu’nun son sözü şu olmalı:

“Ey halkım, ben ülkem için yapabileceğim her türlü fedakarlığı yaptım. Artık beni kimseye daha fazla muhtaç etmeyin. Bir eksiğim varsa siz tamamlayın.”

DENGE-DENETİM FIRSATI

Parlamentoda çoğunluğun Cumhur İttifakı’nda, Cumhurbaşkanlığının Millet İttifakı’nda olması devlet işlerini çıkmaza sokar mı? Bu konuyu Anayasa hocası, CHP 27. Dönem milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’na sordum. Son seçimde aday gösterilmemesine rağmen partisine küsmemiş, görevlendirildiği Diyarbakır’da, Kılıçdaroğlu’na oy verilmesi için çabalıyordu.

Meclisin ayrı, Cumhurbaşkanının ayrı ittifak içinde olması işleri çıkmaza sokar mı? Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, böyle bir durumun sorun olmadığı gibi denge ve denetim açısından önemli olduğunu belirtti. Onları madde madde şöyle sıraladı:

1- Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna 28 Mayıs Pazar günü giderken kimi çevreler, cumhur bloğunun milletvekili sayısı üzerinden istikrar ve istikrarsızlık söylemi üretiyor. Hemen belirtilmeli ki Meclis çoğunluğu, yönetimde istikrar veya istikrarsızlık etkeni değil.

2- Anayasa değişikliği yapılırken ‘yasama ve yürütme tam anlamıyla bağımsız olacak’ ve ‘hükümet krizleri yaşanmayacak’ gerekçeleri kullanıldı. Tam da bu argümanla yürütmeye çok geniş yetkiler tanındı ve bunun karşısında Meclis’in yetkileri kısıtlandı.

İSTİKRARSIZLIK TABLOSU

3- Cumhurbaşkanı yardımcısı ve 16 bakan ile 2018’de göreve başlayan Erdoğan, bu süreçte bakanlık sayısını 17’ye çıkardığı gibi bakanlıklarda 9 defa değişiklik yaptı. Hazine ve Maliye Bakanı iki defa değiştirildi. Bu beş yıllık süreçte dört farklı Merkez Bankası Başkanı görev yaptı. Geçen beş yıl açık bir siyasi istikrarsızlık tablosu.

4- Meclis çoğunluğu, siyasi istikrar açısından bir koşul olmadığı gibi mevcut tabloda hiçbir siyasi partinin tek başına çoğunluğu da bulunmamakta. Bu sebeple Meclis yasa yapımında Cumhurbaşkanlığı ile bir uzlaşı içerisinde çalışabilecek. Kaldırılan denge ve denetim bu sayede sağlanabilecek.

5- Yasa yapım süreçlerinde, bakanlıklar ve politika kurulları metinlerinin esas alındığı ve hatta birçok zaman tekliflerin burada hazırlandığı dikkate alınırsa, norm koyma açısından yürütme yine önemli bir yer tutacak. Bu itibarla müzakere ve uzlaşma üzerine bir yasama sürecinin işlemesi olanaklı.

UZLAŞMAYA ZORLAR

6- Cumhurbaşkanı’nın yasaları geri gönderme yetkisi de siyasal partileri yasa yapımında müzakere ve uzlaşmaya zorlar. Bütçe konusunda ise Meclis’in bütçeyi onaylamaması durumunda da bir tıkanıklık olmadan Cumhurbaşkanı yeniden değerleme oranlarıyla bir önceki yılın bütçesi ile devam edebilir.

7- Yürürlükteki Anayasal kurguda Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine tek başına sahip. Örneğin; Kararnamelerle norm koyma, yüksek yargıya üye atama ve bakanlar ile üst düzey kamu yöneticilerini belirlemek gibi geniş yetkileri var.

KILIÇDAROĞLU VE HESAP VEREN HÜKÜMET

8- Cumhurbaşkanlığı seçimini Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması, anayasal yetkiler açısından yasama ve yürütme arasında denge-denetim düzeneğini uygulamaya geçirebilecek. Unutulmamalı ki Cumhur İttifakı’nın beş yılı siyasi istikrarsızlıkların ve ekonomik krizin derinleştiği bir dönem oldu.

9- Yasama-yürütme arasında karşılıklı denge-denetim yoluyla devlet yönetimi, toplumdaki derin ayrışmaları onarıcı bir işlev de görebilir. Kuşkusuz bu saptama ve öngörüler, 2017 kurgusunun sürdürülebilir olmadığı gerçeğini göz ardı etmemekte olup, bu kurguyu aşma ve hesap verebilir hükümete geçiş vesilesi olarak görülmelidir.”

Vatanını seven sandığa gelmeli. Vicdanının sesini dinleyip iki adaydan birisine oyunu vermeli. Ülkemiz için hayırlı olsun...