15 Temmuz 2016, saat 21.25 civarıydı. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in odasına girdiler. Yaşar Paşa’ya  “Yere yat, yere yat” diye bağırıyorlardı. Odada eğitim kıyafetli, elleri silahlı 12 kişi vardı. Silahların hepsi üzerine çevrilmişti. Odada bir sessizlik oldu. Askerlerden birisi, “Yat... yat” diye bağırdı. Yaşar Paşa soğukkanlıydı. Sordu: “Siz kimsiniz?”

Askerler yine “Yere yat” diye bağırıp üzerine saldırdılar. Yaşar Paşa, üzerine saldıran askerlerden birisini kolundan tutup fırlattı. Asker yere düştü. Öfkeyle Paşanın üzerine çullandılar. Yüzükoyun yere yatırdılar. İçlerinden biri yerde yatan komutanın kafasına ayağıyla bastı. Ellerini arkadan bağladılar. Çok hızlı hareket ediyorlardı. Orgeneral Güler’in ağzını da bantladılar. O vaziyette dururken sivil giyimli biri sırıtarak “Komutanım merak etmeyin bu bir tatbikat” dedi. Söyleyen emir subayı M.A. idi.

“KELEPÇEYİ BİRAZ GEVŞETEBİLİR MİSİN?”

Asker, Yaşar Güler’e kafasını ve yüzünü kapatacak şekilde bere geçirdi. Yaşar Paşa kalkmamak için direniyordu. Sürükleyerek üç kat aşağıya indirdiler. Araçla helikopterin bulunduğu yere gittiler.  Güler helikoptere bindirildi. Helikopter havalandı. Akıncı Hava Üssü’ne getirilmişti.

Koluna giren askerlerle koridorda ilerlerken, Yaşar Paşa, “Evladım, arkadan kelepçeyi biraz gevşetebilir misin?” dedi. Asker, “Peki, komutanım” dedi. Yaşar Paşa askerin “Komutanım” demesinden memnun olmuştu. Asker, kelepçeyle uğraşırken, “Komutanım, isterseniz ellerinizi önden bağlayayım” sözünü duyduğunda inanamamıştı. Asker, kısa sürede kelepçeyi önden taktı.

Odaya girdiklerinde hiç konuşmuyorlardı. Sessizliği Yaşar Paşa’nın “Tuvalete gitmem gerekiyor” sözleri bozdu. Odanın içinde bulunan tuvalete götürüldü. Yaşar Paşa, tuvalet ihtiyacını gidermek için gözlerinin açılmasını istedi. Sol gözünün üzerindeki bezi biraz aralarken, “Sakın kafanı arkaya çevirme” diye uyarıldı. Tuvalet ihtiyacını giderirken bile Yaşar Paşa’yı yalnız bırakmamıştı. Elinden tuttu, lavaboyu gösterdi ve ellerini yıkamasına da yardımcı oldu. Tekrar odadaki yerine oturttu.

“SEN BURADA NE GEZİYORSUN?”

Birden kapı açıldı. Yaşar Paşa irkildi. Orgeneral Akın Öztürk’ün sesini duydu. Yine rahatladı. Hele onun “Yav Yaşar sen burada ne geziyorsun? Senin burada olduğundan hiç haberim yok” deyişi daha da rahatlatmıştı.

Yaşar Paşa, o saate kadar yan odada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın tutulduğunu bilmiyordu. Akın Paşa, Yaşar Öztürk’ün gözlerini bağlayan bezi açtı. O sırada odada ikisinden başka kimse yoktu. Akın Öztürk, kapıyı açıp dışarıda bekleyen kişiye, “Komutanın neden ellerini ayaklarını bağladınız? Çabuk oradan bir şey getir ve bunları aç” diye bağırdı.

“DEMET HANIM BEN BURADAYIM”

Dışarıdan biri maket bıçağı getirdi. Akın Öztürk, Yaşar Paşa’nın elleri ve bacaklarındaki plastik kelepçeleri kesti. Karşısına çektiği koltuğa oturdu, kendi astsubayı olduğunu söylediği sivil kıyafetli astsubaya çay, su ve bir tabakta çerez getirmesini söyledi. Astsubay, “Emredersiniz komutanım” deyip ayrılırken, Akın Paşa şunları söyledi: “Yaşar Paşa’nın evini ara ve kendisinin iyi olduğunu ailesine haber ver.”

Astsubay, odadaki makam telefonundan Yaşar Paşa’nın ev telefonunu aradı. Demet Güler, telefonu heyecanla açtı. “Bak size güzel bir haber vereceğim. Yaşar Paşamın yanındayım. Kendisi sağ salimdir” dedi. Komutan, eşinin sesini duyamıyordu ama o an alabildiğince duygusallaşmıştı. “Demet Hanım ben buradayım” diye bağırdı. Demet Hanım o an eşinin sesini daha yakından duymak istedi. Ancak telefon kapatıldı.

“TELEFON ÜÇ KEZ ÇALDIKTAN SONRA”

Akın Paşa’nın gelişiyle Yaşar Paşa’ya odadaki davranış da değişmişti. Saat 15.30-16.00 sıralarında odada bulunan telefondan ev telefonunu aramak istedi. Ancak uzun süre numara aklına gelmedi. Sonunda başarmıştı. Telefona konutta görevli asker çıktı. Asker, Yaşar Paşa’nın sesini tanıdı. “Oğlum hanımefendiye iyi olduğumu söyle, ayrıca Özel Kuvvet Komutanı Zekai Paşa’yı ara ve telefonda şimdi benim vereceğim numarayı kendisine ilet. Üç defa telefonun zilinin çalmasını bekleyeceğimi söyle.”

Kısa süre sonra telefonun zili üçüncü kez çalınca, Yaşar Paşa hemen telefonun ahizesini aldı, “Zekai (Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı) ne yapıyorsun? Gelip bizi kurtarsana” dediğinde, oradaki durumu da Zekai Paşa’ya şöyle aktarıyordu:

“ARKA PENCEREYİ AÇIK BIRAKTIM”

“Muhtemelen odanın çıkışında bir koridor var. Kapıda silahlı şahıs bulunuyor. Buraya gelince iki taraflı gelin, aynı zamanda da odanın yere yakın arka penceresini de açık bırakacağım.”

Darbe girişiminin başarısız olduğu da iyice ortaya çıkmıştı. Saat 18.30 sıralarında Korgeneral Yıldırım Güvenç ile Özel Kuvvetler’den gelen ekip Yaşar Paşa’yı kurtarmıştı. 4 araçla Akıncı Üssü’nden çıktılar. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na geldiler. Yaşar Paşa evine geldiğinde saat 19.15’i gösteriyordu... İçinden “Rüya gibi, inanılmaz bir olay” diyordu...

Milli Savunma Bakanlığı’na atanan Yaşar Güler’in o gece yaşadıklarından kısa bir özeti Doğan Kitaptan çıkan “Kod Adı Mürted” adlı kitabımdan alıntıladım. Yaşar Paşa’nın direnişi ona önce Genelkurmay Başkanlığı’nı, ardından Milli Savunma Bakanlığı’nı getirdi. Başarılar diliyoruz.