Bir yazarın görevi inandığı gerçekleri yazmasıdır, etik olan budur...

Bugün kuruluş günü...

Tarih 4 Nisan 1949. ABD, Belçika, Danimarka, Fransa, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz Kuzey Atlantik Paktı Örgütü (NATO) kuruluşunu onaylayan antlaşmayı Washington’da imzaladı...

Kuruluş amacı, “üye devletlerin özgürlükleri ve güvenliklerinin sağlanması” diye açıklansa da aksine NATO’nun “Amerikan emperyalizminin silahlı terör örgütü” olduğu zamanla ortaya çıkacaktı.

Türkiye, oldu bitti ile 1952 yılında NATO’ya girdi. Ve 70 yıldır bu koşulsuz bağlılık, sosyalist sol’un ana eleştiri konusu oldu. Dünyanın ilk anti emperyalist savaşın önderi Türkiye’nin, ulusal bağımsızlığından, milli egemenliğinden, kuruluş felsefesinden vazgeçmesi idi bu bağlılık...

Sosyalist sol salt siyasi değil, ahlaki mücadele de verdi.

Mesela:

Amerikan Missouri zırhlısının İstanbul’a gelişinde denizciler rahat etsin diye genelevlerin boyanmasını, kapılarına İngilizce “Hoş geldin denizci” yazılmasını, bu denizciler için hatıra pulları bastırılmasını, eğlence yerlerinde “I love you America” şarkısının çalınmasını ve nihayetinde ülkenin “Küçük Amerika” yapılmasına karşı çıktı...

★★★

NATO’ya muhalefet ettikleri için 1951’de hapse atılan aydınlar unutulabilir mi?

Behice Boranların, “Barışseverler Derneği Davası”nda şebeke dedikleri NATO’ya karşı çıktıkları için ağır bedel ödedikleri unutulabilir mi?

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar ve  milletvekili arkadaşları dışında TBMM’de hiç kimsenin, Türkiye’deki askeri üslere cumhurbaşkanının, başbakanının ve genelkurmay başkanının girememesini sorun etmemesi unutulabilir mi?

68 Kuşağı’nın, Amerikan Başkanı Johnson Mektubu tehdidiyle/ gerilim stratejisi ile başlayan yiğitçe karşı koyuş mücadelesi unutulabilir mi? Ya 6. Filo karşıtı eylemleri? Kanlı Pazar’da can verdikleri unutulabilir mi?

“Bağımsızlık Haftası” kapsamında Dev-Genç’in “NATO’ya Hayır Mitingi” düzenlemesi unutulabilir mi?

Doğan Avcıoğlu’nun, “Yön” ve “Devrim” dergilerinde “NATO Tartışmaları: Türkiye’nin İşgaline NATO Seyirci Kalabilir” gibi yazıları unutulabilir mi?

Uzatmayayım:

Diğer yandan; ne merkez sağda, ne milliyetçi sağda, ne muhafazakâr sağda, ne de merkez solda NATO karşıtlığı pek olmadı. (Parantez açayım: Türkiye’de hangi politik grup haklı çıktı? NATO’nun, ABD’nin emperyalist amaçlarının aracı olduğunu görmek için, ittifakın bu dönemde genişlemek istediği coğrafyaya bakmak yeterli değil mi? Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyesi olmalarından sonra, ABD’nin Gürcistan ve Ukrayna’yı NATO üyesi yapmak istemesi bunun kanıtı değil mi? Savaş niye çıktı?)

Şuraya geleceğim:

★★★

Finlandiya’da pazar günü genel seçimler oldu. NATO taraftarı sosyal demokrat parti iktidarı kaybetti.

Finlandiya parlamentosunda bile NATO üyeliğine sekiz milletvekili karşı oy kullanırken, bizim TBMM’de tek milletvekilinin Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı oy vermemesini unutacak mıyız?

CHP solcuları nerede?

HDP solcuları nerede?

Ve tarihi kökü NATO karşıtlığına dayanan TİP nerede?

30 Mart’ta yapılan oylamaya katılan 276 milletvekilinin tamamı kabul oyu verdi. İçlerinden bir Cezmi Türk çıkmadı!

Bugün 4 Nisan... Fransa 1966 yılında NATO üslerini kapatınca Başbakan Demirel, “Türkiye’de ABD üssü yoktur, tesisi vardır” dedi. Demirel şaşırtmadı ama solculuk deyince mangalda kül bırakmayanlara ayna tutuyor bugün “NATO kafalı” bu politik tutum...

Emperyalizmle mücadele olmadan solculuk olur mu? Söyleseniz ya, -madem dönem gününden gidiyoruz- Başbakan Zülfikar Ali Butto’yu 4 Nisan 1979’da kimler idam ettirdi?

Vah TİP vah...