Sevgili okurlarım, bugünkü iktidar partisi 2002 seçimlerinde ülke yönetimine gelmeyi başardı.
Sadece yüzde 34 oy almışlardı, milletvekili sayısının yüzde 66’sını kazandılar.
Meclis böylece iki partiden oluştu.
AKP ve CHP.
Diğer partiler yüzde 10 barajının altında kalmıştı. Bu durumda karşımızda iki partili bir Meclis vardı.
Abdullah Gül Başbakan... Recep Bey ise yargı kararıyla siyasi yasaklı idi ve seçime girip milletvekili olamamıştı. Oysa partinin genel başkanı idi...
CHP’nin desteği ile Meclis’te anayasa değiştirildi ve beyefendiye seçilme yolu açıldı.
Hemen ardından 2003 yılı başında Yandaş Seçim Kurulu (YSK) kararıyla Siirt seçimi sudan gerekçelerle iptal edildi. Yenilenen seçimde aday olan Recep Bey milletvekili seçildi, Meclis’e girdi ve Başbakan oldu.
O sürecin ayrıntılarına girmiyorum da, bütün bunlar Deniz Baykal’ın destek ve yardımıyla gerçekleşti. Bugün Devlet Bahçeli’nin oynadığı kurtarıcılık rolünü o sırada Baykal Bey oynamıştı...
Ve sonuçta Türkiye’de Recep Tayyip dönemi başlatıldı.
Baykal Bey’in “Demokrasi (!)” aşkına.
Sonrasında araları hep iyi oldu. Bugün de öyle.
Yani şunu söylemek yanlış olmaz:
Recep Bey, Türkiye’ye Baykal Bey’in seçmece armağanıdır.

*  *  *

Bir parti düşünün ki, tam 15 yıldan bu yana iktidardadır. Bu süreç içerisinde AKP’nin nice mensupları, en üst düzeyden en alt düzeye kadar yolsuzluk-vurgun-haksızlık-adaletsizlik çamuruna bulandılar.
(İçlerinde elbette böyle olmayanlar, siyaseti dürüst yapanlar da vardı. Onları tenzih ederim.)
Sen Türkiye’yi 15 yıl yöneteceksin dile kolay bu.
Kitle partisi olduğunu iddia edeceksin, içine ister istemez her türlü pislik dolacak.
Medyayı öncelikle ele geçirip yandaş medyayı oluşturacaksın. Bunu yaparken, deneyimli Fetullah cemaatini arka bahçen olarak kullanacaksın.
Her konuda onların yardımını ve desteğini alacaksın, cemaatle birlikte yandaş medyayı oluşturacaksın.

*  *  *

Bundan yaklaşık altı ay öncesine kadar bizim yandaş medya adeta uysal bir çocuk gibiydi.
Bütün gücüyle iktidar yalakalığı yapardı...
Onursuzluk aynen bugünkü gibi diz boyu olmuştu.
Piyasaya ismini cismini bilmediğimiz, tanıma onuruna bir türlü erişemediğimiz, bazılarını ise eskiden beri tanıdığımız yandaşlar korosu sürüldü.
Bunlar gazetelerde köşe yazarı, ekranlarda yorumcu yapıldı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bunların bir bölümü FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle tutuklandı.
Geri kalan yüzlercesi ise medyadaki iktidar çanakçılığı görevini canla başla sürdürüyor.

*  *  *

Ancak, yandaşlar korosu bir süredir birbirine düşmüş durumda.
Bizimle uğraşmayı falan bıraktılar bir yana, sürekli olarak birbirlerine hakaret ediyorlar, suçluyorlar, belden aşağısı dahil sövüyorlar.
Her yerden yolsuzluk-vurgun-haksızlık-torpil fışkırırken bizler de bu kavgayı izlemek zorunda kalıyoruz...
Ve mesleğimiz adına utanıyoruz.

*  *  *

Bu durum sadece bizim meslektaşlarımız için geçerli değil. İktidar partisinin hemen her kademesi, her kesimi birbirine düşmüş durumda. Onların kavga dövüşü ortaya fazla çıkmıyor zira her birinin iktidardan irili ufaklı beklentileri devam edip gidiyor.
Bu yandaşlar kesimi kendi aralarında birkaç parçaya bölünmüş durumda.
- Öz yandaşlar. (Onların işi her zaman tıkırında. Paracıklar oluk gibi akıyor.)
- Sonradan olma yandaşlar. (Milletin a’sına koyan iş adamları gibi. Yandaş olmak ve kalmak zorundalar.)
- Sahte yandaşlar. (Aslında iktidardan yana olmayan, ancak büyük para ve makam çıkarları gereği öyle görünmek zorunda olanlar.)
- Küçük ve önemsiz yandaşlar. (Asgari ücret karşılığı iş bulan, o yüzden yandaş görünmek zorunda olan, cuma namazına falan gidip amirlerine gösteriş yapanlar.)
- Cemaatçi yandaşlar. (Şimdi onlar bin pişman, zira başlarına iş açıldı. Son kullanma tarihleri geçti.)
- En hızlı yandaşlar. (Özellikle medyadakiler.)
- Zoraki yandaşlar. (Bazı gazeteciler, köşe yazarları ve yorumcuları geçmişten tanıyorum. Şimdi en hızlı yandaşlığı onlar yapıyor çünkü yandaş medyada çok büyük maaşlarla çalışıyorlar, avantaları var. İsimlerini açıklamak isterdim ama ayıp olur.)

*  *  *

Bir parti düşünün ki, 15 yıldan bu yana tek başına iktidardadır. Dağıttı ulûfelerin, yaptığı kanunsuzlukların, çektiği peşkeşlerin haddi hesabı yoktur.
Bu pislikleri biz yazınca alay edip küçümsüyorlardı, şimdi birbirlerine hakaret ediyorlar.
Sen hem yandaş olacaksın, hem de bu pisliklere göz yumacaksın!
İşte bu durumda yandaş gazeteciler kavgası patladı.
Hepsi birbirini suçluyor!
Ama çoğunun geçmişinde kirlilik yer alıyor. İktidarın nimetlerinden şu veya bu biçimde yararlandılar, yararlanmayı sürdürüyorlar...
En basiti, bugün yerleşmiş oldukları televizyon kanalları ile gazetelere onları iktidar partisi sokup maaşa bağladı...
Ama iktidarı değil de birbirlerini suçluyorlar!

*  *  *

AKP mahallesi sadece medyada değil bütün alanlarda çatladı patladı!
Bu parti yedi, yedirdi, besledi ve 15 yılda metal yorgunu oldu.
Üstelik tükenmişlik sendromuna girdi.
Harcanan korkunç paralara, yapılan inanılmaz baskılara, devlet olanaklarının dibine kadar kullanılmasına ve stepnesi Devlet Bahçeli’ye rağmen son referandumda alabildiği sadece yüzde 51 oy, AKP için ağır bir yenilgidir.
Siz bakmayın o büyük laflara, atılan nutuklara...
Yandaşlar boşuna kapışmadı.
Yandaş mahallede artık yangın var, panik var.
Gelecekte yargılanma, hesap verme korkusu var.