TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi görüşüldü. Konuşmaların tamamlanmasının ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Bakanlığın yeni düzenleme hazırlıklarına ilişkin bilgi veren Bakan Tunç; uluslararası hukuk değerlendirme anketlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan Tunç'un yargı alanındaki yeni düzenlemelere ilişkin verdiği bilgiler şöyle:
*Yargı hepimizin yargısı. 25 bin hakim ve savcımız var. 11 milyon 845 bin derdest dosya bulunuyor önlerinde ve bu yıl içerisinde de 12 milyon 113 bin dosyada karar vermiş durumdalar. Aslında derdest dosya sayısından daha fazla karar verdiklerini de, artık birikmiş dosyaları da yavaş yavaş aldığımız önlemler neticesinde eritmekte olduklarını da görüyoruz.
*Tabii ki adaletin tecellisi için ön şart hukuk devleti. Hukuk devleti için de kuvvetler ayrılığı; yasaması, yargısı, yürütmesiyle. Adaletin tecellisi için de öncelikle ihtiyaca cevap veren bir mevzuatın olması lazım.
*Bu konuda Meclis’imiz son yasama döneminde de yargı teşkilatımız güçlendiren; adaletin tecellisi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı için önemli düzenlemeler yaptı.
"HAZIRLIĞIMIZ VAR"
*Önümüzde bir Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlığımız var ve hazırlık çalışmalarımızı da sona erdirdik. Bütün toplum kesimlerinin görüşlerini aldık, yargıdan beklentilerini görmeye çalıştık, barolarımızdan, üniversitelerimizden görüşler aldık, komisyonlarımızı ziyaret ettik ve sonuçta bir taslak çalışmamızı hazırladık.
*Sayın Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaştıktan sonra da çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
*Fiziki yapı konusunda da önemli ilerlemeler sağladık. Bunların teknolojinin tüm imkanlarıyla donatılması konusundaki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. 'Fiziki imkan yeterli değil, saraylar yapıyorsunuz, içerisinde adalet yok’ eleştirileri söz konusu oldu.
*Özellikle fiziki mekanların içerisini teknolojik imkanlarla donatarak ihtiyaca cevap veren bir mevzuatın uygulanmasının sağlanacağı fiziki mekanlardaki insan unsuru çok önemli. Onlar da kürsüde görev yapan hakim, savcı ve avukatlarımız. Bugün 25 bine yakın hakim ve savcımız var.
*2002 yılında 9 bindi. Artan iş yüküne oranla bu sayıyı daha da artırmamız gerekiyor. 2 yıl süren hakim-savcı adaylığı yerine artık 3 yıl süren hakim-savcı yardımcılığı sistemi...
*Hukukçu arkadaşlarımız mezun olduktan sonra, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nı kazanıp Hakim-Savcı Yardımcılığı Sınavı’nı da kazandıktan sonra artık onları 3 yıllık bir süreç bekliyor. 1 yıla yakını Adalet Akademisi’nde güçlü bir eğitim şeklinde gerçekleşecek.
DEMOKRASİ AÇIKLAMASI
Dünya Adalet Projesi'nin paylaştığı hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye'nin en son sıralarda olmasına ilişkin konuşan Tunç, bu tür organizasyonların bağımsız olmadığını belirterek şöyle konuştu:
*Dünya hukukun üstünlüğü endeksi, Dünya Adalet Projesi olarak bilinen kar amacı gütmeyen bir kuruluşun ürünü. Ülkelerde değişik araştırmalar yaparak bir endeks hazırlıyor. Bu endekse baktığımız zaman özellikle Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu uygulamaların, reformların oraya yansıtılmadığını görüyoruz.
*Objektif kriterlere dayanmıyor. Türkiye o sıralarda değil. Listeye baktığımız zaman Türkiye’nin üstünde gösterilen birçok ülkede demokrasinin bile olmadığını, seçimlerin yapılmadığını göreceksiniz.
*Dolayısıyla hukuk devleti olmayan, demokrasi olmayan ülkeleri Türkiye’nin üstünde göstermek haksızlık. Bu kar amacı gütmeyen kuruluşun bu çalışmaları yapabilmesi için bağışa ihtiyacı var. Bizim Adalet Bakanlığı bütçesinde bununla ilgili bir ödenek konulmamıştı. 2025 bütçesinde de böyle bir ödenek yok.
*Bağış yapan ülkelerin daha önde çıktığını da görüyoruz. Dikkate alınıyorsa biz kendimizi daha iyi anlatmalıyız.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Yargı bağımsızlığına ilişkin verileri paylaşan Bakan Tunç, AİHM'in hak ihlali kararlarında Türkiye'nin uyum oranının Avrupa ülkelerinden daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Bakan Tunç, yargı bağımsızlığına ilişkin paylaştığı veriler şöyle:
*Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü konusunda çok hassasız. AYM ve AİHM kararlarına uyumla ilgili eleştiriler yapıldı. Türkiye, AİHM ihlal kararlarına baktığımız zaman aslında genel ortalamanın üzerinde daha pozitif bir görüntü sergiliyor.
*2012-2023 Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında genel olarak toplam ihlal kararı 673 bin 915, ihlal sayısı 10 bin 252, ihlal verilmeyen karar sayısı 663 bin 663, Avrupa Konseyi ülkeleri ihlal ortalaması yüzde 1.52. Türkiye hakkında 2012-2023 yılları arasında verilen ihlal karar sayısı 95 bin 810, ihlal sayısı 1126, ihlal verilmeyen karar sayısı 94 bin 684, Türkiye’nin ihlal ortalaması yüzde 1.17.
*Ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararı sayısı 2018’den beri her yıla azalıyor. 2018’de 140, 2019’de 98, 2020’de 85, 2021’de 76, 2022’de 73 ihlal var. AİHM kararlarının Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler hakkında 2023 yılında verilen ihlal karar sayısı 38 bin 260, ihlal sayısı 292, ihlal verilmeyen karar sayısı 37 bin 368, Avrupa Konseyi üyeleri ihlal ortalaması yüzde 2.33. Türkiye için ise yüzde 1.42.
*Bu ihlal kararlarına uyum da önemli. Avrupa Konseyi üyelerinin ortalaması yüzde 78.97, Türkiye’nin uyum oranı ise yüzde 89.66. Avrupa ülkelerinin ortalamasının üstünde bir pozitif bir durum söz konusu.
Bakan Tunç, AYM'nin bireysel başvuru istatistiklerine ilişkin de şu bilgileri verdi:
*AYM bireysel başvuru istatistiklerine baktığımız zaman da birtakım örneklerden yola çıkarak bir genelleme yapıldığı zaman ülkemize haksızlık yapıyoruz. Birkaç davayı konuşuyoruz burada, 12 milyon karar göz ardı ediliyor. AYM bireysel başvuru istatistikleri: 641 bin 541 başvuru oldu, sonuçlandırılan 535 bin 153, hak ihlali verilen 76 bin 394, derdest 106 bin 388, komisyonlar aşamasında kabul edilemez bulunan başvuru sayısı 440 bin.
*Diğer dosyalar esastan inceleniyor ve bu incelemeler sonrası 76 bin 394 ihlal kararı verilmiş. Bunların 20 bini makul sürede yargılanma hakkından doğan.
*Makul sürede yargılanma hakkından verilen ihlal kararlarını çıkardığımızda ihlal oranı toplam başvurunun yüzde 3’ü. AYM kararlarına uyum oranına baktığımızda; 2012-2024 yılları arasında hak ihlali kararı verilen dosya sayısı 76 bin 394, bu kararlardan 76 bin 293’ü icra edilmiş, yalnızca 101’i icra edilememiş.
*Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarıyla çelişen bazı kararlar var ve bu konudaki ihlal kararlarına uyum oranı da yüzde 99.3.
ÖZGÜR ÖZEL'LE İLGİLİ AÇIKLAMA
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'le cezaevinde görüşme talebine Bakanlık tarafından verilen yanıt ve kendisinin konu hakkındaki açıklamaları hakkında konuşan Tunç, Özel'in kendisi hakkındaki sözlerini şöyle eleştirdi:
*Benim yanlış anlaşılan cümlelerim sabahtan beri burada sürekli konuşuldu. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel'in Esenyurt Belediye Başkanını cezaevinde ziyaret talebiyle ilgili olarak bir izin talebi söz konusu oldu.
*Hükümlü ya da tutukluların cezaevinde ziyaretçileriyle nasıl görüşecekleri bizim mevzuatımıza tabii. Yönetmeliğin 40. maddesinde milletvekilleri cezaevi idaresine bildirerek hükümlü ve tutukluyla görüşebilir. Bunun istisnası terör suçluları. O bakımdan Adalet Bakanı'nın iznine tabii. İzin başvurusunda bulunduktan sonra Adalet Bakanı'nın izin vermek zorunda olduğuna ilişkin bir mevzuatımız yok.
*CHP Genel Başkanına ret cevabı vermedik. En son yaptığı konuşmada bu ülkenin Adalet Bakanı'na, 'Sen nasıl izin vermezsin, izin vermeyen Adalet Bakanı'nın alnını karışlarım' sözlerini söyledi. 'İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Adalet Bakanı'nın imamı' şeklinde yakışıksız sözler söyledi.
*'Alnını karışlarım' dedikten sonra izinle ilgili mevzuatı hatırlattım, gazeteciler sordu; 'Bugünkü konuşmasında bir Adalet Bakanı'ndan bu şekilde yakışıksız ifadelerle izin istenir mi' dedim ve 'Adam gibi izin istenir' dedim. Benim üslubumu biliyorsunuz. İzin vermek zorunda değil Adalet Bakanı.
*Meclis'te grubu bulunan partilerin genel başkanı müracaat ettiğinde mutlaka izin verilmek zorundadır' diye bir mevzuat hükmü var mı, yok. Bu takdir yetkisi değil mi? Siz, takdir yetkisi olan bir konuda bu şekilde konuşursanız o zaman benim hiç üslubum olmayan bir şekilde cevap da alırsınız.
KILIÇDAROĞLU AÇIKLAMASI
Önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanına hakaretten yargılandığı davaya ilişkin de açıklamalarda bulunan Tunç, sözlerinin çarpıtıldığını iddia etti. Tunç, davaya ilişkin siyaseten konuştuğunu belirtirken, Kılıçdaroğlu'nun hakaret olarak nitelediği sözleri hakkında şunları söyledi:
*Eski CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili devam eden bir dava var. Orada sözün yarısını alıyorsunuz, diğer yarısını almıyorsunuz. Orada gazeteciler, 'CHP eski Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, Ankara Adliyesi'nde ifade verecek, nedir durum' dediler. Geçmişte Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaret iddiası içeren sözlerle ilgili dosyalar var, 9 kovuşturma, 5 soruşturma şeklinde.
*Burada temiz bir dille siyaset yapmanın gerekliliğinden bahsettim. Biz siyasetçi olarak bundan bahsedemez miyiz? Hakaret siyasetiyle bir yere varılamaz, varılamayacağının örneği de CHP eski Genel Başkanıdır. Bugünkü siyasetçiler de aynı yolu izlerlerse aynı şekilde millet tarafından tasvip görmezler.
*Halk TV'de, Sözcü TV'de, TELE1'de sadece bu kısmı var. Son kısmında da şunu söylüyorum: 'Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği bu sözlerin suç teşkil edip etmediğine yargı karar verecektir' diyorum. O kısmını niye almıyorsunuz? Siyaseten 17-25 Aralık sürecinde o ifadelerin tekrar edilmesi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretleri kabul etmemiz mümkün değil. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Cumhurbaşkanımızın yargı bağımsızlığı çerçevesinde bu hükümetin adalet politikalarını gerçekleştirmekle görevliyiz.
*Siz, devletin başına yönelik o ifadeleri söyleyenlere karşı benden bir cevap beklemiyorsanız o zaman siyaset yapılmasının bir anlamı yok.
'AHMAK' DAVASI
Tunç, 'Ahmak davası'na ilişkin de şunları söyledi:
*'Ahmak davasına bakan hakimi Samsun'a sürdünüz' diyorsunuz. Böyle bir şey yok. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'ne bu Sürüldüğünü iddia ettiğiniz hakimin 'tarafsızlığından şüphe ediyoruz, hakimin reddi talebinde bulunuyoruz' diyen zaten Ekrem İmamoğlu.
*Ret talebinde bulunduğunuz bir hakimin, tarafsızlığından şüphe ettiğiniz bir hakimin HSK kararıyla başka bir mahkemeye atanmasını nasıl böyle bir değerlendirebilirsiniz? Demişsiniz ki, 'Bu hakimin tarafsızlığından şüphe ediyoruz.'
Cezasızlık algısı tartışmalarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Tunç, Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu gibi kanunlarda yeniden bir düzenlemeye ihtiyaç olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
*Toplumda bazı suçlar bakımından toplumsal huzuru bozan birçok suçta Türk Ceza ve Kabahatler kanunlarımızda yeniden bir değerlendirme yapmamız lazım. Bu tabii Meclis'imizin takdirinde. Bu konuda bir çalışmamız söz konusu. Özellikle cezaların alt sınırı bakımından bir cezasızlık algısına yol açtığını görüyoruz.
*Buradaki caydırıcılığı sağlayacak bir hassas çalışmamız var, bunu milletvekillerimizin takdirini arz edeceğiz. Suç işlendiği andan itibaren bir infial durumu söz konusu oluyor. Ceza Muhakemesi Kanunumuzda tutuklama sebepleri var. Bu katalog suçlara yeni bir ilave yapmadan iki yılın altındaki suçlarda tutuklama yasağını koruyarak AİHM kriterlerini karşılayarak; suçun işleniş şekli, kişinin suç işleme eğilimi ve kamu düzenini bozma gibi kriterler getirilebilir.
*İki yılın altındaki cezalarda da denetimli serbestlik tedbirinin bir yıllık maktu süreden yararlanabilmesi için Meclis'imizin takdir edeceği bir süre cezaevinde kalma durumu halinde cezasızlık algısıyla ilgili birtakım sorunları ortadan kaldırabiliriz.