ŞAŞIRDIM

Bir cumhurbaşkanının bir şahsa neden 2 milyon lira borcu olur?


Erdoğan’ın yeni mal varlığı Resmi Gazete’de yayınlanmış. YSK kararı ile yayınlandığına göre demek ki seçilen cumhurbaşkanlarının mal varlıklarının yayın yoluyla da açıklanması kanuni bir zorunluluk.
Erdoğan’ın bundan önceki mal varlığı 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra açıklanmış.
Aralarında 46 ay olan iki mal varlığı beyanı arasında çok şaşırtıcı değişimler var.
Erdoğan’ın son mal varlığı bildirimine göre Kısıklı’da 4 milyon lira değerinde bir ev, Rize Güneysu’da 10 bin liralık bir arsa, 234 bin lira değerinde 2011 model A8 tipi Audi marka otomobil ile üç bankada toplam 6 milyon 142 bir 761 lira mevduat hesabı var.
2014’te verilen mal beyanında bankalardaki nakit parası 4 milyon 404 bin 191 lirası olduğu görülüyordu. Ayrıca 200 bin Amerikan Dolar’ı olduğunu da beyan etmişti Erdoğan. Yeni mal varlığında Türk Lirası artarken döviz cinsi hesabının hiç kalmadığı anlaşılıyor.
Eski mal varlığında oğlu Bilal Erdoğan’dan 500 bin lira alacağı gözüken Erdoğan’ın bu kez Kasımpaşa’dan arkadaşı Mehmet Gür’e 2 milyon lira borçlu olduğu vurgulanıyor.
Hepsini anladım anlamasına da bu borç kafama çok takıldı.
Bir cumhurbaşkanının çok yakın bile olsa bir şahsa 2 milyon lira gibi servet sayılabilecek miktarda borcu olması çok garip.
İnsanın aklına ister istemez bazı sorular geliyor.
1- 2 milyon lira ne amaçla hangi tarihte alınmıştır?
2- 2 milyon lira borç verebilen biri ne iş yapmaktadır?
3- Beyan edilen bu borç için elde bir belge var mıdır?
4- 2 milyon olarak belirtilen borç alınan paranın tamamı mıdır, yoksa bir kısmı ödendikten sonra kalan miktar mıdır?
5- Borç için bir ödeme planı var mıdır, eğer ödeme varsa hangi aralıklarla ve hangi miktarlarda ödenmektedir?
6- Aylık maaşı 50 bin lira olan bir kişi neden bir banka yerine şahıstan borç almayı tercih eder?
7- Borç veren kişinin devletle yapılmış, yapılmakta olan bir işi var mıdır?
Burada en çarpıcı olan, 2 milyon lira borcun Erdoğan tarafından cumhurbaşkanı olduktan sonra alınmış olmasıdır.
Erdoğan hangi konuda ve neden sıkışmıştır ki 2 milyon lira borç alacak duruma gelmiştir?
Üstelik Erdoğan’ın bankalardaki nakit varlığı alınan borcun 3 katıdır.
Böylesi bir maddi varlığı olan bir kişinin şahıs borcuna yönelmesi çok dikkat çekicidir.
Burada kafama takılan bir nokta daha var.
O da şu; mal varlığı resmi kişilerce saptanmıyor. Makam sahibi kişilerin beyanı esas alınıyor.
Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden bir kişi maaşıyla orantılı olmayan bir mal varlığı sunuyor devletin resmi kurumlarına.
Acaba “50 bin lira maaşla bu kadar kısa sürede 6 milyon liralık gelire tamamı ödenmiş 4 milyon liralık eve nasıl sahip oldunuz?” diye sorulsa cevap mantıklı olarak verilecek midir?
Çünkü örneğin Kısıklı’daki ev 2014’teki mal varlığında görünmüyor. Demek ki bu eve seçildikten sonra sahip olmuş. Mevduattaki hesap da artmış, 4 milyonluk ev de alınmış.
Ama bana göre daha önemlisi var; herkesin dikkatini çekeceği bilinerek bir mal varlığına “2 milyon lira gibi bir servet niteliğindeki” kişisel borç neden yazılır?
Erdoğan 2 milyon lira borç aldığını yazmak zorunda değil. Ama bunu yazıyorsa muhtemelen şu anda bilmediğimiz bir şeye karşı tedbir amaçlı olmalı.
Öyle değil mi?

Bİ SORALIM BAKALIM

Muharrem İnce, CHP kaybettiği için kaybetmiş sayılıyor galiba


CHP’de sular durulmayacak bir süre.
Ne kadar?
Herhalde bir 15 gün kadar daha sürer bu kargaşa.
Çünkü eğer şu anda kurultay toplanması için İnce’nin adamları imza topluyorsa bunun 15 gün içinde bitmesi gerek.
Yani 15 günde ya imzalar yeterli sayıya ulaşacak ve kurultay toplanacak ya da imzalar yetmeyecek ve kurultay da olmayacak.
İnce’yi destekleyenler “Partisinden yüzde 8 daha fazla oy alan Muharrem İnce başkan olmalı, Kemal Kılıçdaroğlu gitmelidir” diyor.
İnce de “Yenilen çekilir” diyor.
Laf güzel de, yenilenlerden biri de Muharrem İnce değil mi?
CHP kaybetti de İnce kazandı mı?
Birinci Dünya Savaşı’nın parçalarından biri olan Çanakkale Savaşı’nı hatırlatarak “Bu savaşta Osmanlı kazandı ama Almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık” dememiz gibi bir şey bu.
CHP yenildi ama İnce de yenildi aslında. Rakibi ile arasındaki fark 22 puan.
Ama neymiş CHP’den fazla oy almış.
Onun hesabı ortada, herkes CHP’nin neden yüzde 22’de kaldığını İnce’nin neden yüzde 30 aldığını biliyor.
CHP’li seçmenin (Tahminen) yüzde 2’si barajı geçsin ve AKP’ye avantadan 70 milletvekili kazandırmasın diye HDP’ye, yüzde 2’si de İYİ Parti’ye oy verdi.
Ama cumhurbaşkanlığı için doğal olarak partisinin adayını tercih etti.
CHP’nin son seçimde aldığı oy yüzde 26.
Diğer yüzde 4 ise HDP ve İYİ Parti seçmeninden geldi. Meclis için kendi partilerini tercih ettiler ama cumhurbaşkanlığı için “ilk turda seçilsin, seçilemezse de ikinci tur için moral olsun” diye İnce’ye verdiler.
“Kılıçdaroğlu’na yüzde 8 fark attım” şamatası doğru değil yani.

İRONİ

Ona bakarsanız AKP Başkanı daha başarısız çıktı


Seçim analizleri yapılırken hep CHP’nin aldığı oy konuşuluyor.
Daha önce yüzde 26 oy alan CHP bu seçimde yüzde 22’ye düşmüş, oysa partinin adayı yüzde 30’a çıkmış bu durumda genel başkan yerini yüzde 30 alana devretmeliymiş.
CHP’de bana göre de artık yönetimin değişmesi gerekiyor ama yöntemi ve mantığı bu olamaz.
Bu mantıkla genel başkan değiştirilirse CHP’nin bundan sonraki seçimlerde çok daha başarısız olacağını söylemek falcılık olmaz.
Ancak bu konuda ben başka bir yöne dikkat çekmek istiyorum.
CHP’nin oyu son seçime göre yüzde 4 düşmüş de AKP’nin oyu artmış mı?
Hayır, AKP oylarında daha büyük düşme var.
Son seçimde yüzde 49.5 alan AKP 24 Haziran’da yüzde 41.8’e inmiş. Yani 8 puana yakın bir düşüş var.
Peki, neden kimse bunun suçunu genel başkanda aramıyor?
O genel başkan cumhurbaşkanlığı seçiminde ise yüzde 52 oy almış.
Bu başarı ! nedeniyle Erdoğan’ın genel başkan olarak başarısızlığı sorgulanmıyor.
Ama gelin asıl gerçeğe bir daha bakalım; AKP’nin genel başkanı Ahmet Davutoğlu iken parti yüzde 49.5 alırken, genel başkanlık tekrar Erdoğan’a geçince bu oran yüzde 41.8’e düşmüş.
Eğer MHP aday göstermiş olsaydı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı oyu da 41.8’de kalacaktı.
Çünkü rakamlardan görülüyor ki Erdoğan’ın eksiği MHP’nin oylarıyla tamamlanmış.
Bu durumda Erdoğan parti başkanı olarak partisinin oylarını artırma konusunda da cumhurbaşkanı olarak milletten oy alma konusunda da başarısız.
Ama diyeceksiniz ki “yahu kardeşim ne diyorsun, öyle ya da böyle o artık tek adam oldu, ne konuşuyorsun.” Bunda da haklısınız orası da başka.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Aradan geçmiş 15 gün beyefendi açıklama yapıyor


Seçim gününün unutulmayan görüntülerinden biri Muharrem İnce’nin sayıma geçileceği sırada Yüksek Seçim Kurulu önünde yaptığı açıklamaydı.
Açıklama anında elbette hiç kimsenin dikkatini çekmemişti ama gece alınan korkunç sonuçtan sonra öfkeler yükselince o görüntü de ister istemez mercek altına alındı.
O görüntüde Muharrem İnce’nin yanında biri duruyor. Eğilip kulağına bir şeyler söylüyor. İnce’nin suratı değişiyor. Söylenen sözlerden “Erdoğan, telefon, aradı” kelimeleri duyuluyor ama cümleler tam anlaşılmıyor.
İster istemez kuşkular artıyor. Ama nedense o kişinin kim olduğu anlaşılamıyor bir türlü.
Ne CHP’liler ne de Ankara’da gazeteciyim diye gezenler “Kim bu adam?” diye sormuyor.
5 gün sonra biri lütfedip yazıyor, “Bu kişi CHP’nin YSK’daki temsilcisi” diyor adını da veriyor.
Ama o adam nedense söylentilere cevap vermiyor.
15’inci gün lütfedip ortaya çıkıyor ve açıklama yapıyor.
Diyor ki; “Orada, Sayın İnce’ye örneğin, Tekirdağ’daki bir usulsüzlük olayını anlatırken ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi’, ‘Recep Tayyip Erdoğan’, ‘oy pusulaları’ sözcükleri de geçti. Tekirdağ’daki oy pusulasını anlatıp, henüz karar verilmediğini de belirttim.”
Buymuş yani.
Hepimiz salağız, hepimiz sersemiz ya bu saçmalığı yedik?
Bu kadar basit bir şeyi açıklamak için bir adam niye 15 gün bekler ki?
Sonuç şu, dedikoduların önemli bir bölümü doğru. O gece birileri Muharrem İnce’yi bir güzel haşlayıp, “otur oturduğun yerde” dedi. O da ortalıktan kayboldu.
Şimdi de Erdoğan’ın dün söylediği gibi “partinin başına geçmesi” isteniyor. O da bunun telaşında.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

YSK “Erdoğan kaçıncı cumhurbaşkanı?” bilemedi bir türlü


Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Yüksek Seçim Kurulu’nun yaptığı resmi açıklamadan “Erdoğan 13’üncü cumhurbaşkanı” ifadesi çıkarılmış.
Nedeni sorulduğunda tuhaf bir açıklama geldi.
Konu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sorulmuş. Başkanlık da “13 rakamına cumhurbaşkanlığı görevi yapan kişi sayısının hesabından veya cumhurbaşkanı seçim sayısı hesabından ulaşılamadığı, bu nedenle 13 rakamıyla ilgili tereddütler hasıl olduğunu” bildirmiş, bunun üzerine 13’üncü cumhurbaşkanı ifadesinin kullanılmasından vazgeçilmiş.
Kafanız karıştı değil mi?
Karışmasın. Erdoğan zaten 13’üncü cumhurbaşkanı değil, 12’nci cumhurbaşkanı.
Önce şu listeyi inceleyin;
Kim ne kadar cumhurbaşkanı oldu?
Mustafa Kemal Atatürk  4, İsmet İnönü 4, Celal Bayar 3, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan birer dönem.
Bu durumda isim olarak bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti’nde şu ana kadar 12 kişi Cumhurbaşkanlığı makamında oturdu.
Ama görev yapılan dönem olarak bakılırsa son seçime kadar 21 kez cumhurbaşkanı seçimi yapılmış. Dönem baz alınırsa Erdoğan 22’nci cumhurbaşkanı oluyor.
Demek ki zaten Erdoğan için 13’üncü cumhurbaşkanı denmesi absürt bir şey.
Ya kişi olarak kabul edip 12’nci demeye devam edeceksiniz ya da döneme göre 22’nci cumhurbaşkanı diyeceksiniz.

sozcu-banner-1