Suç örgütü liderleri yaptıkları faaliyetler, yasadışı para transferleri veya işledikleri cinayetler ya da yasadışı işlemler sonucunda yapılan soruşturmalarda ortaya çıkar.
Ancak...
Uluslararası bir suç şebekesi uykusuzluk nedeniyle ortaya çıktı. Evet, uykusuzluk sonucunda ortaya çıkan uluslararası kara para örgütü!
Meraklanmayın; anlatacağım.
Mayıs 2020’de yağmurlu havada bir araç Hollanda’dan A61 otoyolundan aşağı Ren’deki Nettetal yakınındaki Kaldenkirchen istikametinden Almanya’ya doğru seyahat ediyordu. Direksiyonda Manfred T. yanında ise Khaled A. vardı. Almanya’ya Venlo kapısından giriş yapan otomobil sürücüsü yorgunluktan kısa süreli uyuyakaldı. Sürücü aracın kontrolünü kaybetti ve yol kenarına yuvarlandı.
Araç içerisinde bulunan Manfred T. ve Khaled A. yara almadan sersemlemiş halde araçtan çıktı. Kazanın şokunu üzerlerinden attıktan sonra polislerin kaza alanına geleceğini biliyorlardı.
Herhangi bir izi örtbas etmek için kaza geçiren arabanın plakalarını söktüler. Torpido gözünde bulunan bazı belgeleri aldılar, koltuğun altında bulunan içi para dolu çantaları da yanlarına alarak kaza alanından uzaklaşmaya çalıştılar.
Kaza alanına gelen polis kazazedeleri aradı, ancak bulamadı. Bunun üzerine durumdan şüphelenen polis, kaza yapan kişiler için geniş çaplı arama başlattı. Çevredeki kamera görüntüleri inceleyen ve tanıkları da dinleyen polis, zanlıları teşhis etti. Yakınlardaki bir köyün benzin istasyonunda iki şüpheliyi yakaladı.
Polis zanlıların üzerinde yaptığı aramada ise şoke oldu.
Adeta tek başına “banka”
Ellerindeki çantadan, ceplerinden, her yerlerinden para fışkırıyordu. Polisler tabii ki durumdan şüphelendiler. Paranın nereden geldiğini sordular. Çantada 286 bin Euro değerinde nakit para bulunuyordu. Polisler kişilerle iletişim kurabilmek için hem Almanca hem İngilizce sorular sordular. Ancak Khaled A. sorulan soruları anlamıyor ya da anlamak istemiyordu.
Polis zanlıları sorgulamak için karakola götürdü.
Durum aynı gün Mönchengladbach savcılığına bildirildi. Gözaltına alınan Khaled A. hakkında zaten bir yıl önce kara para aklama suçundan sabıka kaydı olduğu ortaya çıktı. Savcı da mevcut durumdan şüphelendi ve soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında zanlıların telefonuna el konuldu. Soruşturmada Khaled A.’nın bir işi olmamasına rağmen, ING DiBa, Kreissparkasse Heinsberg ve Volksbank Mönchengladbach da dahil olmak üzere dokuz banka hesabı olduğu ortaya çıktı.
Para hareketlerini ve hesapları kontrol eden savcılık, konunun kara para aklama ve daha fazlası olduğu kanaatine vardı.
Kısa bir araştırmadan sonra Khaled A.’nın tek başına adeta “banka” olduğu ortaya çıktı. Yani otoyoldaki kaza şüpheli bir mafya babasını ele verdi. Yapılan sorgularda Khaled A.’nın deneyimli araştırmacıları bile şaşırtan bir suç şebekesinin başı olduğu anlaşıldı. Onlara göre Khaled A., Havala bankacılığı olarak bilinen gölge ekonominin beyniydi. Khaled A. kendisine “Kral” diyor, yandaşları ise ona “Şeyh” diyordu. Suriyeli Khaled A.’nın Almanya’dan yasadışı para transferi için küresel bir ağ organize ettiği söyleniyordu. Davası, haydut çeteleriyle dolu karanlık bir dünyaya açılıyordu.
Zaten hikaye de burada başladı.
Tantan: Kirli ve kimliksiz sermayede herkes ortak
Evet...
Gazeteci dostum Murat Ağırel’in son kitabı “Havala (Kırmızı Kedi Yayınevi)’dan aktardım size. “Uykusuzluk nedeniyle ortaya çıkan suç örgütü” gerçeğini, Khaled’in hikayesini ve Türkiye’ye uzanan yolculuğunu sayfalar ilerledikçe görüyorsunuz.
Sorun sistemde.
Kara para...
Kaynağı suç olan ve yasa dışı yollardan elde edilen her türlü aktif değer kara para olarak tanımlanıyor. Kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, fuhuş, yasa dışı silah transferi, yolsuzluk, vergi kaçırma vb... aktif değerin çeşitli yöntemlerle yasalaştırılması kara paranın aklanması olarak tarif edilmekte. Çarpıcı değerlendirmeyse şu: Kara paranın aklama aşamaları kirli bir çamaşırın yıkanmasına benzetiliyor. Birinci aşamada çamaşır makineye yerleştiriliyor, ikinci aşamada yıkanarak ayrıştırılıyor ve üçüncü aşamada makineden çıkarılıyor.
Bu konuyla ilgili en çok kafayı yoran isim İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan. 1999-2001 arasında sayısız operasyonlara imza attı.
O durumu şöyle özetlemişti:
“...18 Nisan 1999’daki seçimlerinin ardından DSP lideri Bülent Ecevit’in başkanlığında MHP ve ANAP’la birlikte kurulan koalisyon hükümeti, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nu (4422 Sayılı Kanun) çıkardı. Kanun, 30 Temmuz 1999’da yürürlüğe girdi. Türkiye’de kirli ve kimliksiz sermayenin ve siyasi yapının ortadan kalkması için yapmak istediğimiz en büyük projelerden birisi Hazine Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün denetlenmesiydi. Bugüne kadar bu kurum hiç denetlenmemiş. Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit’ten onay almıştık bu kurumun denetlenmesi için. Çünkü bugüne kadar yurtdışından hazine garantili özel ve kamu bütün bağlantılar, finans aktarımı, ekonomik aktarım ve bu milletin karşılıksız ödediği, ne olduğu belli olmayan bütün projeler araştırılacaktı. Batı mali sistemine göre bütün komisyonlar ve dünyadaki bütün bankalardan gelen aktarımlar kayıt altında olduğu için kaybolan bütün dosyalar, şişirilmiş dosyalar ortaya çıkacak, milletin hakkı ortaya çıkacaktı. Gasp edilen haklar ortaya çıkacaktı. Gasp eden aktörler ortaya çıkacaktı. Kamu çalışanı, bürokrat, siyasetçi, işadamı herkes ortaya çıkacaktı. Biz uygulama aşamasında engellendik. Ayağa kalktı herkes. Burada siyasetçi yok. Burada herkes ortaktı.”
Kritik cümle: Herkes ortak!