2020 sonuna kadar karbon salımı sıfır, 2025’e kadar da tüm ürünlerİ yapay zeka patentlİ olacak
Yılbaşından beri finansal piyasalardan 11 milyar dolar çıktı...
Öncelikleri parayı güvenli bir limana park etmek olan fon yatırımcılarının, “Otomobil satılmıyorsa; test cihazı üretirim” diyecek halleri yok!
1910 yılında Sirkeci’de temsilcilik verdiği bir oto yedek parça dükkanıyla Türkiye pazarına giren Alman Bosch Grubu bunu diyor.
Genç nüfusu, tüketim potansiyeli, sanayi birikimiyle Avrupa’nın üretim üssü olur muyuz?
İleri teknolojisini Türkiye’ye transfer eden firmalar için bu mümkün görünüyor.
★★★
Video konferansla bir araya geldiğimiz Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young, yaklaşık bir saatlik konuşmasında “Türkiye’ye güveniyoruz” cümlesini üstüne basa basa, en az 3 kez tekrarlıyor.
Son 3 yılda Türkiye’ye yaptıkları toplam 3.2 milyar TL’lik yatırımın 1.5 milyar TL’si geçen yıl gerçekleşti. 2020’de yüzde 17’lik büyüme hedeflerini, tek haneye indirmelerine karşılık, yatırım programları aynen devam ediyor. Bursa’daki fabrikada 500 milyon TL ilave yatırımla “yeni nesil yüksek basınçlı benzin enjeksiyon sistemi pompası” üretecekler.
Young, “Çok tasarruflu, sürüş konforu verecek ve karbon salınımı çok düşük olacak. Küçük bir devrim diyebiliriz” diyor. Bosch Türkiye, bu yatırımla bir otomobilin beyni hariç, tüm elektronik parçalarını üretir hale geliyor.
Toplam yatırım tutarı 1.2 milyar TL’ye ulaşan yeni nesil pompa üretim kararı 2018 yılında alınmıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Proje Bazlı Teşvik Sistemi” kapsamına alınan bu tesis hakkında, “Cari açığın azaltılmasına 230 milyon dolar katkı sağlayacak” demişti.
★★★
Dünyada kökten değişliklere yol açacak değişim üretimden/sanayiden geliyor.
Bosch Grubu iklim eylemine ara vermiyor. 2020 yılı sonu itibarıyla dünyadaki tüm tesislerinde “karbon nötr taahhüdü” gerçekleşiyor!
2022 yılında, önce ağır vasıtalarda kullanılmak üzere geliştirilen hidrojen yakıtına geçiş yapıyor. Young, “En erken karbon nötr taahhüt eden sanayi grubuyuz. AB ülkeleri 2050 yılını hedefliyor. Hidrojen yakıtı yatırımında dünyada öncüyüz. 2030 yılında elektrikli araçların yüzde 20’si hidrojenli olacak. Araçlarda İsveçli yakıt hücresi kümeleri üreticisi PowerCell, kamyonda ABD’li Nikola Truck ve binalarda İngiliz firması Ceres Power ile işbirliği yapıyoruz” diyor.
★★★
Akaryakıt istasyonlarında 3 dakikada deposunu hidrojen yakıtı ile dolduran bir araç, 700 kilometre yol yapabilecek. Üstelik karbon salımı hiç olmayacak. Türkiye’nin yerli otomobili TOGG’un elektrikli motor için Bosch, bataryası için de Çin ağırlıklı 6 firma ile görüşüldüğü açıklanmıştı.
Young’a “İlerleme var mı” diye soruyorum, “Görüşmelerimiz sürüyor” demekle yetiniyor. Bosch, Rextroth tarafından projelendirilen otonom yüz koruyucu maske üretim hattını Almanya, Meksika ve Hindistan ile birlikte Bursa’daki fabrika da üretecek. Bosch Grubu’nun 400 bin çalışanı bu maskeleri kullanacak.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası da (MESS) bu maske üretim bandından 3 adet sipariş etmiş. Üye işyerlerine dağıtacak.
Bosch Grubu, Covid-19 dahil 10 ayrı virüse tanı koyan hızlı test cihazı üretti.
Bulunduğu yerde test yapan cihazın yüzde 95 oranında doğru sonuç verdiği iddia ediliyor. Tanı süresini 2.5 saatten 45 dakikaya indirmeye çalışıyorlar.
Henüz satış izinleri tamamlanmamış.
★★★
Young, 2025’e kadar tüm ürünlerinin ya yapay zekaya sahip, ya da yapay zeka ile tasarlanmış olacağını söylüyor. Fabrikalarında kullandıkları akıllı eldivenlerden örnek veriyor. Bursa’daki Ar-Ge merkezinde takip edilen 6 yapay zeka projesinden 2’si tamamlanmış.
★★★
Bosch Türkiye’nin “17 Mart” sonrası yol haritasını anlatıyor:
“İhracatın yüzde 90’nını Avrupa’ya yapıyorduk. Avrupa durunca ihracatın 4’te 3’ünü Uzak Doğu ve ABD’ye kaydırdık. Çift vardiya çalıştık.”
2019 yılında yüzde 11 büyümeyle 21.5 milyar TL’ye çıkan cironun, 14 milyar TL’si ihracattan geldi. 16 bin 700 çalışanın 636’sı, 215 milyon TL yatırım yapılan Ar-Ge bölümünde istihdam ediliyor.
“Milli ve yerli sanayimizin”, endüstri 4.0’a mesafesini ya da makalesi bile olmayan rektörlerin atandığı üniversitelerimizin bilim üretme kapasitesini tartışalım mı?