Covid-19 salgını biyoçeşitliliğin önemini gösterdi
Ekosisteme yapılan küçük bir müdahale dünyadaki düzeni değiştiriyor. İnsanın sorumsuz tüketim davranışları, tarımsal üretimde kimyasalların kontrolsüz kullanılması büyük kayıplara neden oluyor.
COVID-19 salgını, doğadaki biyoçeşitliliğe dokunulmaması, ekosistemdeki mükemmel döngünün bozulmaması gerektiğini, doğanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Biyoçeşitliliğin, ekosisteme küçük bir müdahalenin dünyadaki her şeyi nasıl değiştirebildiği, bundan en çok ve olumsuz etkilenenin de insan olduğu kanıtlandı.
Geçen mart ayında Sürdürülebilir Yaşam Derneği (SUYADER) ve Toros Üniversitesi’nin çevrimiçi olarak düzenlenen 2. Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Kongresi’nde bilim insanları gezegenin yok olma riski ile karşı karşıya olduğunu ısrarla vurguladı. Bireylerin refahı için insanlığın ve doğanın refahını sağlamanın ön koşul olduğunu dile getirdi.
Biyoçeşitliliğin arttırılması için koruma alanlarını çoğaltacak, restorasyon, doğa koruma ve planlama alanlarına yatırım yapacak, sürdürülebilir tarım aktivitelerine ve tarım ticaretini teşvik edecek ve hayvansal besin tüketimini kademeli olarak azaltacak politikalara ve teşviklere ihtiyaç olduğuna dikkat çekildi.
HIZLI VE BÜYÜK KAYIPLAR
Biyoçeşitlilik ile ilgili sorunlara dikkat çekmek amacıyla Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin kabul edildiği gün olan 22 Mayıs, Birleşmiş Milletlerce “Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü” olarak kutlanıyor.
Bilim insanlarına göre insanın sorumsuz tüketim davranışları, tarımsal üretim sistemlerinde kimyasalların daha fazla ve kontrolsüz kullanılması, inşaat, taş ocakçılığı, orman, okyanus, nehir, göl ve toprakların aşırı sömürüsü, yabancı türlerin istilaları, kirlilik yüzünden yaşadığımız dünyada biyolojik çeşitlilikte hızlı ve büyük kayıplar yaşanıyor. Bu durum insan hayatı üzerinde olumsuz etkiler yapıyor. Gezegenimizin yok olma süreci hızlanıyor. İnsanlar için yaşamsal öneme sahip olan su hızlı nüfus artışı, kirlenme ve yanlış kullanım baskısı altında hızla tükeniyor. Gıda, su, beslenme, eşitsizlik gibi toplumsal krizler çoğalıyor, yaşamın bir parçası haline geliyor. Covid-19 gibi salgınlarla birlikte bu tür krizlerin görünmeyen boyutları su yüzüne çıktı. Doğal yaşam zincirine müdahale edilmeden, dünyadaki her türün kendi ekosisteminde yaşaması için, biyoçeşitliliğin korunma bilincinin oluşması gerekiyor.