Evliliğimin temeli dostluk
Irmak Ünal, Korhan Günay’ın yönettiği, 18 ülkeden festival daveti alan kısa film ‘Kapan’ ve hayat hakkında konuştu. Çekimleri altı gün süren filmde Hatice Aslan ve Irmak Ünal anne-kızı canlandırıyor. Bu film projesi için çöp eve giren ve farelerin cirit attığı bir evde oyunculuk sergileyen Irmak Ünal’la hayat ve oyunculuk üzerine konuştuk.
Irmak Ünal, Korhan Günay’ın yönettiği, 18 ülkeden festival daveti alan kısa film ‘Kapan’ ve hayat hakkında konuştu. Çekimleri altı gün süren filmde Hatice Aslan ve Irmak Ünal anne-kızı canlandırıyor. Bu film projesi için çöp eve giren ve farelerin cirit attığı bir evde oyunculuk sergileyen Irmak Ünal’la hayat ve oyunculuk üzerine konuştuk.
- ‘Kapan’ adlı kısa filmde rol aldın. Bu teklifi kabul etmendeki en büyük etken neydi?
Ben her şeyden önce bir oyuncuyum ve kısa filmleri çok değerli buluyorum. İyi bir kısa film çekmenin zorluklarını ve büyüsünü öğrencilik yıllarımdan beri biliyorum. Bu yüzden iyi bir kısa film senaryosu bana ulaştığı zaman büyük heyecan duyuyorum. Senaryonun güçlü olması ve oyuncu olarak kendimi güvenle teslim edebileceğim bir yazar ve yönetmenin varlığı bu teklifi kabul etmeme neden oldu.
- Birlikte rol aldığın Hatice Aslan’ı bize nasıl anlatırsın?
Hatice Aslan çalışma şansı bulduğum en profesyonel ve işine değer veren insanlardan biri.
- ‘Kapan’ filminde canlandırdığın karakterin seni en çok etkileyen tarafı ne oldu?
Ayşe’nin tüm zavallılığı, bahtsızlığı ve umutsuzluğu içinde, hayatın çirkinliğinden kurtulma arzusunda oluşu beni çok etkiledi. O bana güçlü ama büyüyememiş bir kız çocuğunun sinyallerini verdi.
- Filme gerçeklik duygusunu daha fazla katmak adına bir çöp evde altı gün geçirdiğinizi öğrendik. Biraz bundan bahseder misiniz?
Çalışma mekanımız olan Balat’taki o eve ilk gittiğimizde orası tertemizdi. Hatice Hanım’la; “Burada ne güzel yaşanır” demiştik. Ta ki film çekmek için içine girdiğimiz güne kadar. Ev o kadar başarılı bir değişim geçirmişti ki, bir daha adımımızı atmak istemedigimiz bir yer haline dönüştürülmüştü. Farelerin cirit attığı evden güzel bir sanat eseri çıkarmaya çalıştık.
Evliliğini şova dönüştüren bir yapım yok
- Aynaya baktığında nasıl bir Irmak görüyorsun?
Benim kalıplara girmek, beklentileri cevaplamak gibi bir kaygım hiç olmadı. Şimdi de her zamankinden daha özgür, hayata bağlı ve çoşku doluyum. Hayatımı Kayla ve Vadi ile paylaşıyorum.
- Eşinle aranda bir sorun olduğu konuşuluyor. Buna ne diyeceksin?
Evlilik bir macera. Ben sanırım bu macerayı çok fazla çevremle paylaşmadığım için insanlar olumsuz bir kanıya kapıldılar. Ben evlilik hayatını her şeyin önünde tutan, evliliğini göz önünde yaşayan ya da bunu şova dönüştüren bir yapıya sahip değilim. Çünkü öncelikle bu benim hayatım. İyi giden ve temeli dostluğa dayanan bir evliliğim var.
- Evlilik hayatında neleri değiştirdi?
Hiçbir şeyi. Evlilik eskisi gibi hayat değişimine sebep olan bir kurum değil bence. Eşim Emre 2007’den beri hayatımda. Aslında bizim ilişkimizdeki en büyük değişim dünyaya gelen çocuklarımız.
Anne olmak değişimin ta kendisi
- Annelik sana neler kattı?
Anne olmak değişimin ta kendisi; kabuk değiştirmek gibi. Artık kendini daha çok seven ve hayat bir mucizeymiş gibi düşünen biriyim. Ben anaç biriyim. Çocuklarını seçimlerinde özgür bırakan ancak güvenli sınırlar olduğunu anlatan bir anneyim. Onları saygı ve sevgi hakimiyetinin en önemlisi olduğunun bilincinde yetiştirmeye çalışıyorum. Seçimlerinde daima özgürler.
Şükürler olsun ki özgür bir dünyada yaşıyoruz ve sosyal medyada herkes dilediği kişiyi takip edebiliyor. Fakat bir insanın size dünyasını açtığı bir fotoğrafın altına negatif bir yorum yazılması durumunu hiç anlamıyorum. İşte tam da bu yüzden sadece güzel yorumları okuyorum.
Atatürk sevgisi bize küçük yaşlarda aşılandı
- Atatürk ve Cumhuriyet sana ne çağrıştırıyor?
Aslına bakarsan ne kadar şanslı olduğumu. Ben çok farklı bir dönemde yaşadım çocukluğumu ve şimdi görüyorum ne şanslıymışım. Atatürk sevgisi, saygısı ve onun değeri bize çok küçük yaşlarda aşılandı. Bu yüzden büyürken onunla ilgili okuduk, daha çok öğrendik, merak ettik. Böyle bir lidere sahip olmanın ne denli özel ve değerli bir ayrıcalık olduğunun bilincinde büyüdük. Atatürk ve Cumhuriyet bana güzel ülkemi çağrıştırıyor. Olmazsa olmazlarımızı, özgürlüğü ve huzuru çağrıştırıyor. Çocuklarımı da aynen annem ve babamın beni yetiştirdiği gibi yetiştiriyorum yani Atatürk’ün izinde.
Mini anket
- En büyük korkun: Sevgisizlik ve toleranssızlık
- En büyük tutkun: Yaşamak
- Hakkında bilinen en büyük yanlış: Soğuk bir duruşum olduğu
- Hayat mottosu: “Yaşa ve yaşat” bir de “Ben kendime ait bir deneyimim, ben bana ait bir sanat eseriyim.”
- En sevdiği yönetmen: Robert Zemeckis, Baz Luhrman, Steven Soderbergh, Danny Boyle