17-25 Aralık soruşturması kapsamında tutuklanan emniyet mensupları hakkında tahliye kararı veren hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in tutuklanması, “MİT TIR’ları” olarak bilinen soruşturmada görev alan cumhuriyet savcılarının tutuklanması ve bunların yargılanmasına izin verilmesi, yargının hükümetin baskısı altında olduğu yorumlarını güçlendiriyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararları da bu yüzden sıkça tartışılıyor.
Açığa alma, yargılama izni verme HSYK 2. Dairesi’nin görev alanına giriyor. Bu dairenin başında 8 yıl hakimlik, 22 yıldır da müfettişlik görevinde bulunan, sosyal demokrat kimliğiyle tanınan Mehmet Yılmaz bulunuyor. Yargıda olanları Yılmaz’a sordum, şunları anlattı:


İKİ HAKİMİN TUTUKLANMASI
“Hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer‘in ‘tahliye kararı verdikleri’ için tutuklandığı sanılıyor. Hakimler dosyadaki deliller ve bilgilere göre kanaat oluştururlar. Aksi halde delile bakmadan hüküm verme gibi bir netice ortaya çıkar ki bu da ilkel çağlarda yapılan yargısız infazlara benzer. Söz konusu hakimlerin olayın başlangıcından itibaren yetkili olup olmadıkları, verdikleri kararın hukuki niteliği tartışmalı ama en önemli husus dosya incelemeden karar vermesidir. Dosyayı görmeden tahliye kararları verildi. Oysa, savcılık dosyaları kendilerine göndermediyse savcı hakkında tutanak düzenlemeleri gerekirdi. Savcı kusurluysa, onun hakkında işlem yapılırdı.
Kanunda, dosyanın hangi mahkemeye gideceği belli olmasına rağmen oraya gönderilmiyor. Hakim dosyayı görmeden, içinde ne olduğunu bilmeden karar veremez. Bu tür bir yaklaşımla görevin tarafsız yürütülemeyeceğine, yargının saygınlığına, güvenirliğine zarar vereceğini düşünerek hakimleri açığa aldık.


MİT TIR’LARI SORUŞTURMASI
Kamuoyunda ‘MİT TIR’ları’ olarak bilinen soruşturmada, savcılar ve hakim açığa alındı. Açığa alınma sebebi de yargı yetkisinin gerçek anlamda suç ve suçluyu ortaya çıkarma amacına yönelik olmayıp, farklı amaçlar içerdiğini dosya kapsamından tespit ettik. Yargının saygınlığı ve güvenirliğine zarar vereceği için görevden alındılar ve yargılama izni verdik. Tarsus Cumhuriyet Savcılığı’na dosya gönderildi, önümüzdeki hafta içinde iddianame düzenlenecek. Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi de son soruşturmanın açılmasına ya da açılmamasına karar verecek.


ŞİKAYET EDİLMEYEN YOK
Hakim ve savcılarla ilgili çok şikayet olur. Davayı kaybeden, hakimi, savcıyı şikayet eder. Şu anda 12 bin civarında şikayet dosyası var. Bu şikayetler, inceleme izniyle müfettiş veya muhakkike veriliyor. Bu inceleme sonucu HSYK 3. Dairesi soruşturma izni verirse, soruşturma raporu HSYK 2. Dairesi’ne geliyor. Nihai kararı 2. Daire veriyor. Son yıllarda gelişen anlayış şikayetleri bu noktaya getirdi. Şikayetlerin kimisi iyi niyetli ama çoğu da kötü niyetli. Hakimi, savcıyı huzursuz ederse kendi lehine sonuç alacağını düşünenler var.
Artık bunun önünün alınması gerekiyor. HSYK olarak isimsiz, imzasız hiçbir şikayet dilekçesinin soruşturulmaması düşüncesindeyiz. Yasamız henüz buna müsait değil ama yasanın bu hale getirilmesini amaçlıyoruz.


17-25 ARALIK SORUŞTURMASI
17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten Cumhuriyet Savcıları Celal Kara, Muammer Akkaş, Mehmet Yüzgeç, Hakim Süleyman Karaçöl meslekten ihraç edildi. Bunların gerekçesi de adalet ülküsü dışında başka amaçlarla soruşturma yürütmek, yasanın verdiği yetkilerin dışına çıkmak, yasanın verdiği yetkileri kötüye kullanmak. Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi son soruşturma açılması izni verdi. Bunlar Yargıtay’da yargılanacak. Savcı Zekeriya Öz ise 17 Aralık’la ilgili değil meslek etiğine aykırı davranışlarda bulunduğu için meslekten ihraç edildi.


YETER Kİ B PLANI OLMASIN
Karar veren hakimin yeter ki B planı olmasın. Adalet ülküsüyle karar veren hakimin her zaman yanındayız, arkasındayız. Yeter ki yargının tecellisi dışında amacı olmasın. Amaç adaleti gerçekleştirmek olsun. Yanlışlıklar, hatalar yine yargıdan döner.
Amacımız şu: Müslim, gayrimüslim, inanan, inanmayan, hangi yaşam biçimine sahip olursa olsun, herkesin adliyeye güvenle girmesini, huzur içinde ayrılmasını hedefliyoruz. 30 yıllık bir yargı mensubu olarak hakimlerin ferasetine, adaletine, tarafsızlığına güvenim tam. Tarafsız kalamayan, yetkilerini kötüye kullanan, adalet ülküsü dışında başka amaçlar taşıyan suç işleyen kim olursa olsun hukuk içinde karşılığını bulacaktır.”
Yargıya olan güven kaybolduğunda, güvenecek neyimiz kalacak? Yeni hükümetin öncelikli görevi de yargıya olan güvensizliği kaldırmak, haksızlığa uğradığına inanılan yargı ve güvenlik mensuplarına sahip çıkmaktır.