Türk Sağı “emperyalizm” kavramıyla 1960’larda tanıştı. Ki çok utangaç idi bu kavramı kullanma konusunda...

Son yıllarda ise kavram Erdoğan’ın dilinden düşmez oldu:

-Emperyalist düzene biz dur dedik...

-Emperyalizmin önünde secde etmeyiz...

-Ülkesini emperyalistlerin siyasi ve ekonomik sistemine teslim etmekten başka projesi olmayandan antiemperyalizm dersi almayız...

Bir hafta önce dedi ki:

-Biz ülkemizin çıkarlarından, milletimizin hedeflerinden taviz vermeyeceğimizi gösterdikçe, siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri her alanda ayağımıza takılan çelmelerle karşılaşıyoruz. Bizi korkutacaklarını, sindireceklerini, yıldıracaklarını, emperyalist emellerine razı edeceklerini sanıyorlar...

Bu dirençli sözlerden sonra ne oldu:

İsveç’in NATO üyeliğine “evet” dedi partisi.

Aynı örneği, Devlet Bahçeli için vermeye gerek var mı?

Aynı örneği, Özgür Özel için vermeye gerek var mı?

Sözde antiemperyalist olanları NATO/ABD hizaya getiriverdi!

Şehit Mehmetçikler için bile yan yana gelmeyenlerin, “NATOseverliği” insanın yüreğini yakıyor. Sahi, katillerin kim olduğunu sanıyorlar?

Keza: Filistin’i kim bombalıyor? Yemen’i kim bombalıyor? Suriye, Irak, Afganistan, Libya vd. kan gölüne kim dönüştürdü? Ukrayna-Rusya Savaşı’nı kim çıkarttı?  

Uzatmaya gerek yok, sır değil bunlar...

★★★

Yıl, 1916.

Lenin, İsviçre’de sürgündedir ve Zürih’te kütüphanede kafasındaki soru üzerinde çalışmaktadır:

-Daha birkaç yıl önce herkesler, savaşlar çağının geride kaldığına, insanlığı sakin ve mutlu bir geleceğin beklediğine gönülden inanırken, Birinci Dünya Savaşı neden çıktı?  

Lenin, savaşın ekonomi-politiğini araştırdı. Ve:

Çok çeşitli uluslararası olayların karmaşık dünyasında yön bulmak isteyenlere pusula görevi üslenecek kitap çıkardı:

-“Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizm.” (Türkçe çevirisi Cemal Süreya’ya aittir.)

Lenin’in kullandığı kaynakça muazzamdı; (106 Almanca, 23 Fransızca, 17 İngilizce, 2 Rusça dâhil) 148 kitap, bu dillerde yayınlanan 49 farklı süreli yayın ile 232 makaleden oluşuyordu. Alıntılar yaptığı isimler arasında Marks-Engels, Karl Kautsky, Rudolf Hilferding, John Hobson, Gerhart Schulze-Gavernitz, Hermann Levi, Otto Jeidels, Alfred Lansberg, Jacob Risser, Sigmund Schilder vd. vardı...

Marks gibi ağır üslubu nedeniyle Lenin’in eserleri zor okunur ama bu kitabı en kolay okunanı oldu. (Parus yayınevi editörü-tarihçi yazar M. N. Pokrovski’ın bunda katkısı çoktu.)

O dönem kitabın başlığında yer alan “emperyalizm” ve “kapitalizm” kavramlarının birleşimi çok kişiye alışılmadık geldi.

Lenin ufuk açtı; Birinci küresel katliamının hiç abartısız, eksiksiz, derin ve anlaşılır açıklamasını yaptı:

-Tekelci ekonomik sömürü/ nüfuz bilinmeden emperyalizm kavranamaz!

Daha da açarsam:

★★★

On bölümden oluşan kitabın özü şuydu:

-Sanayi ile bankacılık tekel mali sermayesi oluşturarak daha yüksek kâr elde edeceği dışarıya koşuyor...

- Sermaye ihracatı mal ihracatına göre baskın hale geliyor...

-Ve dirençle karşılaştığında silaha başvuruyor...

Yani, Birinci Dünya Savaşı hiç tesadüf değildi: Tekelleşen kapitalizm -yeni pazarlar veya hammaddeler ihtiyacı için- her seferinde politik, askeri genişlemeye ihtiyaç duyuyor ve bu da devletlerin saldırgan olmasına yol açıyordu...

Toparlarsam: Lenin bize diyor ki:

-Erdoğan, Bahçeli, Özel’in NATO/ABD’nin emperyalist savaş doktrinine boyun eğen siyasi işleviyle, aynı gün Hazine Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “reform” adı altında devletin iktisadi teşebbüslerinin küresel sermaye “hizmetine sunması” arasında fark yoktur! Türk parti liderleri lafta emperyalizme karşı mücadele verdiğini söylüyorsa da gerçekte küresel sermayeye boyun eğiyor...

Ölümün yüzüncü yılındaki Lenin’in tespitleri günümüzde geçerliliğini koruyor.