Yaratılıştan beri hep aynı sahnede Mete Gündoğan’dan Hokkabaz. Hokkabaz, insanoğlunun yaratılış sürecinden beri hep sahnede... Nasıl mı? Hatırlayın... Allah melekleri toplar ve yeryüzünde kara balçıktan bir halife yaratacağını bildirir. Bunun üzerine hepsi şaşırır. Çünkü melekler her an Allah’a şükür ve saygı içindedirler. Neden kara balçıktan bir halife söz konusudur? Üstelik Allah’ı temsil edecek olan halifeyi incelediklerinde onu hayli kusurlu ve eksiklerle dolu bulurlar. Hatta bu halifenin yeryüzünde Allah’ın halifeliğine yaraşır şekilde hareket edemeyeceğini, bozgunculuk yapacağını ve kan dökeceğini bile anlarlar. Bu şaşkınlıklarını Allah’ın huzurunda da ifade ederler. (Destek Yayınları) Kaybolmuş bir kadının hikâyesi Zehra İpşiroğlu’dan Hayal Satıcısı. Kitap içselleştirilmiş eril söylemlerin belirlediği benlik deformasyonunun içinde kaybolmuş bir kadının hikâyesi. Tek kişilik interaktif bir taşlama olarak kurduğu tiyatro oyunu, evde aile içi şiddetle ezilen Kadife ve kendi işlettiği fal kahvesinde Falcı Serpil olarak ikili yaşantı süren ve kim olduğunun sınırları karışan Kadife/Serpil’in hikâyesi bugünün Türkiye’sini de ortaya koyuyor. Hayal Satıcısı, evliliğindeki baskıdan kurtulmaya çabalayan bir kadının bulduğu çözümleri ve onun yaşam deneyimini mizahi bir dille, bir taşlama ve kara mizah örneği olarak karşımıza getiriyor. (Kırmızı Kedi Yayınları) Sıkıcı gelen alanı ilginç kılmış Cazim Gürbüz’den Atatürk Ekonomisi ve Beş Destan Adam. Yazarın, şairliğini de devreye sokarak Atatürk'ün ekonomik savaşımına katılan 'Ekonomik Türk Beşleri' diyebileceğimiz o beş ülkü devi hakkında yazdığı destanları da zevkle okuyacaksınız. Bir Sümer öyküsünde 'Tarih kaydeder, fakat destan güzelleştirir' der. Yazarın destanları da güzellemiş kitabını, bu güzellemeler ekonomi gibi kitlelere sıkıcı gelen bir alanı ilginç ve çekici kılmış. (Asya Şafak Yayınları) İnsana özgü aydınlanma Abdullah Rıza Ergüven’den Tanrılar Neyi Yarattı? Yazar olayların, olguların, dinsel saplantıların derinliğine inerek; yanlış algılamalara neden olan durumları belirlemekle kalmıyor; birçoklarına giz görünen ve tarihin en büyük aldatmaca, kandırmaca oyunlarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Ergüven, birçok yapıtında olduğu gibi, bu yapıtıyla da son üç dört bin yıldan beri insanlığı sürüleştiren köksüz boş inançların içyüzünü, yalın, belgesel, özlü bir anlatımla okuyucularına sunuyor. Neyin ne olduğunu bilmek isteyen insana özgü aydınlanmak! (Berfin Yayınları) Uzaya eğlenceli bir yolculuk Shelly Unwin’den 3-2-1 Fırlat. Uzayı keşfetmeye hazır mısınız? Astronot kıyafeti? Giyildi. Roketin kapısı? Kapatıldı. 5, 4, 3, 2, 1 Fırlat!.. Bu kitapla çocuklar güneş sistemindeki bütün gezegenleri tek tek dolaştıkları ve onlarla ilgili kısa bilgiler öğrendikleri eğlenceli bir yolculuğa çıkıyor. (Bilgi Yayınevi) Çocukluğunu şiir gibi anlatıyor Cem Karaer’den Hazlar ve Hatıralar. Sevinç Çokum: Anlatımınızdaki samimiyet herhâlde kişiliğinizden, kelimelerdeki renklilik ise edebiyatımızın bütün zenginliklerini özümsemiş bir usta şairin oğlu olmanızdan herhâlde. Mehmet Nuri Yardım: Cem Karaer popüler kültürün hâkim olduğu günümüzde sahici bir yazar, titiz bir insan. Muzaffer Uyguner: Şiir alıntıları yaparak şiirsellik de katmıştır; anlatımı da şiire yakındır. Ahmet Özdemir: Günümüz dili, akıcı anlatımı ile Cem Karaer’in Anlatamadıklarını bir çırpıda okuyoruz. İlhan Geçer: Onun sade, yapmacıksız, ama tatlı ve sıcak bir anlatımı var. Hüsrev Hatemi: Cem Karaer babasını, dayısını, Halide Nusret Zorlutuna’yı, İstanbul’u, çocukluğunu şiir gibi anlatıyor. Ayhan Hünalp: Cem’in kitabı bir çırpıda okunuyor. Mehmet Çınarlı: Konuşulan güzel Türkçemizi kullanan, zorlanmadan okunabilen bir yazar Cem Karaer. (Cinius Yayınları) İnsan hayatı Doğa’ya bağlı Erhan Altunay’dan Gizemlerle Dolu Salgınlar Tarihi. İnsanlık tarihinde çok büyük rol oynamış, hatta çoğu ülkenin kaderini bile değiştirmiş, tarihin akışını bir taraftan alıp başka bir tarafa yöneltmiştir. Kuşkusuz her salgının insan eliyle çıkartıldığını söylemek mümkün değil ama salgın sürecini kimlerin nasıl yönettiğine, bu süreçten kimlerin nasıl güçlenerek çıktığına bakmak çok ama çok önemli... Bu yüzden Corona virüsün de kimler tarafından ya da hangi yoldan çıktığından ziyade bu salgını kimlerin nasıl kullandığı üzerinde durmak daha akılcı bir seçim olur. Örneğin Batı dünyasını Ortaçağ boyunca kasıp kavuran veba salgını, Moğollar tarafından İtalya’ya bilinçli olarak bulaştırılmıştı. Veba hastalığı taşıyan cesetlerin mancınıklarla İtalya’ya fırlatılması, bir tür biyolojik silah kullanımıdır aslında. İnsan hayatı teknolojik gelişmelere değil, Doğa’ya ve Doğa’nın kanunlarına bağlıdır. (Destek Yayınları) Kazanan taraf olma ihtimali John Le Carre’den Casuslar Mücadelesi. Savaşın üstünden uzun zaman geçmiş, Şube şaşalı günlerini geride bırakmış, çoğunluk bürokratik mücadelelere dalmıştır. Batı Almanya sınırına yakın bir bölgede gizli bir füze üssü bulunduğu dedikodusu Şube’ye ulaşır. Bu, istihbarat dünyasında eski yerlerini almalarını sağlayabilecek bir şanstır. George Smiley ve Circus’la rekabetlerinde sonunda kazanan taraf olma ihtimalini yakalamışlardır. Eski ajanları Fred Leiser’ı Doğu Almanya’ya kısa bir eğitim ve savaş günlerinin haşmetli hatıralarıyla yolladıklarında, istihbarat dünyasının büyüleyici perdesi aralanacak, bambaşka bir karanlık tüm pisliğiyle ortaya serilecektir. (Kırmızı Kedi Yayınları) Kahramanlar kendi mucizelerini yaratıyor Evin Okçuoğlu’ndan Çilekli Masal Pastası. Kitap, Geleneksel masal biçimini bazı noktalarda değiştirerek, bazı noktalarda koruyarak kurgulanmış on masaldan oluşuyor. 8-10 yaş için hazırlanmış. Yazarın daha önceki çocuk öykü ve şiirlerinden sonra ilk masal çalışması… Masallarda kahramanlar kendi mucizelerini yaratıyorlar. Bu masallarda, canavarlar ya da periler yok… Sessizlik Ülkesi, Ağlayan Köyün Gelini, Ekoş ile Gedoş, Tarihi Olmayan Ülke, Olmalı Dede, Kahkaha Çiçekleri, Çilekli Masal Pastası, Çekirdek Dede, Yeni Dünya Devi, Tikito ve Dingido adlarını taşıyor. (Kora Çocuk) Korkutma politikaları Erol Sever’den Kitabı Mukaddes-İslam Kaynakları 3. Yazarımıza göre dinler oligarşik iktidarlar tarafından, cezalandırma ve korkutma politikalarıyla insanları yönetmek ve daha kolay sömürebilmek için ortaya konmuş araçlardır. Bu bağlamda kadınlar meta, ticaret ve savaşlar ise sömürünün birer sonucudur. Yazar, kitabında bu gerçeği tekrar tekrar sergiliyor ve dinler arasında bu konulara bakışın çok da farklı olmadığını ve birbirlerinden çokça etkilendiklerini karşılaştırmalı olarak ortaya koyuyor. Birbirini tamamlayan her üç kitabını da okumanızı öneririz. (Berfin Yayınları) En yeni, en muhteşem şeydi Michael Speechley’den Mutlaka Almalıyım Turuncu 430. Harvey’nin bir ton eşyası vardı ama hiçbir zaman daha fazlasına hayır demezdi. Turuncu 430 en yeni, en muhteşem şeydi. Harvey bunun ne işe yaradığından pek emin değildi ama mutlaka almalıydı! (Bilgi Yayınevi) Hayal gücünden etkileneceksiniz Ersin Ata’dan Sen Her Şeye Değersin. Başarılı bir yazar ile sonradan engelli olan paralimpik okçunun olağanüstü aşk hikâyesi... Bu romanda aşkın hiçbir engel tanımadığını görecek, yazarın hayal gücünden çok etkileneceksiniz... “Onun lügatinde imkânsız, imkân; mümkün değil, mümkün olarak okunur. Yazarımız Ersin Ata’nın uzun zamandır beklediğim sihirli kelimeleri, okuyucuları adeta büyüleyecek...” -Nalan Tokyürek, Sanatçı. “Kıymetli Ersin Ata kardeşim... Uzun zamandır emek verdiğin ve harika bir şekilde karşılık bulacağına inandığım, ruhunu, sevgini, bilgini, hayal gücünü ve emeğini ortaya koyduğun bu özel roman için sana sonsuz teşekkürler. Tüm kalbimle, sevgimle, daima dua ile seni çok seviyorum. En büyük başarılara imza atman dileğimle iyi ki varsın...” -Zeynep Türkeş. (Destek Yayınları) Bir ailenin hazin göç hikâyesi Jorge Amado’dan Kızıl Tarlalar. Ancak en vahşi hayvanların ve onların da en vahşisi olan insanın sağ kalabildiği, bir damla suya hasret, çorak ve haşin topraklar. Mülksüzleştirilerek açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilen köylülerin, güçlünün adaleti karşısında ya eşkıyalar ya da azizlerden medet umduğu çetin bir coğrafya. Ve hayata tutunabilmek için, daha pek çokları gibi evini barkını terk eden, daha iyi bir hayat ümidiyle São Paulo’ya doğru yollara düşen bir ailenin hazin göç hikâyesi. Yazar, aynı zamanda Komünist Parti üyesi olan radikal bir solcuydu. 1946 yılında yazdığı bu roman, 1929 Buhranı ve 2. Dünya Savaşı’nın ardından kırsal ekonominin varlıklı toprak sahipleri lehine yeniden düzenlendiği bir devirde, daha da yoksullaşan köylülerin dramını ve yükselen siyasal başkaldırısını yansıtıyor. (Kırmızı Kedi Yayınları)