Epsilon Yayınları, karantina günlerinde ve sokağa çıkma yasaklarında okurları başka yolculuklara çıkarmayı hedefliyor. İşte, yayınevinin bu süreç için önerdiği kitaplar... YALNIZLIĞIN KARA LANETİ - Brigid Kemmerer On sekizinci yaşının sonbaharını tekrar tekrar yaşamaya lanetlenen Kordiyar veliahtı Prens Rhen, bir kızı kendine âşık edebilirse laneti kolayca bozabileceğini sanmıştı. Fakat önüne çıkan herkesi ayrım yapmaksızın parçalayıp öldüren bir canavara dönüştüğünde, işinin o kadar da kolay olmayacağını çabucak anlamış, sonunda kendi kalesini, ailesini ve umudundan geriye kalan son kırıntıyı da yok etmişti. Harper için hayatta hiçbir şey kolay olmamıştı. Uzun süredir ortalarda görünmeyen babası, ölüm döşeğindeki annesi ve serebral palsisi nedeniyle devamlı kendisini küçümseyen abisi, Harper’ı ayakta kalmak için sert ve dayanıklı olmaya mecbur etmişti. Ancak bir gün sokakta saldırıya uğrayan bir kadına yardım etmek isterken kendini bambaşka bir dünyada buldu. Harper nerede olduğunu ve neye inanacağını bilmiyordu. Prens mi? Lanet mi? Canavar mı? Harper, Rhen’le vakit geçirdikçe asıl tehlikenin ne olduğunu anlamaya, Rhen de Harper’ın, baştan çıkarması gereken sıradan bir kız olmadığını fark etmeye başlayacaktı. Fakat Harper’ı, Rhen’i ve ülkedeki herkesi Kordiyar’ın esiri olduğu lanetten kurtarmaktan daha fazlası gerekecekti. SALGIN - Erin Bowman Uzak bir gezegende çalışan bir sondaj ekibinden acil yardım çağrısı alan ufak bir mürettebat, standart bir araştırma ve kurtarma görevi için uzayın derinliklerine doğru yola çıkmıştı. Fakat gezegene vardıklarında terk edilmiş bir kazı alanı, etrafa saçılmış silahlar… ve sondaj ekibinin cesetleriyle karşılaştılar. Koca bir projeyi yerle bir eden şeyin ne olduğunu bulmaya çalışırken, bazı şeylerin ortaya çıkarılmaması gerektiğini fark edeceklerdi çünkü kimi felaketler, her an ortaya çıkmaya hazırdı. KARANLIK ŞEHİR / BİR STRANGER THİNGS ROMANI - Adam Christopher Polis şefi Jim Hopper’ın tek dileği Eleven’la ilk Noel’inin sakin geçmesiydi, ancak Eleven’ın başka planları vardı. Hopper’ın itirazlarına rağmen bodrumdan, üstünde “New York” yazan bir kutu getirdi ve cevaplaması zor sorular sormaya başladı. Hopper onca sene önce Hawkins’ten neden ayrılmıştı? “Vietnam” ne demekti? Ayrıca neden hiçbir zaman New York hakkında konuşmuyordu? Geçmişiyle yüzleşmek yerine bir demogorgon ordusuyla savaşmayı tercih etse bile, Hopper gerçeklerden daha fazla kaçamayacağını anlamıştı. Böylece bütün hayatı değişmeden önce New York’ta yaşadıklarını anlatmaya başladı… New York’ta 1977 yazıydı. Hopper, Vietnam Savaşı’ndan evine dönmüştü. Küçük kızı ve eşiyle beraber sivil hayatına devam etmek için New York Polis Teşkilatı’nda dedektifliğe başlamıştı. Fakat şüphe uyandıran bir federal ajan karakolda belirip çözülmemiş vahşi cinayetlerin dosyasına el koyduğunda Hopper işleri eline alıp gerçekleri öğrenmek için her şeyi riske atacaktı. Çok geçmeden Hopper, New York’un korkunç çeteleri arasına sızdı. Ancak cinayetleri çözmek üzereyken bütün şehri karanlığa gömen bir elektrik kesintisi, Hopper’a daha önce hiç yaşamadığı zorluklarla yüzleştirecekti. VAHŞİ KIZLAR - Rory Power Raxter Kız Lisesi karantinaya alınalı on sekiz ay olmuştu. Tox aralarına sızdığından beri Hetty’nin hayatını mahvetmişti. Başlarda her şey yavaş ilerliyordu. Önce öğretmenler teker teker ölmeye başlamış, sonra sıra öğrencilere gelmişti. Hepsinin vücutları farklı ve tuhaf şekillerde değişiyordu. Çok geçmeden dünyanın geri kalanı ile iletişimleri kesilmiş ve bir başlarına kalmışlardı. Kızların okul sınırlarından dışarı çıkması yasaktı. Tox, onları saran ormanı ve içinde yaşayan hayvanları daha vahşi ve tehlikeli hale getirmişti. Bu lanet, her şeyin içine sızmaya devam ederken, onlar da tedavisinin bulunmasını beklemekten başka bir şey yapamıyordu. Bir gün Byatt da ortadan kayboldu. En yakın arkadaşı Hetty, onu bulmak için her şeyi göze alacaktı; karantinayı ihlal etmek ve çitin ötesindeki korkunç şeylerle yüzleşmek zorunda kalacak olsa bile… Ancak okul sınırlarından nihayet çıktığında, orada kapana kısılmış olmalarının gerçek nedeniyle karşı karşıya kalacaktı. FRANK’İN İKİLİ YAŞAMI - David Yoon Lise son sınıfa giden Frank Li, Koreli ebeveynlerinin geleneksel beklentileri ile Güney California’da yetişmenin arasında kalmış Araftakiler grubuna üyeydi. Söz konusu sevgililer olunca Frank’in annesiyle babasının tek bir kuralı vardı: Koreli bir kızla beraber ol. Fakat Frank Koreli olmayan, zeki ve güzel Brit Means’ten hoşlanmaya başlayınca işler zorlaşmaya başladı. Araftakiler’in bir diğer üyesi olan Joy Song da benzer bir durumla karşı karşıya kalınca bir anlaşma yaptılar: Özgür olabilmek için beraberlermiş gibi yapacaklardı. Frank bunun mükemmel bir plan olduğunu düşünürken kader karşısına başka engeller çıkaracak ve Frank hayat, aşk ve kendi hakkında bildiği her şeyi sorgulayacaktı. HÂLÂ ZAMANIMIZ VARKEN - Josie Silver İki kişi. On fırsat. Unutulmaz bir aşk hikâyesi. Laurie, ilk görüşte aşkın sadece filmlerde olduğuna emindi. Ancak karlı bir aralık akşamı, otobüsün buğulu camları ardından genç bir adam gördü. Göz göze geldiler, Laurie’nin kalbi duracak gibi oldu ve... otobüs yoluna devam etti. Laurie birbirlerini tekrar bulacaklarından emin bir şekilde bir sene boyunca, şehirdeki her otobüs durağında ve kafede onu aradı ama bulamadı. Daha doğrusu, doğru zamanda bulamayacaktı. En yakın arkadaşı Sarah ise onu, uzun süredir anlatıp durduğu erkek arkadaşı ile tanıştıracaktı nihayet. Bu Jack’ti, otobüs durağındaki genç adam. ASİ - Marie Lu Eden Wing senelerce abisinin gölgesinde yaşamıştı. Ross City’deki üniversitenin en iyi öğrencisi ve mucidi olmasına rağmen, çoğu kişi onu Daniel Wing’in kardeşi olarak tanıyordu. Daniel on yıl önce, Day ismiyle biliniyordu. Cumhuriyet’i kurtaran, devrime öncülük eden çocuktu. Ancak Day bir zamanlar olduğu kahraman değildi artık. Bugünlerde bütün dünyadan saklanıp geçmişini geride bırakmak istiyordu. Tek önemsediği, Eden’ı güvende tutmaktı. Hayatının aşkı June’u geride bırakmak zorunda kalsa bile… Cumhuriyet’ten ayrıldıkları günden bu yana geçirdikleri değişimi kabul etmekte zorlanan iki kardeşin karşısına yeni bir tehlike çıkacak ve aralarını açacaktı. Eden çok geçmeden kendini Ross City’nin karanlık sokaklarında bulacak ve orada kendini öylesine kaybedecekti ki, zamanında bir milletin kahramanı olarak görülen abisi bile onu kurtaramayacaktı. ÜÇ ADIM UZAKTA - Rachael Lippincott, Mikki Daughtry ve Tobias Iaconis Hiçbir zaman dokunamayacağınız birini sevebilir misiniz? Stella Grant akciğer hastasıydı ve sürekli hastaneye gidip gelmesi gerekiyordu. Kontrolün elinde olmasını seviyor, ancak hastalığı konusunda elinden hiçbir şey gelmiyordu. Akciğer nakil listesindeydi ve listeden isminin çıkarılmasını istemiyorsa, ona enfeksiyon bulaştırabilecek insanlardan uzak durması gerekiyordu. En az üç adım uzakta. Will Newman’ın tek isteği bulunduğu hastaneden çıkmaktı. Tedaviyi umursamıyordu. Yakında on sekiz yaşına basacaktı ve onu makinelere bağlayan bütün kabloları söküp dünyayı gezmek üzere dışarı çıkabilecekti. Stella’nın Will’den uzak durması gerekiyordu. Will ona biraz olsun yaklaşsa bile Stella’nın nakil listesinden düşmesine sebep olabilirdi. İkisi de ölebilirdi. Hayatta kalmalarının tek yolu birbirlerinden uzak durmaktı. Üç adım, bir güvenlik önlemi gibi gelmiyordu artık. Ceza gibiydi. Ya hastalıklarının ömürlerinden çaldığını onlar da aralarındaki mesafeden çalsalar ne olurdu? Aralarındaki üç adım, kalplerinin kırılmasına engel olacaksa, görmezden gelinemez miydi?