Hitit metinlerinde “Tuwanuva” olarak geçen ve düz bir araziye kurulmuş olan yerleşim, farklı dönemlerde farklı kültürlerin buraya yerleşmesiyle 10 metre kadar yükselmiş yapay bir tepe görünümünde. Erken dönemlere ait kalıntılarının büyük ölçüde toprak altında olduğu kent, Kapadokya Bölgesi içinde yer alan Toros sıradağlarının eteğinde, Anadolu’yu Mezopotamya’ya bağlayan yollar üzerinde bulunuyordu. M.S. 1. Yüzyılda, Hz. İsa’ nın çağdaşı Filozof Apollonius’un doğum yeri ve Roma Kolonisi olan kent, ayrıcalıklı bir yere sahipti. Tyana’da toprak üstünde görülebilen tek kalıntı şehre şimdiki adını da veren ve M.S. II-III. yy.’lara ait su kemerleri. Şehrin 3 km. kadar doğusundaki kaynağında bir havuzda toplanan su, su kemerleri üzerindeki kanallarla kente ulaştırılıyordu. 1.7 km. uzunluğundaki su kemerleri yuvarlak kemer açıklıklarından oluşmakta. Su kemerlerinin de inşa edildiği M.Ö.30-M.S. 395 yıllarını kapsayan Roma döneminde, Kemerhisar(Tyana) yoğun yapılaşma ile tarihinin en önemli evresini yaşamış. Antik kent saraylarla, tapınaklarla, su kemerleriyle ve yerleşim birimleriyle büyük bir kent konumuna gelmişti. Tyana’nın en parlak dönemi hiç kuşkusuz Roma çağı. Bu dönemde iki kez Güney Kapadokya Krallığı’nın başkentliğini yapmış. Günümüzde, kasabanın muhtelif yerlerinde çeşitli durumlarda bulunan önemli heykeltıraşlık eserler ve ören yerinde yapılan bilimsel kazılar neticesinde çıkan eserler ve mimari parçalar Niğde Müzesi’nde sergileniyor.