Yaklaşık 400 bin kişi nüfusu olan Tallinn’de görülmesi gereken yerlerin hepsi birbirine yakın ve yürüme mesafesinde. Gezilip görülecek yerlerin hemen hemen hepsi Eski Şehir bölgesinde. Eski Şehir iki bölümden oluşuyor: “All Linn” denilen “Aşağı Kent” ve “Toompea” denilen “Yukarı Kent”. old-town-219158_1920 Şehri gezmeye Fat Margaret (Tombul Margaret) Kulesi’nin bulunduğu yerden başlıyoruz. Buradaki kulelerin isimleri de çok hoş: Fat Margaret (Tombul Margaret) Kulesi ve Tall Hermann (Sırık Hermann) Kulesi. Kuleler de adlarına yakışır şekilde inşa edilmiş. tallinn-584127_1920 Biz Şişman Margaret Kule kapısından girip Aşağı Kent’e geliyoruz. Ana meydan belediye binasının bulunduğu “Raekoja Platz”. Burası kentin en hareketli meydanı. Meydanın çevresindeki binalar 11. ve 15. yüzyıllara tarihleniyor. Etraftaki binaların alt katları kafe ve restoran. Meydandaki Gotik tarzdaki belediye binası Avrupa’nın en eski belediye binası olarak biliniyor. Bina, kulesi ve içindeki tuvaleti ile ünlü. Zira kuledeki tuvalet 72 metrelik yüksekliği ile dünyadaki en yüksek tavanlı tuvalet unvanını taşıyor. Meydanda pek çok restoran var demiştim. Yöresel kıyafetli erkek ve kadın görevliler sizleri restoranlara çekme yarışı içindeler. Biz burada Old Hassa adındaki restorandan yana yaptık tercihimizi. Restoranın içi Ortaçağ dönemine uygun tasarlanmış. Garsonlar da ortama ayak uydurmuş. Masalar, tabak ve bardaklar hatta tuvaletlerde bile Ortaçağ dekoru hâkim. Mistik, oldukça loş ve hoş bir restoran. Yemekler mi? Mantar çorbası, anasonlu ekmek, tavşan güveci ve geyik eti yedik. Yanında da tabii ki Saku birası... Bu geziye beş kişi çıktık. Hepimizden de iyi puan aldı Old Hassa. Yemek sonrası Aşağı Şehir “All Linn”de dolaşmaya devam ediyoruz. Tüm Avrupa’nın en eski eczanesine geliyoruz. Eczanenin ne zaman açıldığı bilinmemekle beraber, eczaneye ait olan en eski belgeler 1422’yi gösteriyor. Eczanenin bir bölümü müze olarak hizmet veriyor, diğer bölümü ise işlevine devam ediyor. Kutsal Ruh Kilisesi (Puhavaimu) ana meydanda görülmesi gereken yerlerden. 14. yüzyıla tarihlenen bu kilisenin sekizgen kulesi ve beyaz boyalı dış cephesinde Tallinn’in en eski dış cephe saati var. Mavi renkli bu saat 17. yüzyılda binaya eklenmiş. Eczanenin yanındaki sokaktan aşağıya inince Katherina Geçidi’ne geliyoruz. Geçitten ilerlediğimizde sağ tarafta eski şehrin çıkış kapısı olan Viru Gate’e geliyoruz. Burada sıra sıra dizilmiş çiçekçiler, çiçekçilerin karşısında ise amberden yapılmış ürünleri satan mağazalar bulunuyor. Amber bu mağazalarda küpe, kolye, yüzük gibi takıların yanı sıra hayvan, bitki ve pek çok objede hammadde olarak kullanılmak koşulu ile raflardaki yerini almış. Amberden çok güzel gemi, tekne, mantar, küçük keman, gitar gibi süs eşyaları ve takılar yapmışlar. Hele amberden yapılmış tablolar harikulade. Değişik tonlardaki irili ufaklı amber taşlarla derinlik verilerek muhteşem tablolar yapılmış. Fiyatları mı? Servet değerinde... Burada amber (kehribar) konusunda biraz açıklama yapmam gerek. Ağaçlardaki reçinelerin milyonlarca yıl toprak altında kalarak taşlaşması ile oluşan yarı değerli bir taş amber ya da diğer adı ile kehribar. Reçineler ağaç üzerinde iken üzerine yapışan yaprak, dal, sinek, karınca gibi canlıların üzerini akan reçine kapatıyor ve milyonlarca yıl toprak altında kalıyor. İşte içinde bu çeşit canlı parçaları bulunan kehribarlara da insektisitli kehribar deniliyor. Bunlar diğer kehribarlara göre çok çok pahalı. Tallinn’de görülmesi gereken müzelerden en önemlisi Rus işgali sırasında çekilen acıların sergilendiği İşgal Müzesi. Burası biraz Tartu’daki KGB Müzesi’ni (Gray House) andırıyor. estonia-321629_1920 Tallinn’de pek çok kilise de yer alıyor. Bunlardan biri de St. Olav Kilisesi. Kilisenin 124 metrelik kulesi Tallinn’in en yüksek kulesi. Kulenin eşsizliğini korumak adına belediye bu bölgeye yüksek bina yapılmasına izin vermiyormuş. Eğer kendinize güveniyorsanız kuleye çıkabilirsiniz. Bunun için 258 basamak çıkmanız gerekiyor. Yukarıya çıkınca yorgunluğunuza değdiğini anlıyorsunuz. Daha sonra Yukarı Kent Toompea’ya çıkıyoruz. Burası şehrin en yüksek yeri. Alexander Nevski Rus Katedrali tüm ihtişamı ile karşılıyor bizi. Soğan kubbeleri ile tipik bir Rus mimari örneği. Katedralin dış cephesi çok görkemli ve renkli. 1894’te Rus çarı Alexander yaptırmış. Soğan kubbelerin üstündeki haçların altındaki hilal şekilleri, Osmanlı’ya karşı kazandıkları zaferleri simgeliyormuş. Katedralin içi de dışı kadar ihtişamlı. 634708834771038000634708835318338000 Katedralin karşısında ise pembe renkli güzel bir bina var. Bu da Tompea Şatosu. Günümüzde Parlamento binası olarak görev yapan bu bina, Pikk Herman Kulesi’ne yaslanmış. Yukarı Şehir, kraliyet ailesi ve üst tabakanın yaşadığı yermiş, Alt Şehir ise halk tabakasının yaşadığı bölge. Katedral önündeki seyir terasından görünen Aşağı Şehir manzarası mükemmel. Daracık sokakları, kuleleri, kırmızı dik çatıları ile masalsı bir şehir burası. Bol bol fotoğraf çekerek Aşağı Şehir’e doğru yol alıyoruz. Merdivenli hoş bir sokak burası (Juhike Sag). Bu sokakta Alt Şehir’le Üst Şehir arasında bir kapı var. “Biz kendimize yeteriz, yeter ki gölge etmeyin” anlayışı ile kapıyı Alt Şehir’de oturanlar yaptırmış. Kapının Alt Şehir tarafında Matilda Cafe bulunuyor. Bu cafe çok ünlü. Burada oturup bir kahve içmenizi öneririm. Pikk Caddesi üzerinden devam ediyoruz. Bu cadde de çok keyifli. Yolumuz üzerinde Tallinn’in meşhur Kalev çikolatalarının satıldığı pastane “Malasmokk”u görüyoruz. Asla yemeden geçmeyin. Burada da oturup kahvelerimizle çikolatalarımızı yiyerek sahilde yer alan otelimize geliyoruz. Nurhan YILMAZ Gezimanya.com