Çevresindeki dağların ve yaylaların bu kadar yeşil olmasının bir nedeni ise bölgenin bol yağışlı iklimi. Deniz ve akarsularında balık çeşidi fazla olduğundan bölgede balıkçılık da gelişmiştir. Ayrıca, verimli topraklara sahip olan Bartın, bölgedeki ekonominin de gelişmesine büyük ölçüde katkı sağlıyor. Bartın’ın en önemli akarsuyu, Parthenios adı ile anılan ve kente adını veren Bartın Irmağı’dır. Burası, üzerinde 500 tonluk gemilerle Karadeniz’den kente kadar ulaşım yapılabilen tek akarsu olma özelliğini taşıyor. Güzel plajlara da ev sahipliği yapan Bartın, 2-3 katlı evleriyle de meşhur. Bartın evleri, günümüze kadar gelen tarihi güzelliklerden sayılıyor. Eskiden, yıkılma ile karşı karşıya kalsalar da güzelliğinden ve değerinden bir şey kaybetmemiş, aksine çoğu kişinin görmek isteyeceği bir yer haline gelmiş. Burayı ziyaret eden turistlerin almadan dönmeyecekleri şey ise tel kırmalar. Bartın işi olarak bilinen ve zamanla o yörenin sanat anlayışı haline gelen kırmalar,  tül ve gözenekleri sayılabilen yöresel kumaşlara işlenerek yapılır. Genelde gümüş, altın ve bakır renkli teller tercih edilir. Teller, iğne ile kasnağa gerilmiş kumaşa işlenir. Özel süslemeler veya çeyiz için yapılan el işi sanatı olarak bilinir ve insanlar tarafından büyük bir ilgi görür. Bartın'in bir başka güzelliği olan Ulukaya Şelalesi, Ulus ilçesinde bulunuyor ve Ulus Çayı’nı oluşturuyor. Döküldüğü havzada yer alan kanyonun uzunluğu yaklaşık 1km. Kanyon bölgesinde su semenderleri, su yılanları, kayabalığı ve alabalık gibi farklı canlı türleri yaşıyor. Ziyaretçilerin şelaleyi daha yakından görebilmeleri için 1962 yılında yarım tünel şeklinde yol açma çalışması başlamıştır. Bu çalışma 2 sene boyunca sürmüş ve dinamit kullanımıyla kayalar parçalanmıştır. Güzelliği ile ön plana çıkan ve halk arasında ‘aşk acısını dindiren şelale’ olarak bilinen Ulukaya Şelalesi'nin bir de hikayesi var. Eskiden bu bölgede yaşayan uzun boylu, iri yapılı delikanlı Selamnos ormanda karşılaştığı Hera’ya aşık olur. Birlikte vakit geçirip sevdalarını yaşayan gençler, kızın ailesi evliliğe karşı çıkmasına aldırış etmeden evlenirler. İlk birkaç sene mutlu yaşayan çiftlerin mutluluğu Selamnos’un aniden sebebi bilinmeyen bir hastalığa yakalanmasıyla bozulur. Bu hastalık onu zayıflatmış ve çirkinleşmesine sebep olmuştur. Hera bu durum karşısında sevdiği adamdan soğumuş, üstelik ondan nefret etmeye başlamıştır. Bu duruma katlanamayan Selamnos bir gün Ulukaya’nın zirvesine çıkıp sevdiği kadının adını haykırarak kendini boşluğa bırakır. Aşk tanrısı Eros, Selamnos’un böyle bir acı çekmesini istemediği için onun bedeninin toprağa düştüğü an şelaleye dönüştürür ve suyu kutsar. Efsaneye göre; bu şelaleyi ziyarete gelenler suyundan içerse, mendillerini ıslatırsa ya da yüzlerini yıkarlarsa Selamnos’un acılarının dindiği ve aşk acısı çekenlerin de bu acıdan kurtuldukları söylenir. Kaynak: Tatil Sepeti