Ustadan çırağa sevgi ve emekle aktarılan, incelik ve beceri isteyen pek çoğu el emeği olan, kaybolan ya da kaybolmaya yüz tutmuş birbirinden önemli mesleklerden artık günümüzde 123 tanesi yok olmak üzere. Teknolojinin ilerleyip sanayinin gelişmesi, nüfusun çoğalması gibi pek çok etken, sosyal hayatı belirlerken bazı mesleklerin doğmasına bazı mesleklerin de yok olmasına sebep oluyor. İstanbul Sanatkarlar ve Odaları Birliği’nin resmi web sitesine göre bakanlıkça onaylanmış 123 unutulmaya yüz tutmuş meslekte en fazla 44 iş kolu ile iplik/ tekstil alanı ilk sırayı alıyor. Ortaya çıkan yeni çalışma sahaları ile eski zamanların esnafları, teknolojinin gelişmesine bağlı olarak ihtiyacın azalması nedeniyle artık o eski mesleklerini yapamıyorlar. Eskiden ihtiyaç duyulan birçok meslek dalı, şimdilerde gerek görülmediğinden yapılamasa da, o zamanların esnaf – müşteri arasındaki sıcaklığını kimsenin unutacağını sanmıyoruz. İşte ‘nerede o eski esnaflık’ diyeceğiniz unutulmuş meslekler; Arzuhalci, Çığırtkanlık, Niyetçilik, Zembilcilik – Hasırcılık, Ayı Oynatıcısı, Zerzevatçı, Edirnekari – Edirne İşi, Esansçı, El Süpürgecisi, Sepet Hamalı, Mestçi, Çıracı, Yazmacılık, Urgancı – Kendirci, Bacacı, Salepçi, Şerbetçi, Sucu – Saka, Çerçi, Ciğerci. İŞTE O MESLEKLERDEN BAZILARI Ayakkabı boyacılığı: Para karşılığında ayakkabı temizleyen, parlatan veya boyayan kişi. Seyyar boyacılar genellikle içinde ayakkabı fırçası, bez, cila, boya gibi malzemelerin ve üzerinde ayaklığın bulunduğu bir kutu taşırlar. Bakırcılık: Anadolu’nun bakır ustaları; dövme, kazıma ve zımbayla dövme olarak bakırı işlerlerdi. Bunlar genelde mutfakta kullanılan, yiyecekleri pişirmek ve servis etmek için yapılırdı. Artık dekoratif amaçlı olarak yaşam alanlarını süsler hale geldi. Türkiye’de özellikle de 50’li yıllarda bakırcılık hayli revaçtaydı. Basmacılık- Yazmacılık: Yazma; oyulmuş ahşap kalıplar kullanarak çeşitli boyalarla, pamuklu ya da ipek kumaşlar üzerine elle resmedilmek veya basılarak yapılan bir kumaş süsleme sanatıdır. Başörtüleri, bohça, sofra örtüsü, yorgan yüzü olarak da kullanılır. ‏Evliya Çelebi Tokat yazmaları için: “Beyaz pembe bezi Diyar-ı Lahor’da yapılmaz. Güya altın gibi mücelladır. Kalemkar basma yüzü, münakkaş perdeleri gayet memduh olur” diyerek övgüyle söz eder. Beşikçilik: Atalarımızın içinde büyüdüğü bir zamanların en gözde çocuk karyolalarıyken şimdilerde bir süs eşyası veya küçük ebatta oyuncaklar olarak devam ediyor. Beşik kertme, beşikörtüsü, beşik salıncak, beşiklik etme, beşikten mezara kadar, beşik belemek ve masallarda da ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken sözcükleri beşikten gelmedir. Bıçakçılık: İnsanlığın ilk araç gereçlerinden olup taşların yontulması ve sivriltilmesiyle üretilen bıçaklar günümüzde başta çelik olmak üzere çeşitli metallerden yapılıyor. Büyük bir ustalık ve incelik isteyen bıçak üretimi ülkemizde özellikle de el yapımı bıçaklar dünya çapında üne kavuşmuş durumda. Bileyicilik (Zağcılık, Çarkçılık): “Zağcılık”   ve “Çarkçılık”  olarak  da  bilinen bileyicilik,  başta  bıçak  olmak üzere kesiciliği azalan aletlerin ağızlarını keskin hale getirme işi. Şu anda bileği taşı, el bileği makinesi, eğe ve mengene gibi araçlarla ya da zımpara taşı ve bileği (yağ) taşı denen iki döner taş ile yapılıyor. Porselenden yapılan bıçaklar ise bilenmiyor. Buldan Dokuma: Eskiden Buldan'da dokumacılık ilkel tezgahlarla yapılırken, sonra gelişmeler yaşandı. Mekiği boynuz, masurası kargıdan yapılırken 10 numaradan 20 numaraya kadar ipliklerle başörtüsü, peştamal, çarşaf ve Buldan Bezi gibi dokumalar yapıldı. Çekme (kamçılı) tezgahlarda pamuklu, ipekli kumaşlar dokundu. Bugün ipekli vb. türdeki ince kumaşlar, peştamal, üstlük örtü türü dokumalar halen el tezgahlarında diğer türler ise motorlu tezgahlarda dokunuyor. Ciltçilik (Mücellit): Eskiden el yazması ya da daktilo ile yazılarak sayfalarını bir araya toplayıp kapak geçirmek suretiyle kitap haline getirilme sanatı. Elle ve makineyle yapılan sanayi ciltçiliği bulunuyor. Birinci yöntem ilk zamanlar kitap yapraklarının çirişle yapıştırılması ve bir kapağa dikilmesiyle başlamış, daha sonra geliştirildi. Çarıkçılık: Anadolu’da insanların her alanda giydiği tabakhanelerden elde edilen manda derisinden yapılıyordu. Derinin kalınlığı çarığın kullanım alanına göre değişiyordu. Tarlada kalın deri, halk oyunlarında kullanılacaksa ince deriden yapılıyordu. Daha sonraki yıllarda çarıklar da genelde halk oyunlarında ve evlerin şark köşelerinde bir süs eşyası olarak kullanılıyor. Çömlekçilik: Killi toprağın çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra şekillendirilip kullanılmak üzere çeşitli eşyalar üretilmesine verilen addır. Toprağın ateşte pişip sertleşmesiyle tesadüfen bulunduğu düşünülüyor. İlk çömlekler sargı-dolama usulü ile elde şekillendiriliyor ve pişirim ise genellikle açık ateşte yapılıyordu. Çömlek üretiminde çarkın kullanıldığı yerlerde artık bu işi erkekler yapıyor. Dastar Dokuma: Tarihte Likyalılardan Muğla’nın Fethiye ilçesinde yaşayan atalarımıza intikal ederek günümüze kadar gelen "Üzümlü Dastarı” kaybolmaya yüz tuttuğu anda geçen yıl Türk Patent ve Marka Kurumundan Coğrafi İşaret Tescil Belgesi aldı. Şu anda 18 ev ile Halk Eğitim Merkezi’nde dokunan Dastar, özellikle yabancıların çok tercih ettiği bir dokuma türü oldu. Üzümlü Dastarını diğer iplerden ayıran özellik ise ipin un ile bakır kaplarda kaynatılması. Devrek Bastonu: 1833 Kastamonu Salnamesi isimli tarihi belgede Kastamonu’n bir kazası Devrek’in sosyal ve siyasi yapısından sonra ekonomisini açıklarken, ormanlık olan Devrek ve çevresinde elişi yapımı sigaralık, sandık ve benzeri ürünlerin yanında kızılcık dalından yapılma “Baston’dan övgü ile bahsedilmiş. Şu anda Devrek’te 125 TL ile 3 bin 200 TL arasında baston satılıyor. Faytonculuk: Tek körüklü veya yanları açık üstü sabit kapalı, dört tekerlekli genellikle çift atlı binek arabası olarak bilinen fayton, eskiden araçların az olduğu dönemlerde ulaşımda kullanılıyordu. Şimdilerde yerli ve yabancı turistleri sayfiye yerlerinde gezdirmekte kullanılıyor. Fotoğraf baskı (Klasik): Önce siyah- beyaz ve daha sonra renkli filmlerdeki görüntülerin agrandizör yardımıyla karanlık odalarda kırmızı ışık altında özel kartlara yansıtılmasıydı. Bunun için filmler önce özel ilaçlı sularda karanlık ortamda yıkanıp kurutulduktan sonra baskıları yapılabiliyordu. İlaçlardaki ısı farkı ya da erken veya geç ilaçtan çıkarılması film veya kart baskının bozuk olmasına yol açardı. Şimdi ise her şey dijital makinelerde yapılıyor. Hallaç - Yorgancılık: Pamuğun toplanıp temizlenmesi, hallaç yayı ile atılarak yapılan hem örtmek, hem bürünmek, hem de bir üst kıyafeti olarak kullanılan yorgan örtünmek manasına geliyor. Osmanlı saraylarını, usta ellerin zengin motiflere, altın ya da gümüş teller, kıymetli taşlar eklemesiyle elde ettikleri ipek, kadife yorganlar süslemiştir. Günümüzde elle yapılan yorgancılık yok denecek kadar azdır. Heybe Dokuma: Kıl, yün ve kendir lifinden dokunan  içine çeşitli şeyler koyarak eşya taşımaya yarayan iki gözlü dokuma çanta. Omuz veya at, eşeğin sırtına her iki yanında dengeli bir şekilde durmasını sağlayacak ve iki gözüne bir şeyler koyacak konabilecek şekilde desenli, motifli  veya düz şekilli dokunuyor. Günümüzde evleri süsleyen bir nostalji eşyasıdır. Kalaycılık: Bakırdan yapılan mutfak eşyalarının ısıtılan kalay maddesiyle kaplanması olan kalaylamanın asıl nedeni bakır zehirlenmesini önlemek amacıyla yılda en az bir kere gerçekleştirilmesidir. Kalaylanacak kap önce ısıtılır ve daha sonra kumla temizlenip kalay madeni ile kaplanır. Bakır eşyalar azalınca kalaycılık da yok olmak üzere. Keçecilik: Yün gibi hayvansal liflerin üzerinde bulunan pulların sıcaklık, nem ve basınçtan dolayı sürtünme yoluyla birbirine kaynaşması ile ortaya çıkan el sanatları ürünü. Keçenin kullanım alanı; sanayinin ve teknoloji ile gün geçtikçe azaldı. Keçe yaygı, seccade, kepenek, kundak, çizme ve patik, sikke, fes, pano, kapı perdesi, sedir keçesi, yelek, yolluk, heybe, deve ağızlığı ve paspas olarak kullanılır. Kendir Dokumacılık: Kenevir bitkisinin sak kabuğundan elde edilen lifler olan kendir, tek yıllık, çift çenekli ve otsu bir bitkidir. Orta Asya'dan Anadolu'ya ve oradan Balkanlar aracığıyla, bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Lifler, özellikle elbiselik kumaş, yastık ve çeşitli dokumaların yapımında kullanılmıştır. Kendir iplik, kendir urgan, kendir kumaş vb tekstil ürünlerinde kullanılır. Nalbantlık: At ve öküz gibi gezici hayvanların tırnaklarının zorlu arazi koşullarında yıpranmaması için tırnaklarına nal çakma, eskiyen nalı değiştirme gibi işlere verilen isim. Oyacılık: Örgü tekniği ile yapılan el sanatı olarak tanımlanan oyalar önceki yıllarda çeyizlerin vazgeçilmeziydi.  Üç boyutlu yapısı ve başlı başına bir süsleyici olması nedeniyle Türk kadını tarafından çok sevilir. Anadolu’da hala kullanılıyor. Oymacılık (Neccarlık): Tarihi çok eski zamanlara dayanan ve Anadolu Selçuklu devrinde ortaya çıkan oymacılık, Osmanlı tarihin en iddialı sanat dalından biriyken ince işçilik ister. Geçmişten günümüze kadar birçok eser miras olarak müzelerde yerini almış olmasına rağmen artık bir hobi sanatı konumunda. Sandık ustacılığı: Göçebe ve yerleşik düzendeki yaşamlarda gelinin baba evinden getirdiği çeyiz sandık ile taşınmış ve evlerimizin önemli bir görsel eşyasıydı. Günümüzde değerini kaybeden sandık kültürü sadece süs eşyası olarak kaldı. Semercilik: Hayvanların taşıyacakları yükün hayvanın sırtına zarar vermemesi için ağaç iskelet üzerine deri ile keçe arası kamış otlarıyla doldurulup sarılarak dikilen semer çok özen isteyen bir zanaat olduğu bilinir. Anadolu’da hala kullanılıyor. Sepetçi – Hasırcılık: Sepetçilik Ağaçların ince sürgünlerinden, bitkilerin odunlaşmamış saplarından faydalanılarak yapılan örgü ve el sanatı. Sepetçilik sanatı insanlık tarihiyle başlar. Hasırcılık ise saz, kabuk, yaprak vb. bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü. Sobacılık: Ev ve işyerlerinde kullanılan soba, ızgara, kova gibi ürünlerin imal edildiği atölyeler artık bu işi yapacak eleman yetişmediği için unutulmak üzere. Süpürgecilik: Teknoloji karşısında temizlik aracı olarak önemini yitirdi.  Bazı yerlerde hala kullanılması nedeniyle yapımı devam ediyor. Bir süs eşyası folklorik bir malzeme hatta batıl itikatlar sebebiyle olması gereken süpürgelerin aynalı veya süslü süpürge diye hala rağbet görüyor. Şimşir ve kemik tarak yapımı: Keratinden üretilen kemik tarak ve şimşir ağacından üretilen şimşir taraklar asırlardır kullanılıyor. Kemik ve şimşir tarakların vücuttaki stresi aldığını, saç köklerine masaj yaparak kan akışını hızlandırdığı, saç dökülmelerine, kepeğe karşı da etkili olduğu, elektriklenme yapmadığı ve saç diplerinde alerjik tepkilere neden olmadığı söylenir. Tahta Kaşıkçılık: Anadolu'da hala devam eden bu sanatta şimşir, meşe veya armut gibi ağaçlar küçük keser, törpü yardımıyla yapılan kaşıklar günümüzde süs, oyun kaşıkları olarak kullanılıyor. Takunya - Nalın Yapımı: Tahtadan düz yapımların yanı sıra Türk işleme sanatıyla birleşen süslü, altın ya da gümüş işlemeli, sedef kakmalı, ince desenleriyle ustasının elinde süslenen, eskiden  her gelinin çeyizinde mutlaka bulunan tahtadan ve ayağa giyilen bir nevi terlik. Taş, ıslak veya çamurlu yerler, abdesthane, hamam ve banyolarda kullanılırdı. Telkari yapımı: Gümüşün el ile özel olarak işlenerek süsleme sanatı olup en çok Mardin’in Midyat ilçesi ve Ankara’nın Beypazarı ilçesinde yaygın olarak yapılıyor. Sabır ve incelik isteyen bir sanat olup, ustalar gümüş madenini potada eritip işlemden geçirerek yaptığı iki ya da daha fazla ince teli birbiriyle bağlayıp şekil verdiği bir sanat eseri. Urgancılık: Hammaddesi keten, kenevir, pamuk gibi ürünlerin dokumada kullanılmak üzere ortaya çıkan ürüne “urgan” denir. Bu işi yapanlara da  “urgancı” deniliyor. Üfleme cam yapımı: Farklı medeniyetler, çağlar boyunca camı işlemek ve şekil vermek için farklı teknikler geliştirmiştir. Bu tekniklerin birçoğu, yaşadığımız çağın gereklerine uygun şekilde modernize edilerek halen kullanılıyor. Cam üfleme, cam işlemede sık kullanılan tekniklerden biridir. Yemenicilik - Köşgerlik: Diğer ayakkabılardan ayıran özellik, taban ile yüzünün birleştiği yerin tamamı ile dikişli ve dönme olmasıdır. Ökçesi yoktur.