9 aylıkken geçirdiği çocuk felci hastalığı nedeniyle bedensel engelli olan Serin, zorlu geçen çocukluk yıllarına inat pes etmeyip iş yaşamına atıldı. Hiçbir zaman hayata küsmeyen ve mücadeleyi bırakmayıp yaşamına devam eden Serin, hikayesiyle de herkese örnek oldu. 40 yıllık yaşamını özetleyen Serin, sağlıklı bir bebekken geçirdiği bir havale sonrası Ankara’ya tedaviye götürüldüğünü söyledi. El ve ayaklarının felç olduğunu anlatan Serin, “Tedaviler sonrası koltuk değneği ile yürüyebilecek düzeye geldim. 10 yaşımdan sonra da 15’e yakın ameliyat geçirmek zorunda kaldım. Belimden, kolumdan, bacaklarımdan, iki alçı ile birlikte aylarca yattığımı biliyorum. Yani çok zor zamanlar geçirdim ama yılmadım. Ameliyat sürecine gelene kadar okul çağım gelmişti. Yedi yaşında sürekli birilerinin yardımıyla okula başladım. Tabi o zamanlar akülü araca ulaşmak kolay değildi, tekerlekli sandalye bile zor bulunuyordu. Öğretmenim gayet iyiydi, derslerimde başarılıydım, okulu çok seviyordum, üçüncü sınıfa kadar okudum ve ameliyat süreci başlayınca ayrılmak zorunda kaldım. Daha sonra ilk, orta ve lise eğitimimi dışardan bitirdim. Daha sonra yüksekokulu bitirdim, Ancak okuma azmim bitmedi, şu anda tıbbi dokümantasyon bölümüne kayıt yaptırdım” ifadelerini kullandı. “İNSANLAR BENİ İSYAN ETTİRDİ”
FOTO: SÖZCÜ
Bu durumun kendisini çocukluk yıllarında çok daha fazla etkilediğini vurgulayan Serin, şöyle devam etti: “Ailemin bana olan sevgisi bana güç verdi. ‘Ben neden böyleyim’ boyutuna gelmedim çünkü herkesin başına gelebilecek bir durum bu. Babam inançlı bir insandı, beni de öyle yetiştirdi. Bunun Allah’tan geldiğini kabul ettim yani mücadele etmeye çalıştım, hayatıma hiçbir zaman isyan etmedim. Ancak insanlar beni isyan ettirdi. Engellere takıldığınızda, sizi üzdüklerinde, sizi yok saydıklarında isyan ediyorsunuz ister istemez.” İŞ YAŞAMINA ATILDI Açık Öğretim Sosyal Bilimler Fakültesi’ni bitirdikten sonra iş aramaya başlayan Serin, bir süre kendine uygun bir iş bulamadı. İşi maddi kaygılarla aramadığını ifade eden Serin, kendisini hayata bağlayan bu süreci şöyle anlattı: “Ben çok mücadele ettim. Okul hayatından sonra bir işim olsun, kimseye muhtaç olmayayım, kendi ayaklarım üzerinde durayım istiyordum. Ki çevremdekiler böyle bir şeye gerek olmadığını düşünüyordu, zaten ailem de böyle düşünüyordu, ‘Babanın ne de olsa bir sigortası var, engelli maaşın var, ilacın alınıyor işte küçük de olsa bir maaş geliyor sana ne gerek var, otur evinde’ dediler. Ben öyle istemedim ileride tek başıma, kendi başıma kaldığımda kendi kendime yetebilmeyi istedim, kimseye muhtaç olmayayım diye bir çok yere başvurdum hep olumsuz cevap aldım maalesef. Mezitli Belediyesi’ne bağlı çocuk kütüphanesinde iş buldum. 3 yıl burada çalıştım. Ardından belediye santralinde göreve başladım. Bambaşka bir dünyaya adım attım zaten hiç umut etmiyordum işe girip alınacağıma… Başkanımız sağ olsun çok ilgi gösterdi, yardımcı oldu. Güzel bir şey çalışmak, yani insanı besliyor, ruhunu besliyor ama şöyle bir şey var engelli olup da çalıştığın zaman yine dışardan tuhaf tepkilerle karşılaşıyorsunuz. ‘Ha iyi işe girmişsin, oyalanırsın işte iyi olur senin için’ diyorlar. Oyalanmak için sabahın altısında kalkıp neden yola çıkayım, bu oyalanmak değil bu hayatta kalmak mücadelesidir.” “HAYATI İNSANLAR ZORLAŞTIRIYOR” “İnsanların bu şekildeki tepkileri, sözleri bizleri üzüyor” diyen Serin, toplumun engelli konusunda eğitmek ve bilinçlendirmek gerektiğinin de altını çizdi. Serin, bu konuda başından geçen bir olayı şöyle özetledi: “Otobüsle işe gidip geliyorum, otobüs şoförlerimizden bazıları kaldırıma yanaşması gerektiğini bilmiyor, beni yolun ortasında bırakmaya çalışıyor.  Bunu çok yaşıyoruz, sabahın köründe tartışıyoruz. Ben her seferinde üzülerek gidip geliyorum iş yerine bir şoför yüzünden. İnsanların bilinçsizliği o an için bizleri zor duruma düşürüyor. Kaldırımlara rampa yapılıyor, rampanın önüne araba park ediliyor. Ya da rampalar çok dik yapılıyor. Bu şekilde çok zorluk yaratıyorlar. İnsanların saygı duyması lazım birbirine. Dolmuşlar zaten bizleri almıyor. Bir çok bina engellilerin şartlarına uygun değil, mimari şartlar uygun değil, engelli tuvaleti yok üst katta çıkamazsınız, giriş uygun değil. Hastanelerde bile böyle bir çok engelle karşılaştım. Şimdi akülü arabalar çıktı, rampalar fazlalaştı, otobüsler biraz daha rahat oldu, engelliler biraz daha çıkmaya başladı, geçmişe göre çıkmaya başladı. Ama engelli olmak hayatın bittiği anlamına gelmiyor, mücadelenin başladığı anlamına geliyor. Aslında engelliye ‘Ben de engelli olurum’ gibi yaklaşmak doğru değil, yani gerçekten insani olarak yardım etmek, sevgi duymak, saygı duymak herkesin yaşam hakkına saygı duyarak ilerlemek gerekir, böyle düşünüyorum.  Bazıları acıtasyona giriyorlar, dramatize yapıyorlar, sevmiyorum dramatik işi. Çünkü şöyle bir şey var; engellileri zavallı, yardıma muhtaç göstermek doğru değil. Böyle gösterdiğimiz sürece çevrenin bize bakışı, sorunlar, engeller hiçbir zaman bitmeyecek, bitmez yani. Bizler yardıma muhtaç insan değiliz, saygıya muhtacız. Sadece yaşama hakkına saygı istiyoruz. Engeli olanlar mücadeleye devam etsinler, pes etmesinler sosyal olmaya çalışsınlar, iş hayatında istihdamda…”
FOTO: SÖZCÜ
MEDİKAL ÜRÜNLER ÇOK PAHALI İhtiyaç duydukları medikal ürünlerin de çok pahalı olduğunu aktaran Serin, sözlerini şöyle noktaladı: “Mesela biz Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz. Avrupa birliği standartlarına uygun olmaya çalışıyoruz ama ülkemizin de şartları malum. Medikal araçlarımız, eşyalarımız çok pahalı. Bunları alırken çok sıkıntı yaşıyoruz. Ben evde koltuk değneğiyle yürürken cihaz giyiyorum, bu cihazı devlete yaptırmak için çok paralar harcıyorum. Sigorta ödüyor ama verdiği malzeme çok kötü yurtdışından getirmen gerekiyor onu da sigorta karşılamıyor. Medikal ürünlerin, medikal araç gereçlerin fiyatlarının sigortaya dahil edilmesi lazım, işitme engellilerin işitme cihazları mesela. Bir çok sıkıntı yaşayan arkadaşlarım var bu konuda onların da rahat etmesini isterim. Sigorta kapsamında olmayan çok fazla ürün var.”